havadurum

Okuyucu Mektubu

Askerlik çağındaki bir genç bahar dalı gibidir. Hayat dolu, müjde doludur. Her bahar dalı gibi meyvesinin müjdesini taşır dallarında, rengarenk. Bir bahar dalı kırıldığında sadece çiçekler ölmez, o en güzel meyvelerini de verememiştir daha...

709

 Çanakkale`nin evladı Fatih Duru da öyleydi eminim. Daha neler başaracak, babasını gururlandıracak, bir güzelin kalbini fethedecek, yavrusunu kucağına alacaktı.

Ama kırıldı bu dal. Annesinin acısını hangimiz hissedebiliriz? Babasının hayal kırıklığını hangi nutuk onaracak? Verebileceği meyveleri kim bekleyecek şimdi?
Onun anısına yapılacak en doğru şey nedir? Yakıp, yıkmak? Öldürmek? Eğer öyle düşünüyorsanız acısı sizi gerçekten yakmamış demektir. Ateş gerçekten düştüğü yeri yakmış, size de yeni bahar dallarını kırma ihalesi verilmiş demektir. Ya bu ihaleyi alır, yangını büyütürsünüz, ya da bahar dalları meyve versin, tazecik kırılmasınlar diye didinir, çabalarsınız.
Fatih, Allah acılı anne babana bu acıya dayanma gücü versin. Bu şehir ki, çok büyük acılara tanık oldu ama bak hala kendine "barışın şehri" diyor. Çünkü barış, insanlığın kadim ülküsüdür. Bunu her vicdan sahibi, her aklıselim insan böyle bilir.
Senin ardından, sanki senin acınla nefret yaymak, savaşı büyütmek isteyenler, seni gerçekten sevseydi, ‘bu memleket barışa ve huzura nasıl kavuşur, yeni bahar dalları nasıl kırılmaz’ diye birazcık tefekkür ederlerdi.
Annenin ellerinden, babanın acılı gözlerinden öpüyorum. İnşallah senin o müjdeli meyven de barış olur, bu memlekete akıl ve barış geldiğinde kabrin bir barış ziyaretgahı olur. Allah rahmet eylesin.
(Ragıp İncesağır)