yusuf@canakkaleolay.com
Karadeniz'in en şakacı, en esprili, Dursun, Temel, Fadime fıkralarının yaratıldığı ili Rize'dir. 1950 öncesi başbakanlık yapan Hasan Saka'ya Rizelilerden bir hemşerisi telgraf çeker, çekil diye, Hasan Saka anında cevap yetiştirir, çekildim tam 90 okka geldim diye. Rizeliler yeniliğe gelişmeye, eski çorapları, paspas yapmayı çok severler. Böylece tüm vilayet ve ilçelerimize örnek olurlar. Yörelerin, elması, armudu, kirazı, zeytini nesi meşhursa onların anıtı yapılıp dikilmeli, öyle insanlık anıtı ucubelerden ülkemiz kurtulur.
Önce İstanbul Taksim Cumhuriyet Anıtından başlarlarsa 1 Kasım seçimlerinde yüzde 70 oyla 400 kelle cepte keklik. Hiç seçim masrafı yapmaya gerek kalmaz. Atatürk, İsmet İnönü, Fevzi Çakmak’lı zafer anıtının yerine bir yanında 7 adet çelik para kasaları bir yanında ayakkabı kutularından fışkıran milyon dolarlar, ortasında Rıza Sarraf kolunda 700 bin liralık kol saatiyle, elini yumruk yapıp başparmağını münasip yere sokup nah yapması İstanbul’a yakışır bir anıt olur.
İkincisi Başkan Ankara Kızılay meydanındaki veya Ulus’taki Atatürk anıtı yerine, Melih Gökçek’in dinozorlarla kellesinin anlamı, Ankara butik arsaların paralelcilere parsel parsel satmasını anımsatır.
Üçüncüsü İzmir Cumhuriyet Meydanındaki Atatürk anıtına kimse dokunamaz. Dokunan yanar. Yanına çağdaş yaşamın gençleri Atatürk’ün ilke ve devrimleri altın harflerle işlenmiş Türkiye Cumhuriyeti yaşadığı sürece yaşayacak.
Bir hikâye vardır zamanın birinde Temel sünnetçi dükkânı açmış. Vitrinine eski at arabası tekerleği koymuş. Sünnetçi Temel’e bu vitrindeki tekerlek neyin nesi diye dalga geçiyorlarmış. Sünnetçi dayanamayıp ya ne koysaydım vitrine diye yanıtlamış. Rize belediyesi anıta iki çay bardağı orta yerine misin koçanı dikerse anlayan anlar, birde referandum yapacakmış neye benzediğini halka soracağına sahibine sorsun benziyor mu diye.
Hoşçakalınız.
