havadurum

Ofreneion'dan Erenköy'e... (15)

DOĞANIN YARATTIĞI HARİKALARIN, SERGİLENDİĞİ YER; ERENKÖY

3683
Biraz bilgi kırıntısı, biraz geçmişe yönelik merak hissi, araştırmanın ilk adımlarıdır. Alacakaranlıkta başlayan bu yolculuk, bazen birkaç ayınızı, bazen yıllarınızı alabilir. Hele de araştırmak istediğiniz konuda, daha önce yapılmış derli-toplu bir çalışma yoksa, işiniz daha zor olacak, zaman uzayacaktır. Kaba hatlarıyla başlayan ilk araştırmalar, çalışmamızın başında, zihnimizde oluşmuş belli belirsiz soruların ve merakların yerli yerine oturmasına yol açacaktır. 
 
Cumhuriyet Türkiye`si, hayatın pek çok alanında Osmanlı`dan kopmuştur. Cumhuriyetle birlikte, modern zamana uygun bir toplum yaratılmaya çalışılmıştır. Hayatı basitleştiren, eğitimin yaygınlaştırılmasını sağlayan bu girişimler, tarih çalışmaları açısından bakıldığında, araştırılan konuyu, incelenen belgeyi, hatta, bir nüfus kağıdındaki doğum yılını anlamayı zorlaştıran bir yöne sahiptir. Öyle ki, alacakaranlıkta el yordamıyla ilerlemek yerine, önceden hazırlanmış patikalarla karşılayan bir bilim ve araştırma geleneğinin yokluğu, tarih araştırmalarında kısırlık yaşanmasının en önemli nedenlerindendir. Erenköy`ü araştırmak; geçmişle ilgili bilgilere ulaşmaktan önce, alfabenin harflerini araştırıp bulmak, harfleri yan yana getirip, kelimeyi ortaya çıkarmak, sonra da cümle kurmak, Erenköy hakkında bir şeyler yazarak, lokal bir yerel tarih ortaya çıkarmak, engelleri atlayarak hedefe ulaşmak gibi bir şey... Anadolu`da okuma yazma oranının yok denecek düzeyde olması, buna karşın farklı toplumlarda okuma yazmanın üst düzeyde olmasıyla birlikte yazma kültürünü de ortaya çıkarmıştır. Erenköy`de yaşayan Rum`ların farklılıkları, okuma yazma oranının yüksek olması nedeniyle yazmayı alışkanlık haline getirmişlerdir. Görsel, işitsel, yazılı notları hep yazılı kaynak haline getirmişler ve arşivlemişlerdir. Bu arşiv merkezi, Yunanistan`da 1932 yılında kurulmuştur. "KÜÇÜK ASYA ARAŞTIRMALAR MERKEZİ", sıradan insanların, sıradan hayatlarının, sıra dışı bir toplumsal, siyasal alt üst oluşla değişimini, Anadolu`daki hayatlarını, Erenköy`ü terk ediş öykülerini, bu merkezde toplamış ve tasnif etmişlerdir. 
ERENKÖY VE ÇEVRESİNDEKİ (Troia Bölgesinde) RUM YERLEŞİM YERLERİ
DARDANEL (ÇANAKKALE): Çanakkale, Dardanel`in Türkçe adıdır. Yunancada "Meleklerin Nöbeti" anlamına gelir. Resmi kayıtlardaki adı; Kala-i Sultaniye`dir. Erenköy`e 16 kilometre kuzeydedir. 1922 yılından önce Balkan Savaşları sırasında, Doğu Trakya`dan 7 bin Rum, Çanakkale`ye göç etmiştir. Bu göç eden Rumlarla birlikte, 20 bin olan nü us içinde, Türkler, Ermeniler, Museviler ve Avrupalılar yaşamaktaydı. Çanakkale aynı zamanda, Rum Metropolitan Kilise Merkezi`ydi. Yani karmaşık, homojen olmayan bir toplumsal yapıya sahipti. Bu liman şehrinin önemli bir deniz trafiği mevcuttu ve hemen hemen her Avrupa ülkesinin konsoloslukları bulunuyordu. Birçok farklı kültür bir arada yaşıyordu. 
 
