havadurum
Ensar İlyasoğlu

ensarilyasoglu@gmail.com

Ortadoğu'da 'yılan' kim, 'düşman' kim!?

Sıkça duyarız; "Ortadoğu?da vekalet savaşları yürütülüyor" diye.. Giderek, daha doğrusu yakın zamanda ise Ortadoğu?nun yerini Suriye aldı.. Yeni ifade şöyle; "Suriye'de vekalet savaşları.." Sonuç, Ortadoğu'da mutlaka bir vekalet savaşı sürdürülüyor ifadesi artık, herkesçe kanıksanmış durumda.

8161

 

Biz biraz gerilere, yaklaşık 1000 yıl kadar gerilere gidelim… Şirazlı Sadi’nin aktardığı bir söz üzerinden bu meseleye yönelik sorular soralım. Belki, cevaplarımızın netleşmesine katkısı olur diye umarak…

 

Şirazlı Sadi diyor ki; “Yılanı düşmanına öldürteceksin…” Dönemin ilişki ve çelişkilerinin genel toplamı üzerinden deyimleşmiş bir söz, ta bugüne kadar gelmesinin özel bir anlamı olsa gerek… Sadi’nin sözlerine devam edelim; “Eğer, düşmanın yılanı öldürürse yılandan, yok yılan düşmanını zehirlerse düşmanından, dahası yılan düşmanını zehirleyip, düşmanın da yılanı öldürürse hem yılandan hem de düşmanından kurtulmuş olursun…” Vekalet savaşları sözünü ne zaman duysam, Şirazlı Sadi’nin yukarıya aktardığım sözlerini düşünürüm…

 

Şimdi dönemlim Suriye’ye… Suriye rejimi, daha doğrusu Esad açısından düşman kim, yılan kim!? Bir düşünelim!

 

Devam edelim, kimler var şuanda Suriye’de, örneğin ABD açısından aynı soruyu soralım… Suriye’de ‘yılan’ kim, ‘düşman’ kim!? İran için, Rusya için, Türkiye için, hatta Bağdat’ı da ilave edelim, ‘yılan’ kim, kimdir ‘düşman’!?

 

Ve bugün tanıklık ettiğimiz çatışmalarda, Sadi’nin sözleri perspektifinden bakarsak; kim, kime, yılanını öldürtmek için geçit veriyor!? Daha geniş açıdan söyleyelim, kim ‘düşman’ gördüğüne, ‘yılanı’ temizletmek için, hatta ikisinin birbirini öldürmesi, yok etmesi veya en azından zayıf düşürmesi, kolunun kanadının kırılması için, yol veriyor, geçit veriyor…

 

Örneğin IŞİD, Ortadoğu’nun başına musallat edilirken, IŞİD’i besleyip büyütenler, kol kanat gerenler, lojistik destek sağlayanlar, onu palazlandıranlar açısından, ‘yılan’ kimdi, ‘düşman’ kim!?

 

Devam edelim, IŞİD’in Esad rejimini devirerek, Suriye’ye egemen olması hesaplarını düşündüğümüzde, hangisi ‘düşman’, hangisi ‘yılan’dı…

 

Bugün, Suriye denklemine baktığımızda, gerçekleri çarpıtma, kendi eylemini ve müdahalesini, yani Suriye’de bulunma nedenini meşru göstermek için söylenen, yazılıp çizilen tüm palavraların ötesine doğru baktığımızda, her devletin Sadi’nin deyimiyle ‘yılan’ ve ‘düşman’ çatışmasına, yol ve yön vermeye çalıştığını görebiliriz…

 

Kendi zaferini, sadece öldürdüğü insan sayıları ile anlatmak üzerine kurulan bütün retorikler çökmeye mahkumdur… Kaba çıkarlar, kaba hesaplar, retoriklerle gizlenemeyecek ölçüde çıplak bir halde, gözlerimizin önündedir…

 

‘Düşman’, zamana, zemine ve çıkarlara göre değişmekte, birincil olan ‘düşman’, ikincil duruma düşebilmekte, tali olan esasın yerini alabilmektedir.

 

Bilinir ki, kapitalist-emperyalist sistemin doğasında var olan, dengesiz, sıçramalı ve eşitsiz gelişme koşulları, yeni paylaşım taleplerini, yeni pazarlar elde etme arzularını, ortaya çıkarmaktadır… Dünyaya egemen olanla, egemen olmak isteyen arasındaki çelişki ve çatışmalar, savaşlara kadar uzanabilmektedir. Şimdi Suriye’de ABD ve Rusya arasındaki çelişki ve çatışmanın özü, temeli burada yatmaktadır…

 

Bu ana eksen ve bu iki emperyal güç arasındaki çelişki ve çatışmadan yararlanmak isteyen diğer güçlerde kendi hesapları ile sahada rol almaktadır…

 

Suriye’de, bu kaotik çatışma görüntüsü içerisinde, ‘yılan’ ve ‘düşman’ olarak tanımlananlar, çatışan güçler açısından zaman zaman örtüşmekte, zaman zaman farklılaşmaktadır…

 

Tüm taraflar açısından Sadi’nin söylemi hayat içresinde doğrulanıyor sanki! Yılanı düşmanına öldürt!...

 

Bir kez daha yineleyelim, sahadaki güçler açısından düşmanlar değişkendir… Ancak, özellikle Türkiye, Suriye, İran ve Irak açısından ‘yılan’(!) diye görülen ve bir biçimde ve tarihsel olarak varlıkları, kimlikleri, dilleri ve kültürleri yok sayılan ve dillerinin, kültürlerinin ‘hak eşitliğini’ savunabilecekleri ve onun uğruna mücadele edebilecekleri ihtimali her zaman, sayılan devletler açısından saklı tutulan farklı bir etnisitenin varlığı ise ortak ‘yılan’(!)  olarak değişmez gerçekliktir…

 

Hangi etnisitedir bu!? Şirazlı Sadi’nin perspektifi ile bakarsak ve biraz güncellersek, Suriye’de ‘düşman’(!)-‘yılan’(!) kapıştırmasında şeytani politik manevraların arkasındaki güçleri açığa çıkarabiliriz…

 

Buradaki anlatılan olayların tamamı, Şirazlı Sadi’nin döneminde yaşanmıştır… Günümüzde, şimdi Suriye’de kapışanlarla ve sayılarla zafer görüntüsü çizmek isteyenlerle doğrudan veya dolaylı ilintisi ve ilişkisi bulunmamaktadır…

 

Bu “Ezop dili”nin ülkemizde hüküm süren OHAL’e ilişkin bir sansürleme olmadığını da özgürce ifade ediyorum…