havadurum

Perçin; `Eski arkadaşlarımı çok özledim...`

934

 Türkiye tarihinin karanlık dönemlerinden biri olan 1960’lı yıllarda, Çanakkale’de Yahudi mahallesi(Eski Havra Sokak) ismiyle bilinen mahalleler ve evler de teker teker boşalmaya başladı. Çanakkale’deki Sefarad Yahudilerinin hikayesi, bu yıllarda başlayan göç olayları ile devam etti. Geriye kalan üç aileden bazıları hayatını kaybetti. Bazıları ise yaşamlarını sessiz sedasız, buruk bir şekilde sürdürüyor.  Eski Havra Sokak’ta yıllardır oturan Refiye Perçin, o yılları çok zor hatırladığını ama arkadaşlarıyla yaşadığı anılarını asla unutmadıklarını söylüyor ve ekliyor; “ Onlarla anılarım çok güzeldi. Burada yaklaşık 8 arkadaşım vardı. Birisi bana takılarını verirdi, birisi sürekli kahve içmeye çağırırdı. Onları özlüyorum. Eski arkadaşlarımı çok özlüyorum.”

 
OLAY: Bu mahallenin eski zamanlarını bize biraz anlatır mısınız? Bu sokak nasıldı kimler otururdu, hatırlıyor musunuz? 
Refiye Perçin: Ben o zamanlar genç bir kızdım. Tabi onlar çok önceden beri buradan göç etmeye başlamışlardı. Ama ben onlarla kısada olsa güzel zamanlar geçirebilmeyi başardım. Bizim karşımızda olan bu binada bir kadın otururdu. Adı Roja. Hepsinin adı kalmadı aklımda pek. O hiç evlenmemişti. Kolu kırılmıştı bir kere, beraber toplanıp ona yardım etmiştik. Çok bakımlılardı. Naiflerdi, giyimi kuşamları güzeldi. Çok güzel konuşurlardı. Komşulukları da çok iyiydi. Kavga etmezdik hiç, zaten yüksek sesle konuşmazlardı. 1970’li yıllarda bu sokak çok bakımlıydı. Evleri çok güzeldi diyebilirim. Çok farklıydı. Şimdi sokaktaki evler yenileniyor. Ama bence güzel değil. Çirkin binalar dikiliyor etrafımıza. Kendileri gibi evleri de çok güzel ve bakımlıydı. 
 
OLAY: Peki size o dönemleri hiç anlatır mıydılar? Size neden gittiklerini ve nereye gideceklerini hiç söylediler mi? Ya da neden gideceklerini? 
Refiye Perçin:  Hayır hiç anlatmıyorlardı. Bana büyüklerim onlar gidecek derlerdi. Ben de sormazdım. Mahallede birden evler boşalmaya başlamıştı zaten. Çoğu İstanbul’a göç etti. Çoğunu sonradan göremedim ama bazen gelenler oluyor. Evlerinde kalmıyorlar, otellerde kalıyorlar. Zaten evlerinin yerine şimdi yeni dükkanlar yapılıyor. Buralar bayağı değişmeye başladı. Eski binaların çoğu yenilendi. Dükkan oldular. Eskiden bomboş olan bu sokaklara çok sayıda kişi gelmeye başladı. Am dediğim gibi hiç konuşmadık. Ben şiddet olaylarını bile çok sonradan duydum ama görmedim. Bilmiyorum. 
 
OLAY: Beraber daha çok neler yapardınız? Nasıl bir arkadaşlığınız vardı? İsimlerini hatırlıyor musunuz? 
Refiye Perçin: Çoğunun ismini hatırlamıyorum. İsimleri hep karışık gelirdi bana, o zamanlarda aklımda tutamazdım, gülerlerdi. Sabah kahve içme alışkanlıkları vardı, beni çağırırlardı. Bende çay içmeye çağırırdım onları. Bana hediyeler verirlerdi. Sakladığım bir hediyeyi hatta kendi kızıma vermiştim. Çok şık bir takıydı. Terzi vardı az ileride o kıyafetim yırtılınca hemen çağırırdı, kıyafetlerimi dikerdi. Çok yardımsever insanlardı. Sokakta bazen sohbet ederdik. 
 
OLAY: Hatırladığınız başka ilginç bir anı var mı? 
Refiye Perçin: Bir keresinde şu aşağıda bulunan havranın yanında bir cenazeye gitmiştim. Çok farklı gelmişti. Biz de kızlar cenazeye yıkamaya girmez. Ama onlarda giriyorlardı. Şaşırmıştım. Sonra cenazeyi kefen olmadan yıkamışlardı. Bir şey demedim. Cenaze ardından da beraber rakı, şarap içmeye başlamışlardı. Onlarda adet böyleymiş. Bilmiyordum. Ne dua okuyabilmiştim, ne de yardım edebilmiştim. O zamanlar çok şaşırmıştım ama sonra gelenekleri olduğunu öğrenmiştim. 
 
OLAY: Şimdi Eski Havra Sokak size neler çağrıştırıyor? Günümüzdeki halinden memnun musunuz? 
Refiye Perçin:  Buralar artık biraz hüzünlü. Her yerde bir anı var. Karşımdaki apartmanda Roja vardı, yandaki apartmanda gül reçeli yaparlardı çok güzel kokardı. Rachel vardı. Hala duruyor evi. Yıkıldı yıkılacak. Onu da yazın. Sonra Sara vardı. Luna teyzemiz vardı. Hiçbirinin fotoğrafı kalmadı bende. O eski dostlukları özlüyorum.  Şimdi buradaki binalar değişiyor. Yenileniyor. Ama bence eskisi gibi değil. Tüm anılar gidiyor gibi. Bende ölürsem zaten bu mahallede bu hikayeleri anlatacak başka kimse kalmaz. Onları özlemle ve hüzünle hatırlıyoruz. 
(Şebnem Özer)
Paylaş