KALAFATLI (Kalafat): Kırk hanelik, küçük bir Rum köyüydü. Menderes Nehrine yakın olmasından dolayı verimli topraklara sahipti. Her yıl 25 Mayıs`ta burada, "AGİOS IOANNİS" Panayırı kurulurdu. Çevredeki Rum yerleşim yerlerinden ve Türk köylerinden de katılım oluyordu. Erenköylüler, panayıra gitmeden önce, kilisede mutlaka adakta bulunurlar, dua ederlerdi. Panayır, aynı zamanda bir festival ve eğlence idi. Şenlikler yapılır, yemekler yenirdi. Panayır bitiminde, panayıra katılanlar, papazın nezaretinde toprağın verimli, insanların zengin ve mutlu olması için dua edilirdi. 
YENİŞEHİR: 4000 nüfusa sahip bir Rum Köyü idi. Trablusgarp ve Balkan Savaşları döneminde, 1911-1912-1913 tarihlerinde güvenlik ve tehdit gerekçesiyle bu köy tamamen, insansızlaştırılmıştır. Burada yaşayan Rumlar, yakın adalara, Yunanistan anakarasına ve dünyanın değişik ülkelerine gitmek zorunda kalmışlardır. Günümüzde, Yenişehir`den kalan sadece ismi ve kullanılmayacak bir taş yığınıdır. Evlerin çoğunluğu bilinçli olarak yakılmış, bir de boğaz trafiğini düzenleyen radar kulesi köyün tam ortasına kurulmuştur. Antik TROİA Döneminden beri var olan "Yenişehir"in adından başka, bir şey kalmamıştır. Yıkılan evlerin düzgün taşları, çevre köylerde yaşayanlar tarafından yağmalanmıştır. 
YENİKÖY: 1500 kişilik Rum nüfusa sahip bir köydü. Genellikle çevre adalardan ve Yunanistan anakarasından gelen Rumların yaşadığı bir köydü. 
 
DÜMREK (DOMBRİKİDES): 50 hanelik küçük bir köydü, fakat Erenköylü Rumlara ait büyük bir su değirmeni vardı. Çevre köylerin de ihtiyacını karşılayacak kapasitedeydi. 
 
HALİLELİ (HALUNENA): Mükerrem Ağaya ait bir çiftlikti. Çiftlik çalışanları çoğunlukla Erenköylü Rumlardı. Türk ve Rum aileler, karışık yaşardı, zamanla çevrede yerleşenlerle köye dönüştü. Erenköylü Rumların yazları gelip konakladıkları bir yer konumundaydı. 
 
HİSARLIK (TEVFİKİYE): Tamamen bir Türk köyüydü. 
 
EZİNE: 5000 nüfusa sahip bir yerleşim yeriydi. Nüfusun çoğu Rum`du. Burada Türk, Ermeni ve Museviler de yaşıyordu. 
 
