havadurum
Turgut Çamer

turgutcamer@hotmail.com

SAHTECİLİĞİ AKLAMA!

Değerli okurlarım 36 şehidimize Allahtan rahmet, yaralı askerlerimize acil şifa, yakınlarına sabır diliyor ve ulusça başımız sağ olsun diyorum.

5279

 

 

***

            Terör örgütü PKK’nın, 27 yıl önce 1993 yılında Elazığ-Bingöl karayolunda sevk halindeki Mehmetçiklerimize yönelik hain saldırısında 33 şehidimiz vardı. Şimdi de Suriye’nin İblid kentinin bir köyünde bu kez 36 askerimizi yitirdik. Yabancı ajanslara göre bu sayının çok çok üstünde şehidimiz olduğu haberleri ile karşılaşıyoruz.

            Bizim etkisiz hale getirdiğimiz rejim askerinin sayısı, önce 329 sonra da 2 bin 557 olarak açıklandı. Bu askerlerde chip mi takılıydı acaba!.. İnanabiliyor musunuz? Bizi yönetenler böyle açıklama yapıyorlar, ama bizim gerçek şehit sayımızı ulusumuza açıklamaya niçin yanaşmıyorlar? Bir düşünün bakalım!

·        Satranç oynayan Rusya 3-4 hamle sonrasını görebiliyor.

·        Pokerci Amerika ve NATO sürekli blöf yapıyor.

·        Tombalacı Türkiye ne çıkarsa bahtına...

 

            “İstiklal Harbi” ile  “Siyasi İstiklal Harbinin” farklı bir şey olduğunu birileri AKP-MHP iktidarına anlatmalı!

***

            Bu günkü yazımı “Gıda Terörü” üzerine kurgulamıştım. Ama “Çok Acı Olay” nedeniyle satırlarıma taziye ile başladım.

*Tarım Bakanlığı, 2011 yılından bu yana uygulanan Türk Gıda Kodeksi Yönetmeliğinde değişikliğe gidip sahte bal, sahte pekmez, sahte peynir üretimini resmen yasaklamıştı. Ancak yeterli denetim yapılmadığı için bal, pekmez, peynir vb.lerine halk sağlığını tehdit eden kimyasallar karıştırılarak dar gelirli tüketiciler hedef alınıyordu. Bakanlık’ta; 19 Şubat 2020 itibariyle o ürünleri ülke genelinde yasakladı ama o sahte ürünlerin, yönetmeliğe eklediği geçici bir maddeyle 31 Aralık 2020 tarihine kadar satışına yasal izin verdi ve resmi gazetede de yayınladı iyi mi!..

Şimdi hem arkadaşım hem de meslektaşım olan Kimya Mühendisi, Tüketici Hakları Derneği (THD) Başkanı Turhan Çakar’ın tepkisini okuyalım:

“Akıl alır gibi değil. Bir devlet kendi halkının sağlığını firmalar para kazansın diye hiçe sayabilir mi? Bu ürünler tüketiciye zarar vermiyorsa neden yasakladınız, zararlıysa neden yılsonuna kadar tüketilmesine izin veriyorsunuz? Sahte balları üretenler cezalandırılacağı yerde ödüllendiriliyor. Demek ki bu firmalar devlet için çok hatırlı, vazgeçilemeyen firmalar.”  Arkadaşım isyanın da haksız mı? Çakar, dava açacaklarını da belirtti. Bekleyelim bakalım davanın sonucunu, nasıl bir kararla karşılaşacağız.

* Bu köşede 21 Aralık 2018 tarihindeki yazımın başlığı “BİZ TÜRKLER TESADÜFEN YAŞIYORUZ!” du. O yazımı bir kez daha okumanızı öneriyorum. Gerçekten de tesadüfen yaşadığımızı göreceksiniz!

- 8 aylık buzağılara 2 iğne yapıyoruz. Hayvan 30 aylıkmış gibi gelişiyor. Sekiz aylık oldukları anlaşılmasın diye dişlerini söküyoruz. O hormonlu (Toksik) zehirli iğnelerin şişirdiği hayvanların etleri bize yediriliyor. Nasıl hile ama!

- Akaryakıt istasyonları yakıtla birlikte depoya hava basıyor. Bu da hilenin uzaya çıkmış hali değil mi? Yazık… Çürüme işte böyle fotoğraf veriyor.

- Ispanak parlak görünsün diye kimyasal madde ile yıkanıyor. Sonrada arasına karışan otlardan zehirlenme oldu yalanını yutturmaya çalışıyorlar. Oysa “Güzel Avrat Otu” çok değerlidir. Ayrık otu gibi sırnaşık değildir, her yerde bulamazsınız.

(Edirne, Tekirdağ, Kocaeli ve İstanbul da 196 kişi zehirlenme şikayetiyle hastanelere başvurdu. İstanbul da 149 hastamız oldu.)

Eyy bizi yönetenler ‘güzel avrata’ sığınıp yalanlarınızdan arınamazsınız!

***

            Sevgili Çanakkale OLAY okurları Tarım Bakanlığı sahte ürünlerin satışına yılsonuna kadar nasıl oluyor da izin verebiliyor? 24 Nisan 1930 tarihinde kabul edilen Kanun Numarası 1593 olan Umumi Hıfzıssıhha Kanununun 186 ve 187’nci maddeleri yürürlükte olduğu halde, bu sahteciliği aklınız bir türlü almıyor değil mi?

*Sizi bilmem ama benim aklım alıyor!.. Daha önce de sözünü ettim herhalde. Spor etkinliklerim ve mesleki gezilerim nedeniyle Avrupa’da Norveç ve İngiltere hariç tüm Avrupa ülkelerini gördüm. Bir gittiğim ülkeye birkaç kez daha gittim. Hatta üç hafta kaldığım ülkeler de oldu. Üzülerek ifade ediyorum, bizden daha hileci-hurdacı bir millete rastlamadım.

Bir Çinli soruyor ;  Müslüman işadamları bize geliyor almak istedikleri ürünlerin üzerine ünlü markaların adlarını yazmamızı istiyorlar. Ancak onları yemeğe götürdüğümüzde, onlara sunduğumuz yemeklerin helal olup olmadığını soruyorlar. Merak ediyorum, İslam dininde sahtekarlık yapmak taklit ürün satmak helal mi?

Japonların yüzde 70’i Ateist… Ateistler, şeytana inanmadıkları için ona uyup kötülük yapmaz! Ama her haltı yedikten sonra yılışık bir yüz ifadesiyle “Şeytana Uydum” diyenler ise şeytana inananlardır! Yalan mı? Ooff şiştim…

Bir Hint Atasözü ile satırlarımı bitiriyorum: -“ YALANCILAR YARADANIN ADINI BOLCA KULLANIRLAR.”

NOT: Bu günlerde geçecek elbet. Güzel günler göreceğiz… T.Ç.