havadurum
Ensar İlyasoğlu

ensarilyasoglu@gmail.com

Prusyalı generalin savaşlara bakışı

Prusyalı General Carl Von Clausewitz, "Savaş üzerine" adlı eserinde, belki de bütün kitabın ana fikri ve özü olarak; "Savaş politikanın başka araçlarla (şiddet araçlarıyla) devamıdır" der. Marx ve Engels dahil olmak üzere, yalnızca sosyalistlerin değil, sosyalist ideolojinin kuramcılarının değil günümüze değin birçok çevre ve hatta askeri okullar bile Clausewitz'in bu ünlü sözünü savaşları analiz etmede temel kriter olarak değerlendirmişlerdir.

8828

 

 
Bu görüş, birinci olarak savaş ve politika ilişkisini ve savaşların hangi politikaların devamı olarak gerçekleştiğini/gerçekleştirildiğini en basit ve sade biçimiyle ifade etmektedir. İkincisi ve yine aynı bağlamda savaşları, haklı savaşlar-haksız savaşlar olarak ikiye ayırarak keskin çizgilerle bu iki kategorinin temel farklılıklarını göstermede de ana ayraç olagelmiştir. 
Savaş, eğer yağma, talan, sömürü, yeni pazarlar elde etme, pazarlarını genişletme, başka coğrafyaları ve ülkeleri bağımlılaştırma, politikalarının devamı olarak gerçekleşiyorsa, bu savaşlar “haksız savaşlar” olarak değerlendirilir. Örneğin birinci ve ikinci paylaşım savaşları tarihin gördüğü en büyük “haksız savaşlar”dır. Eğer savaşlar, ülkelerin bağımsızlığı, halkların ve ulusların özgürlüğü, emperyalist yağma ve talana karşı veriliyorsa, halkların ve ulusların kurtuluşuna ve özgürleşmesine yönelik yapılıyorsa bu savaşlar, genel biçimiyle “haklı savaşlar” kategorisinde değerlendirilir. Örneğin, Mustafa Kemal önderliğinde yapılan Kurtuluş Savaşımız, Vietnam’ın ABD emperyalizmine verdiği savaş, Hindistan’ın İngiliz emperyalizmine, Cezayir’in Fransa’nın sömürüsüne karşı verdiği savaşlar haklı savaşlardır. 
Burada, “Savaş politikanın başka araçlarla devamıdır” sözünün, daha iyi anlaşılabilmesi için, politikayı “ekonominin yoğunlaşmış ifadesi” olarak değerlendirdiğimizde, savaşları, aynı zamanda bir çıkar üzerinden, sınıfların ve tekellerin çıkarlarının göz ardı edilmemesi gereken bir bağlamdan da koparmadan değerlendirmek gerektiği açıktır. 
Yani, savaşlar nasıl ki politikanın başka araçlarla devamı ise, politikalar da ülkelerin, ülke ekonomilerine egemen olan sınıfların, genel ve stratejik çıkarlarından bağımsız değildir. 
Bu noktadan bakıldığında ve savaşların propaganda merkezlerinin, kafa bulandırıcı, gerçekleri tahrif ve tahrip edici etkilerinden kurtarılabildiği ölçüde savaşlara karşı daha sağlıklı pozisyon almak mümkün olabilecektir. 
Kısacası ekonomiler, onun üzerinden yükselen politikalar, emperyalist devletler ve bu devletlerin kendi aralarında, yani diğer emperyalist devletlerle ve dünyanın diğer ülkeleri ile kurdukları ilişkiler ve yine bu ilişkilerin üzerinde yükseldiği uzlaşmaz çelişkiler; kapitalist-emperyalist sistemlerin var olduğu sürece savaş tehditlerinin ve savaşların kaçınılmazlığına işaret eder. Emperyalizm var olduğu sürece, dünyanın yeniden ve yeniden paylaşılma politikaları asla sona ermez. 
İşte bu nedenlerledir ki, Prusyalı generalin “savaş politikanın başka araçlarla devamıdır” sözü, halkların emperyalist politikaları kavramasının ve onun sonucu olarak ortaya çıkan savaşlara karşı tutum almalarının temel belirleyenlerinden birisi olarak karşımızda durmaktadır. 
Savaşların tarihi dünden bugüne, bugünden yarına, bu genel eksen üzerinde, yani uzlaşmaz sınıf karşıtlıklarının sonucu olarak ve kaçınılmaz olarak ortaya çıkan politikaların gerçekleştirildiği bir sahne gibi kendini ortaya koymuştur ve koymaya devam edecektir. 
Eğer ezilen sınıflar, halklar ve uluslar, kendilerine dayatılan haksız savaşlara karşı tutum alabilecekleri, daha önemlisi doğru tutum alabilecekleri bir hat üzerinden ilerleyeceklerse savaşlarla ve savaşları ortaya çıkaran politikaların bilincine varma sorumluluğu ile yüz yüze gelmekten kurtulamayacaklardır. 
Eğer politikalar konusunda yeterli bilinç ortaya çıkarılmışsa, savaşlara karşı tutum almak, bu ölçüde kolaylaşacaktır. 
Bir kez daha yineleyelim, dünden bugüne hayat, Prusyalı generalin sözünün değerini ve doğruluğunu yüzlerce kez ortaya koyan sahnelerle/savaş sahneleri ile doğrulamıştır.
Dün olduğu gibi, bugün yaşandığı gibi,  yarın da yaşanacağı gibi savaş ve politika ilişkisi; politikanın savaşın temel belirleyeni olduğu gerçeği kavranılmadan savaşlara karşı alınacak tutumlar eksik kalmıştır, eksik kalacaktır.