BAYRAMİÇ: Kazdağları`nın eteklerinde kurulan 5 000 nüfuslu yerde, bine yakın Rum yaşıyordu.
AİLE VE TOPLUMSAL YAŞAM, İNSAN YAŞAMI
Doğa, Erenköy`e tüm güzelliklerini sunmuş... Bu güzellikler burada sergileniyordu... Köyün meydanları ayrı yerlerde olsa da her meydan ayrı bir çekim merkeziydi. Bu meydanlarda toplanılır, eğlenceler burada yapılırdı. Her meydanda, dükkan, meyhane, kahvehaneler vardı. Bu meydanlar canlı ve diriydi. Akşamcılar meyhaneye, içmeyenler kahvehanelerde sohbetlerini yaparlardı. Erenköy`ün en meşhur meyhanesi; "BASİLİ`nin MEYHANESİ" idi. (Bugün çatısı olmayan ama duvarları ayakta olan deniz manzaralı iki katlı bir bina) Üst katı ev, alt katı salaş olan meyhane, akşamcıların toplanma merkeziydi. Meyhanede menü çok pratikti; Bol meze, şarap, kaynamış yumurta, et servisi yapılırdı. Balık vazgeçilmez yiyeceklerdendi. Balıkçılık yapan çok ve balık da boldu, ucuzdu, üç yumurta karşılığı bir kilo balık alma şansı vardı. Balıkçıların avlanma bölgesi, genelde Karantina sahilleriydi. Balıkçı barınakları oradaydı. Akşamdan bıraktıkları ağları, sabah erkenden toplarlar, balıklar ağlardan temizlendikten sonra arabalarla köye gelirlerdi ve meydanda taze balık satılırdı. Balığın bayatlama yansı yoktu. Bayat balık da satılmazdı. Kışlık yiyecek olarak "lakerda" ve tuzlu sardalye tenekelere basılırdı. Bunlar, Erenköy meyhanelerinin vazgeçilmez temel mezeleriydi. Kış günler, buralar devamlı dolu olur, sohbet yapılır, şarkılar söylenirdi. Kış gecelerinde, ev gezmeleri çok olurdu. Kadınlar sohbet eder, çocuklar oyun oynarlardı. Sokaklar karanlık olduğundan, yolu aydınlatmak için el feneri olmadığından, "GEMİCİ FENERİ" kullanılırdı. Her evde mutlaka bir GEMİCİ FENERİ bulunurdu. GEMİCİ FENERİ, taş döşeli sokaklarda, geceleri düşmemek için önemli bir aydınlatma aracıydı. Yaz aylarında yoğun çalışma vardı ve Erenköylüler, tarla, bağ bahçe işlerinden dolayı, kış aylarından daha az bir araya geliyorlardı. Çünkü zamanlarının çoğu bağlarda, bahçe işleriyle uğraşmakla geçiyordu. Yine de kavun, karpuz, Kuşköy (Kusköy-Çınarlı) ve Karacaören köylerinden buraya getirilip satılırdı. Her evin mutlaka bir üzüm bağı vardı ve herkes şarabını ve rakısını kendi yapardı. Şarap ve rakının kontrolünü ve reklamını yapmak için kendi aralarında içki değiş tokuşu yaparlardı. Geceleri, içmek için sudan bahaneler uydurulup eğlence düzenlenirdi. 
ERENKÖY`DE BAÐCILIK...
Bağcılığın, özel bir önemi vardı. Bağcılık için en verimli iklim şartlarına ve coğrafyasına sahip olan Erenköy`de, yerin eğimi, toprak yapısı, denize yakınlığı ve denizden yüksekliği, klimatik özelliğe sahip rüzgarları üzüme ayrı bir nefaset tadı vermekteydi. Bu özelliklere sahip bir coğrafyada yetişen üzümlerden ayrı bir tada sahip şaraplar üretilmekteydi. 2000 yıl önce kültüre alınmış asmalar, buğdaydan sonra ikinci bir tarım devrimi sayılmış, tarımsal yapı içerisinde önemli bir yere sahip olmuştur. Erenköy insanının, toplumsal ve ekonomik yaşamına çok önemli katkılarda bulunmuştur. Erenköy`ün antik dönem adıyla "OFRENEİON" kentinin kendi adına bastırmış olduğu paralarda, şarap tanrısı "DİANİSİOS"un elinde üzüm salkımıyla resmedilmesi, Erenköy`de 3000 yıl önce de uzun yetiştiriciliğinin ve şarapçılığın ne kadar önemli olduğunun kanıtıdır. "Bağ babadan, zeytin atadan kalır" deyimiyle, atadan kalan zeytinleri, babadan kalan bağlarıyla ünlüdür Erenköy...