havadurum

Okyay "Moralimizi yüksek tutmakta zorlandığımız günler yaşıyoruz"

1046

 ÇTSO, Ortak Komite Toplantısı 05 Eylül Çarşamba günü Yönetim Kurulu Başkanı Selçuk Semizoğlu Başkanlığında, ÇTSO 21 Meslek Komitesi Üyelerinin katılımı ile gerçekleştirildi. ÇTSO Yönetim Kurulu ve üyelerinin yer aldığı toplantıya İŞKUR İl Müdürü Ali Çalışkan, İŞKUR Şube Müdürü Ayça Çakmak ve İŞKUR İş ve Meslek Danışmanı Ahmet Çöllü’nün de katıldıkları toplantıda ilk açılış konuşmasını Yönetim Kurulu Başkanı Selçuk Semizoğlu yaptı. Konuşmasında döviz kurlarındaki hareketliliğin kendilerini istenmeyen boyutta gündemin içine aldığını belirten Semizoğlu, Bankaları sağduyulu davranmaya davet etti Semizoğlu’un ardında konuşan ÇTSO Meclis Başkanı Okyay ise, Yeni Hükümet Sisteminden ve yönetim kadrolarından ‘Türkiye’yi hızla, nitelikli üretim ekonomisini merkeze koyan bir başarı hikayesinin ana aktörü haline getirmesi’ gibi beklenti içerisinde olduklarını belirten Meclis Başkanı Okyay ise; “Dövizin, bir atakla, yıllık artışının yüzde 70’i bulduğu, üretim maliyetlerinin fırladığı, tüketici enflasyonunun yüzde 18’i, üretici enflasyonunun yüzde 32’yi gördüğü, faizlerin yeni bir yüksek dengeye oturduğu zor bir dönemden geçiyor. Geleceği öngörmekte, işlerimizi yönetmekte, moralimizi yüksek tutmakta zorlandığımız günler yaşıyoruz” dedi.

 
“Odamızın asli görevi, ilimiz ekonomisine katkı sağlamaktır”
Kurdaki dalgalanmalardan iş insanları olarak etkilendiklerini ancak durumun sadece Türkiye ile ilgili olmadığını bildiklerini belirten Semizoğlu; “Türkiye’nin büyüme sürecinden, bulunduğu coğrafyadaki gücünden rahatsız olan çevre çok geniş. Kurdaki dalgalanmalardan etkilenmiyoruz diyemeyiz ancak bu durumun sadece Türkiye ile ilgili olmadığını da biliyoruz. Ülkemizin bu oyundan da meydan okuyarak çıkacağına inanıyoruz ve yatırımlarımıza devam ediyoruz. Devletimize güveniyoruz.  Odamızın asli görevi üyelerine hizmet, dolayısı ile ilimiz ekonomisine katkı sağlamaktır” dedi.
 
“Bankaları sağduyulu davranmaya davet ediyorum”
Bankaları sağduyuya ve adil davranmaya davet eden Semizoğlu; “Nefes kredileri zenginleştirme kredileri değildir. Biz, Oda olarak yapacağımızın maksimumunu yapıyoruz. Ancak buradan bankalara tekrar seslenmek istiyorum ve hepsini sağduyuya,  adil davranmaya davet ediyorum. Adından da belli olduğu üzere bunlar nefes için, destek için gerçek ihtiyaç sahibi üyelerimiz için aktarılan kaynaklar. Bir bankadan karşı bankaya mevduata aktarılsın diye ya da araba yenilemek için değil, zenginleştirme kredisi değil. Piyasalara, ekonomiye yansıması için bankaların daha duyarlı olmasını, üyelerimizin finansmana erişimini kolaylaştırmasını, gerçek ihtiyaç sahibine vermelerini bekliyoruz. Benim bugün konuşmamda özellikle vurgulamak istediğim budur” dedi.
 
