havadurum
Ensar İlyasoğlu

ensarilyasoglu@gmail.com

OLAY Arşivinden Kazdağları Savunusu

OLAY Gazetesi ile birlikte, Kazdağları'nı savunma mücadelemiz, çok yıllar öncesine dayanmaktadır. Hatta, başlangıç noktalarına!..

4802

 

 

 

Manşetlerle, köşe yazılarıyla; Kazdağları’na karşı girişilen, geleceğimizi ve doğamızı tahrip edenlere karşı, Gazetemizin yayın çizgisi tutarlı bir rota izlemiştir. Alamos Gold’u savunanlar, siyanürü hafifseyenler o günlerde de vardı ve Gazetemize yönelik yazılarımıza yönelik kendi saflarını açıkça ortaya koyuyorlardı.

 

Şimdi güncelliği ve Kazdağları Savunusunun ilk yılları konusunda bir fikir vermesi açısından; 26 Şubat 2012 tarihli “Kazdağları’nı savunmak anayasal hakkımızdır” başlıklı yazımızı sizlerle paylaşmanın, konunun bütünlüğün anlaşılması açısından yararlı olacağı kanısındayız…

 

                                                   ***

KAZDAĞLARI’NI SAVUNMAK ANAYASAL HAKKIMIZDIR…

Yazımıza, Olay Gazetesi’nin 24.02.2012 tarihli manşeti ile başlayalım:”Çanakkale hiç böyle gerilmedi”

Biz bu gerilimin nedenleri konusuna kısaca göz atalım. Bilindiği gibi Kazdağları’ında çok uluslu şirketler altın çıkarma peşindeler. Sürecin bir parçası olarak çeşitli yerlerde (İl, ilçe ve köylerde) ÇED toplantıları yapılmaktadır. Şirket yetkilileri bu toplantılarda yöre halkına bilgi vermek, esas olarak siyanürle altın çıkarma yönteminin zararsız olduğunu halka kabullendirmek istemektedirler. Ancak, Çanakkale Halkı; köylüsü, kentlisi, kasabalısı ile siyanürcü şirketlere karşı çıkmakta ve toplantıları yaptırmak istememektedir.

 

Çanakkale Valisi Sayın Güngör Azim Tuna; köylülerin çevreciler tarafından yönlendirildiği ve toplantı yapılacak salonların baskı yapılarak açtırılmadığı görüşünden hareketle; Kızılelma ve Kirazlı Köylerinde yapılacak  ÇED toplantılarına Çanakkale’den giden kentli yurttaşları, köylerin etrafına Jandarma barikatı kurdurarak engellemiştir. İşte Olay Gazetesi bu olayların haberini “Çanakkale hiç böyle gerilmedi” manşeti ile okurlarına duyurdu.

 

Sayın Valinin aldığı bu karar; halkı köye sokmama kararı, kuşkusuz ki bir yasal zemine dayanmaktadır. Ancak insan hakları açısından, Anayasa açısından, hukuk açısından, vicdani ve insani değerler açısından, demokrasi açısından boşlukta kalmakta, tartışmalı hale gelmekte ve daha da önemlisi Çanakkale’nin toplumsal eğilimini, bilincini, reflekslerini anlamayan, yok sayan, inkar eden kararlar olmaktan başka bir anlam taşımamaktadır.

 

Burada uzun uzun Kazdağları’nın önemini, siyanür ile altın çıkarmanın doğayı tahrip eden örneklerini ve yine siyanürün bir zehir olduğunu anlatmak istemiyorum. Bu konuda çok sayıda yazılar yazıldı, sözler söylendi ve yöre halkı yeterince bilgiye ve bilince sahipler.

 

Biz basit bir soru soralım; sondaj çalışmaları sonrasında Çanakkale il sınırları içersinde kaç köyün içme su kaynakları kirlendi? Sayın Vali  bu soruya cevap vermelidir.Eğer su kaynakları kirlenen köylerin varlığından haberleri varsa bu duruma karşı sorumluluklarının da olması gerektiği açık değil midir!

 

Başka önemli bir nokta ise; siyanür ile altın çıkarılmasına karşı çıkanlar çevreciler değil Çanakkale halkıdır. “Çevreciler” diyerek oluşan halk tepkisini daraltarak marjinalize etme çaba ve gayretleri toplumda karşılığını bulmayan retorikten öte anlam taşımaz.

 

ÇED toplantılarına, siyanürcü şirketlere karşı olanları, Jandarma zoru ile sokmamak, bu emri verenlerin ve uygulayanların niyetlerinden bağımsız olarak açıkça Kazdağları’nın imha edilmesinden yana olmaktır.

 

Çok uluslu şirketlerin ve taşeronlarının uygulamalarına, planlarına, hayatı zehirlemelerine “evet” demek serbest, “hayır” demek yasak.Bunun adına demokrasi denmez.

 

Bu uygulama, Kenan Evren’in 1982 Anayasa’sının   referanduma sunulmasından önce yaptığı uygulamaları çağrıştırıyor. O zaman da Kenan Evren’in cunta yönetimi Anayasa’ya  “hayır” propagandasını yasaklamış,”evet” propagandasına ise sonsuz özgürlük tanımıştı.

 

Halk ise böylesi durumlara;”Köpekleri salıverip taşları bağlamak” sözünü uygun görmektedir.

 

Sonuç olarak Çanakkale Halkı büyük bir çoğunlukla Kazdağları’ında siyanürle altın çıkarılmasına karşıdır. Halk ne istediğini biliyor, neye karşı çıktığını biliyor, ne için mücadele ettiğini; yaşadığı coğrafyanın bugününü  ve geleceğini savunduğunu, doğa ve insan için mücadele ettiğini bir bütün olarak hayatı ve hayat için gerekli olan tüm değerler adına söz söylediğini, emek verdiğini biliyor.

 

“Çanakkale hiç böyle gerilmedi” manşetine neden   olan gelişmelerin finali Cumhuriyet Meydanı’nda yapılan  bir basın açıklaması ile noktalandı. Burada en ilginç ve uzun yıllardır tanık olmadığımız bir slogan ile karşılaştık: “Vali istifa“

 

Herkesin şapkasını önüne koyup bir kez daha ve soğukkanlılıkla ve objektif olarak, insan hakları değerleri ve yurttaşların anayasal hakları, demokratik güvenceleri açısından düşünmesi gerekmiyor mu?