havadurum
Ensar İlyasoğlu

ensarilyasoglu@gmail.com

Referandumdan 8 Mart'a kısa notlar…

Vakit daraldıkça, tartışmalar şiddetleniyor ve yeni yeni boyutlar eklenerek yoluna devam ediyor. Referandumdan söz ediyoruz…

5663

 Almanya, Adalet Bakanı ve Ekonomi Bakanının yapacağı toplantıları iptal etti, Hollanda’dan da benzer açıklamalar geldi. Bizim Adalet Bakanı bu tutu şiddetle eleştirdi. Elbette haklı olarak… Kendi penceresinden eleştirilerini ifade etti. Almanya için söylenen eleştirileri duyunca, aklıma sayın Meral Akşener’in Çanakkale’deki toplantısı geldi. Toplantıyı iptal ettirme çabaları, elektriklerin kesilmesi, sesin kısılması… Eeee biraz tutarlı olmak gerekiyor ve kendi ülkenizde ifade özgürlüğüne, toplantı özgürlüğüne, halkın haber alma hakkına ne kadar saygılıysanız, dışarıda da o kadar itibarınız olur!…

 

Kampanyada neler söyleniyor? Propaganda argümanları neler? Mesela ben kendi tutumuma yönelik karşı söylemlere baktığımda yani, ‘hayır’ demesi muhtemel olanlara ve ‘hayır’ tutumunu açıklayanlara yönelik, aklın ve mantığın kabul edeceği hatta görüşünü değiştirmeye yönelik, ciddiye alınabilecek; düşünceler, sözler duyamadığımı söyleyebilirim… Peki neler söylendi? “Terör işbirlikçisi” dendi, “hain”, “şeytan”, “çukur” ve devamını siz tamamlayabilirsiniz… Peki bu küfür ve hakaretleri savuranlar kim? İktidar sahipleri değil mi? Peki bu söz, onlara yakışmıyor diyebiliyor muyum? Yani, “Hayır” diyecek olan geniş yığınlara, bütün bu sıraladığımız küfür ve hakaretleri savuranlara bu sözleri ve küfürleri “yakışmıyor” diyebilir miyim? Hayır!…

 

Ben, “hain” olmadığımın, “şeytan” olmadığımın, “terörist” olmadığımın, “Çukur” hiç olmadığımın bilincindeyim, farkındayım, herkesin değeri sözü kadardır…

 

Kim ne söylemişse; kendine, kendi niteliğine, düzeyine, bilgi birikimine, hayata ve insana bakışına, farklı olana tahammülüne uygun ve yakışan lafı söyler… Ve bütün bunlara bakıldığında da “hayır” diyenlerin sayılarının niçin her gün biraz daha artıyor olduğunu anlayabiliyoruz.

 

Bakın, ben “evet” diyenlere, genel olarak bir hakaret ve küfür duymadım… Böyle bir şeye de karşı çıkacağımı şimdiden söylüyorum…

 

Şunu da ilave etmeliyim; “Hayır” diyenlere karşı alınan tutum, eğer sandıklardan “evet” çıkarsa, Türkiye’nin açmazlarının büyüyeceği kaygısını bende uyandırmaktan öteye bir anlam ifade etmiyor...

 

Bütün bunlar, daha doğrusu “evet”i savunan yetkililer, aslında sadece kendilerini bir önceki sözlerini tekrarlamaktan, başka bir ifadeyle hakaretlerini yinelemekten, başka söz bulma, düşünce ifade etme, aczine düştüklerini ortaya koyuyorlar.

 

Bütün bunlar da anketlere yansıyor ve “hayır”lar giderek büyüyor, çoğalıyor…

 

Bir tartışma da Barzani’nin Türkiye ziyaretinde herkesin farklı farklı nitelendirdiği(!) Irak Kürdistan Bölgesi bayrağının Ankara ve İstanbul’da göndere çekilmesi üzerinden yapıldı. buradan çıkarılacak en genel sonuçlar nedir? Birincisi Kürt oylarının Barzani ve bayrak üzerinden “evet”e çevrilmesine yönelik düşünceler. Başka ne olabilir? Bağımsızlık için referanduma gideceğini açıklayan yine Barzani üzerinden Irak ve İran’a mesaj vermek. En genel, bizim görebildiğimiz bunlar… Ha bir de unutmadan söyleyelim, demek ki özellikle MHP tabanından gelecek oylardan umut kesilmiş olmalı ki, MHP’nin bu konudaki itirazlarının önemsenmemiş olması… Yani bir anlamda ve kabaca kar-zarar hesabı gibi…

 

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü etkinlikleri başladı… Çarşamba günü miting var… Özellikle dünyada ve Türkiye’de kadına yönelik ayrımcılığın, şiddetin, baskının, inkarın, aşağılamanın son on yıllarda giderek yoğunlaştığı bir süreç yaşanıyor. Siyasi gericiliğin ve ona eklemlenmiş ortaçağcı zihniyetin, engizisyon mantığının, recm kafasının ürünü sayılabilecek, kadını toplum hayatından, sosyal haklardan yasaklamayı öngören bir anlayışın giderek daha çok açığa çıktığı günümüz koşullarında, 8 Mart’ların ve kadınların birlikte mücadele etmelerinin, kendi örgütlerini yaratmalarının ve haklarına sahip çıkmalarının önemi, yalnızca kadınlar açısından değil, toplumların ve ülkelerin geleceği açısından da tarihsel bir değer kazanmıştır.

 

Kadını özgür olmayan bir toplumun hiçbir ferdi özgür olamaz ve böylesi bir toplum, toplumsal hastalıklardan ve çürümelerden kendisini koruyamaz…

 

Gazeteci arkadaşımız Orhan Mutay’ı talihsiz bir kaza sonucu kaybettik… Orhan Mutay ile birlikte OLAY Gazetesi’nde Turhan Ağabey’in döneminde uzun süre birlikte çalıştık. Yazılar yazdım… Mutay ile iyi bir iletişimimiz vardı. Ölümünden üzüntü duydum. Yakınlarının, meslektaşlarının üzüntülerini paylaşıyorum. Işıklar içinde uyusun…