havadurum
Ensar İlyasoğlu

ensarilyasoglu@gmail.com

Öksüz, bulut ve şirket…

Geçen hafta ilgimi çeken, beni düşündüren birkaç noktayı sizlerle paylaşmak istiyorum…

6522

 

 

 

Hani şu 15-16 Temmuz’un arananları arasında bulunan Adil Öksüz var ya… Adamın soyadı “Öksüz”, ancak vaziyete bakınca öyle “öksüz” gibi durmuyor… Baya ÖK’lü, kök’lü, dallı ve hatta adam akıllı dayılı bir zevat gibi görünüyor. Her kapı açılmış!... Bir güzel sırra kadem basmış!... Ara ki bulasın!... Ya da arama ki bulmayasın!... Hani soyadına bakınca ortada ironik bir vaziyet görünüyor. Bekleyeceğiz, göreceğiz… ÖK’ü kimmiş, kök’ü kimmiş…  nasıl sırra kadem basmış!...

 

İkinci takıldığım konu, bizim Yiğit Bulut… Hani “bizim” diyorum ya; Çanakkale’ye gelmişliğinden dolayı… Bir bakıma kendisi “Türkiye genleşiyor” teorisi ile tanınır… Ben bu teoriye inanıyorum!... Baksanıza, tam 850 bin liralık makam arabasına konmuş… Eee bu bir genleşme sonucudur… Ne de olsa Varlık Fonunu yönetiyor, parası bizim cebimizden çıkmasa!… Ama geçerken Yiğit Bey’in Çanakkale’de söylediği bir sözü de hatırlatmak istiyorum. Zamanın Rektörü Laçiner ile ilgili ne demişti; “Laçiner, Türkiye için bir rektörden daha fazlasıdır.” Kadere bak!... Laçiner’i mahpuslara düşüren kader, Yiğit Bulut’u 850 bin liralık araçlara kondurmuş!... Ne diyelim!...

 

Bir başka önemli konu, Sayın Başbakanın; “Hayır oyları da evet oyları da saygındır” anlamına gelen sözleri söyledikten sonra; “Ama terör örgütlerinin de ‘hayır’ dediklerini unutmayın” diyerek insanoğlunun İLK duygularına seslendiğini duymamız, sevincimizi(!) kursağımızda bıraktı… “Ama” dendiğinde ve devamında söylenen sözlerde gizlenmiş olan korku, tehdit, belirsizlik, endişe gibi duygulara seslenmek ee biraz da aba altından sopa göstermek gibi oldu... Yani olmadı!...

 

En son, “Türkiye’yi şirket gibi yönetme” meselesini duyduk… Gerekçesi ise işlerin süratle ve engelsiz yürütülmesi… İyi de burada benim kafama şu takılıyor; şirket, bir özel mülkiyettir… Ya da hemen şu örnek verilebilir; kamu iktisadi teşebbüsleri… Şimdi buradan tartışmayalım, ben kafama takılan soru sorayım… Şirketin sahibi, yöneticisi, şirket ile ilgili yapılacak tasarruflarda tam yetkilidir… Memleket yönetimi ise bir hukuk gerektirir ve başka haklar ve ödevler gerektirir… Ama aklıma esas takılan şu; acelemiz ne, aceleniz ne? Hani bir zamanlar “ortak akıl” falan diyordunuz, bakın Yiğit Bulut da bunu çok söylerdi, “Ortak akıl” diye dakikalarca konuşurdu… Sonra dilimizde yerleşik sözler var, “Sürat felakettir”, “acele işe şeytan karışır”, “akıl akıldan üstündür.” Değil mi?  

 

Kafama takılan bu konulardan sonra, şöyle düşündüm; 16 Nisan’da aslında ve arka planında anayasal yönetimin tasfiye edilmesinin gizlendiği bir halkoylaması yapılıyor… Yani şunu demek istiyorum, söylenenlerden; “Tek adam yönetimi”, “Otoritenin tek merkezde toplanması”, “Ülkeyi şirket gibi yönetmek” sözleri, özünde hukukun ve anayasal devletin tasfiyesi anlamına geliyor… Çoğulculuk, açıklık, özgür tartışma olmadan, daha doğrusu güvenceye alınmadan, yurttaşların yurttaşlık haklarının güvenceleri sağlanmadan tasarlanmış bir yönetim, gerçek anlamda bir anayasal yönetim olamaz… O devlet anayasal bir devlet olamaz… Yazılı bir anayasanın olması, o devletin ve yönetimin anayasal bir devlet olduğunu göstermez, hukukun üstünlüğünün geçerli olduğunu göstermez…

 

Bir anlamda ve bir yönüyle, demokrasinin araçları kullanılarak (halkoylaması); demokrasinin değerlerinin ortadan kaldırılmasının veya kullanılamaz hale getirilmesinin, ülkelerin geleceği açısında kabul edilemez olduğunu söylemeliyiz… Burada, kim seçilirse seçilsin, kişilerden bağımsız olarak ilkesel düzeyde söylemeliyiz ki; kadir-i mutlak, tek kişi ve kadere tutsak kulluk kaçınılmaz bir sonuç olarak ortaya çıkar…

 

Bütün bu duyduklarıma, kafama takılanlara, olum bitenlere karşı, bir sosyal medya paylaşımı çok hoşuma gitti ve ilgimi çekti… Daha doğrusu çözüm yoluna katkı yaptı… Sizinle paylaşmak istiyorum; “Yetmez ama hayır.” Doğrusu bu sloganı çok anlamlı buldum… Böylece ‘yetmez ama evet’ sloganının düşüncelerimizde bıraktı izlenimler de silinmiş olur…