havadurum

ÖDÜL DEĞİL GÖNÜL İŞİ

Selahattin DÜZGÜN - Çanakkale Eğitim-Sen /Eğitim Sekreteri

4928

  

 

 

Hayatın normal akışının sekteye uğradığı Covid sürecinde rutinlerimiz, yaptığımız işlerin niteliği ve içeriği büyük değişikliklere uğradı.

 

Bu değişikliklerin en  kapsamlısı ve tartışmalısı eğitim olgusunun nasıl bir şekil alacağı ile ilgiliydi. Zira durum milyonlarca öğrenci, veli ve öğretmeni ilgilendiriyordu. Salgın tehlikesiyle beraber okulların aniden kapanması akıllara “bundan sonra ne olacak” sorusunu getirdi.

Milli Eğitim Bakanlığı EBA üzerinden derslere başladı. Daha sonra “canlı ders” uygulaması ağır aksak da olsa hayata geçirildi. İnternet üzerinden yapılan bu derslere bir çok öğrencinin teknik ve teknolojik imkansızlıklar dolayısıyla erişememesi başlı başına bir sorun olarak herkesin yüzüne çarptı.

Bu arada öğretmenler eğitim öğretim işlerinin dışında “joker” personel olarak çeşitli işler yapmaya zorlandı.

Çanakkale özelinde söyleyecek olursak, öğretmenlere 65 yaş üstü büyüklerimizi arayıp, varsa ihtiyaçlarını gerekli birimlere iletilmesi görevi verildi. (Binlerce insanın telefon ve adres bilgileri ifşa edildi. Eğitim-Sen olarak bunun sakıncaları ile ilgi daha önce de yetkilileri uyarmıştık.) Her ne kadar büyüklerimizi arama işinim gönüllülük esasına bağlı olduğu söylendiyse de arama işi idarecilerin baskılarıyla defacto olarak zorunluluğa dönüştü.  Yine de eğitim emekçileri bu görevi layıkıyla yerine getirerek büyüklerimizi düzenli bir şekilde aramaya çalıştılar. Hal hatır sorup ihtiyaç tespitinde bulunmaya çalıştılar. Gelin görün ki ihtiyaç bildiren çoğu büyüğümüze gerekli yardımların yapılmadığı birçok öğretmen arkadaşımız tarafından dile getirildi. Şahsen benim arama listemde bulunan ve ihtiyaç bildiren bir büyüğümüze (gerekli mercilere bildirmeme rağmen) yardım yapılmadığını buradan söylemek istiyorum.

Yani bizim iş tabiri caizse “dostlar alışverişte görsün” hesabı bir iş gibi duruyor.

Bu zor zamanlarda sokağa çıkması sakıncalı olan ve risk grubunda bulunan 65 yaş üstü büyüklerimize yardımcı olmak elbette güzel bir fikir. Öğretmenler olarak bu işi büyük bir keyif, sorumluluk ve vicdan duygusuyla yerine getirdik ve getirmeye de devam ediyoruz.

Gelin görün ki Çanakkale İl Milli Eğitim müdürlüğü yakın zamanda okul müdürlerine gönderdiği mesajda, kendi okullarında büyüklerimizi en çok arayan öğretmenlerin belirlenip, ödüllendirilmek üzere isimlerinin kapalı zarf usulüyle ve elden teslim edilmesini istemiş.  Bu durum haklı olarak birçok öğretmenin tepkisini çekmiştir. Öğretmene arama görevi verip, kendi görevini yerine getirmeyen, ihtiyaç sahiplerine talep ettikleri yardımları ulaştırmayan Milli Eğitim, ödül uygulamasıyla adeta bu gönül işinin ruhuna aykırı davranmıştır. Kaldı ki kimin kaç kişiyi aradığını tespit etmek mümkün değildir.

Kaldı ki Milli Eğitim’in bu tip bir iş için ödül vermesinin hukuki/yasal dayanağı da yoktur. Eğitim öğretim faaliyetlerinin dışında, gönüllülük esasına dayalı böyle bir işte ödül takdir etmek milli eğitimin mevzuatı bizzat çiğnemesi anlamına gelmektedir. Bu ödülü hangi yönetmelik maddesine dayanarak verileceği belirsizdir ve başlı başına problemlidir. Durumdan vazife çıkarma mantığıyla verilmesi planlanan bu uygulama ödül/ceza yönetmeliğine tamamen aykırıdır. Çünkü mevzuata göre öğretmenlere ancak eğitim öğretim faaliyetleri kapsamında ödül verilir.

 

Eğitim-Sen Çanakkale Şubesi olarak, vicdani sorumlulukla yapılan bu tip işlerin öğretmenler arasında bir tür rekabete dönüştürülmesine kesinlikle karşı olduğumuzu ve bunu ahlaki bulmadığımızı belirtmek durumundayız.

Bu durumda öğretmenler için en güzel ödül vicdani ve ahlaki olarak yapılan bu işin karşılığı ancak ve ancak samimi bir teşekkürdür.

Zira bu iş ödül değil, gönül işidir.