“Nitelikli üretim ekonomisini merkeze koyan bir başarı hikayesi gerçekleşmeli” 
Açılış konuşmasını yapan Meclis Başkanı Osman Okyay; “Dünyada küresel liderlik açığının giderek arttığı, globalizasyondan korumacılığa hızla geçilen kaotik bir dönem yaşıyoruz. Anlamsızca büyüyen ticaret savaşları içinde problem yaratıp çözmeye çalışan liderlerin sayısı giderek artıyor.  Ülkeler, kural hakimiyetinin azaldığı postmodern bir dünya savaşının içinde sanki.  Bu çatışma ortamı, bütün dünyada insanı odaktan çıkartan, demokrasiye duyulan güveni zayıflatan, eşitsizlikleri besleyen, distopyayı güçlendiren toksik bir etkiye yol açıyor.  Bu nedenle dünyanın aklıselim düşünce insanlarından ‘kapitalizm, insanı odağa alarak yeniden tanımlanmalı’ çığlıkları daha sık yükselir hale geldi. Bütün bu kaosta güçlü ile güçsüz arasındaki farkı belirleyen temel faktör ne ilginçtir ki ‘teknoloji’. Teknoloji üretip satanlarla, kazandığını bu tekno ürünler için harcayanların dünyasında yaşıyoruz.  Ve daha büyük bir megatrend kırılması yaşamaz isek, orta vadede dünya ekopolitiğini bu farkın belirlemeye devam edeceği çok açık. Küresel rekabet endeksine baktığımız zaman açıklarımız ve dolayısıyla ev ödevimiz aslında kendiliğinden ortaya çıkıyor.  Yetersiz iç tasarruf, yüksek faiz ve enflasyon, yavaş ve bağımsızlığı sorgulanan yargı, kalitesinin yükselmesi şart olan eğitim sistemi, şirketlerimizin düşük ar-ge harcaması, düşük inovasyon kapasitesi ve finansmana erişim zorluğu en önemli kısıtlarımız.  Geçmişten bugüne taşınan bu sorunlar, dönem dönem güçlü ekonomik büyümeler yaşasak da sürdürülebilir, nitelikli bir büyüme patikasına girmemize mani oluyor. Bütün kısıtlarımıza karşın, Türkiye’yi zincirin zayıf halkası olarak gösteren tüm yargıları ortadan kaldıracak büyük bir değişim ve dönüşüme ihtiyacımız var. Beş sene sonra asırlık bir çınara dönüşecek olan Türkiye Cumhuriyeti’nin artık terörle, istikrarsızlıkla, cari açıkla, makro dengede kırılganlıkla, yetenek açığıyla, orta gelir tuzağıyla anılmaması lazım.  Yeni Hükümet Sisteminden ve yönetim kadrolarından temel beklentimiz; Türkiye’yi hızla, nitelikli üretim ekonomisini merkeze koyan bir başarı hikayesinin ana aktörü haline getirmesidir.  Bu başarı hikayesi, bir yandan ülke ekonomisini dönüştürürken, diğer yandan kapsayıcı ve adil bir gelir dağılımına yol açmalıdır. Böyle bir iddianın, hele ki ticari korumacılığın ve yatırım çekme yarışının iyice kuralsız bir kavgaya dönüştüğü bir dünyada eskisinden çok daha zorlaştığını biliyoruz. Ama Türkiye’nin bu yüzyıldaki en büyük meydan okumasının da bu olduğunu hepimiz biliyoruz” dedi. 

 “Kâr değil ar dönemi”
Tükiye’nin birçok kriz sonrası ayaklarının üzerinde durmayı başardığını belirten Okyay; “Elbette yönetmesi kolay olmayan bir sürecin içindeyiz. Dövizin, bir atakla, yıllık artışının yüzde 70’i bulduğu, üretim maliyetlerinin fırladığı, tüketici enflasyonunun yüzde 18’i, üretici enflasyonunun yüzde 32’yi gördüğü, faizlerin yeni bir yüksek dengeye oturduğu zor bir dönem bu. Geleceği öngörmekte, işlerimizi yönetmekte, moralimizi yüksek tutmakta zorlandığımız günler yaşıyoruz. Peki seçeneğimiz ne? Pes mi edeceğiz? Amiyane tabirle dükkanı kapatıp gidecek miyiz? Elbette ki hayır. Bu ülke, 1994 krizini de yaşadı, 2001 krizini de. Arada başka büyük dalgalanmalar da yaşadık. Her defasında üstesinden gelmeyi, ayaklarımızın üzerinde durabilmeyi ve hatta krizlerden güçlenerek çıkabilmeyi başardık. Yapmamız gereken, bu tür dönemleri ‘kâr değil ar dönemi’ bilip itidalli şekilde geçirmeye çalışmak olmalı. Çünkü bu toz duman bir süre sonra yerini stabiliteye bırakacak inşallah. O zamanı çıkış için iyi değerlendirmeli ve bugünden önlemlerle güç toplamalıyız. Çünkü bu milletin, bu devletin ve Türk özel sektörünün geninde tehditleri motivasyona dönüştürüp bir başarı hikayesi çıkarma alışkanlığı var. Tek yumruk olmuş milletimiz, bu meydan okumayı da daha güçlü bir demokrasi ve daha güçlü bir ekonomi üreterek aşmayı bilecektir. Buna inancımız tamdır” dedi.
(Haber Merkezi)
Paylaş