havadurum
Ensar İlyasoğlu

ensarilyasoglu@gmail.com

PROBLEMİ YARATANLAR PROBLEMİ ÇÖZEMEZLER

Türkiye'nin kan gölüne çevrildiği 70'li yıllarda Başbakan Süleyman Demirel; "Bana sağcılar cinayet işliyor, dedirtemezsiniz!.." açıklamasını yapmıştı.

819

             Ankara katliamından sonra Türkiye’yi yönetenlerin katliama ilişkin açıklamaları bana, Süleyman Demirel’in yukarıya aktardığım sözlerini anımsattı.

            Onca belge, bilgi, ifade ve eylemin karakteristiği IŞİD örgütünü işaret etmesine rağmen, bu kanlı örgüte ortaklar bulma çabaları, suçluları çoğullaştırma gayretleri neden yapılıyor!?

            Ben iki basit nedeni söyleyebilirim.

            Birincisi, Süleyman Demirel’in “Bana sağcılar cinayet işliyor, dedirtemezsiniz!..” mantığının ve paradigmasının ve hatta politikasının tarihsel devamı niteliğindedir. Yani IŞİD’in bu katliamdaki rolünü arkadan dolanarak, “360 derece” dönerek hafifletme gayretidir. Açıklamayı yapanların niyetleri ne olursa olsun hizmet ettiği sonuç böyledir.

            İkincisi, bu katliamın yarattığı nefreti ve tepkileri hükümetin ve ülkeyi yönetenlerin düşman saydığı diğer güçlere de yönelterek siyasi amaç gözettikleri gerçeğidir.

            Yani şöyle bir senaryo düşünün; IŞİD, PYD ile oturmuş Ankara Garında barış isteyenlerin mitinginde canlı bomba patlatalım diye karar almış, plan yapmış sonra PYD ile IŞİD kendi güçlerini, akıllarını yetersiz bulmuş olmalılar ki PKK ile Suriye gizli servisi EL-Muhaberatı da senaryoya dahil etmişler. Siz başka kurgulamalar da yapabilirsiniz. Buna inanmamızı istiyorlar. Bu akıl almaz zırvaya kanmamız isteniyor. Ki PYD ile IŞİD hala savaş durumundadır ve Kobane’de yaşanan o tarihin en büyük direnişini yapan PYD’nin IŞİD ile savaşı henüz sıcaklığını ve sürekliliğini korurken.

            İşte bu nedenlerle bizler haklı olarak bu zorlama örgütler koalisyonuna Ankara katliamının faturasını kesmeyi IŞİD i savunmanın örtülü bir biçimi olarak değerlendirme hakkını kendimizde görüyoruz.

            Bu bölümü Hitler’in propaganda ve psikolojik savaştan sorumlu bakanı daha doğrusu baş yalancısı Göbels’in ; “büyük yalanlar söyleyin!” sözünü hatırlatarak bitirelim.

            Başbakana dair iki not atmayı gerekli görüyorum.

            Hani canlı bombayı eylem yapmadan tutuklayamayız demişti ya uzun uzun bu sözü tartışmaya gerek yok. Sultanbeyli’de evi aranan genç kızın; haklı, yasal, hukuki ve meşru olarak söylediği; “aramayı galoş giyerek yapınız” uyarısı üzerine polis tarafından hedef gözeterek vurulması Başbakana ne düşündürüyor merak ediyorum. Hala “Türkiye bir hukuk devletidir” diyebiliyor mu Başbakan. “Masumiyet karinesi” nerede kaldı! Nerede hukuk, nerede adalet ey Başbakan!...

            İkincisi , Başbakanın; “tüm siyasi partilerin seçim çalışması yapmalarından ve güvenliklerini sağlamadan hükümetimiz sorumludur dediği gün Kırşehir’de HDP İl örgütüne ve HDP li olarak bilinen kişilerin işyerlerine Belediye Başkanının önderliğinde linç girişimi yapılıyordu yani Madımak benzeri bir katliamın eşiğinden dönüldüğü yazılıp çizildi.

            Haberiniz oldumu sayın Davutoğlu!?

            Ülkeyi yönetemediğinizin farkında mısınız!?

            Günlük siyasetin ve seçim çalışmalarının doğrudan içerisine giren Erdoğan, tüm olup bitenlerin siyasi sorumluluğuna ortak oluyor. Böylece verili durum, Türkiye açısından sürdürülemez bir durumdur.

            Bu nedenle 1 Kasım da alınacak tutum yaşamsal öneme sahiptir.

            Bu problemi yaratanlar, bu problemlerin siyasi sorumlusu olan hükümet, bu problemleri çözemez.