havadurum
Ensar İlyasoğlu

ensarilyasoglu@gmail.com

SEÇİME DOĞRU DOLUDİZGİN

24 Haziran'a doğru doludizgin ilerliyoruz. Her şeyin debisi yükselmiş, çılgın bir hız..

7918

  Dövizin hızı, yükselişi baş döndürüyor!.. Siyasi partiler ve cumhurbaşkanı adayları, seçim vaatlerini açıklıyor. Şaşkına dönüyoruz. “Allah’ım! Aklıma mukayyet ol!” noktasına gelip dayanmışız!.. 

Neler söylenmiyor ki… Hani neredeyse ve inandırabileceklerine akılları yatsa, cennetin anahtarını vadedecekler. “Münafıklık” ile başlayan suçlama iddialarının en son kullanacağı dini argümanın(!) varacağı yer elbette cennetin anahtarı olur. Hani bu güne değin muhalif olan ve 16 yıldır iktidar dışında kalan partilerin cumhurbaşkanı adayları vaatler üzerinden tartışılabilir, vaatler değerlendirilebilir; gerçekçi olup olmadığı üzerine konuşulabilir. Kısacası bunun bir anlamı ve tartışmaya değer yanı vardır. 
Peki ya 16 yıldır iktidarda olanların seçim vaatlerine ne demeli? Verili durumdan; ekonomiden, dış politikaya, yargı bağımsızlığından kuvvetler ayrılı ilkesinden özgürlüklere, keyfiyetlere bilumum yaşanılan gerçekliklere uzanan tüm gelişmelerden,  ortaya çıkan sonuçlardan ve karşı karşıya kalınan problemlerden sanki sorumlu değillermişçesine, sanki bu ülkeyi 16 yıldır, örneğin uzaylılar ya da siz isterseniz Yunanlılar, yönetmişçesine vaatler sıralayabiliyorlar.  
Akıl şaşırıyor akıl!.. Duyduklarımız gerçek mi yoksa şaka mı? Afallıyoruz… Hani “Bu kadarı da olmaz” diyoruz. İnanamıyoruz… Örneğin en son duyduğum Cemevlerine hukuki statü verilecekmiş. Yani Cem evleri artık ibadethane statüsüne kavuşacakmış… Hani bu milleti bu kadar saf mı sanıyorsunuz,? 16 yıldır kış uykusunda mıydınız? AİHM’in  lehte kararına rağmen bugüne değin neden Cemevlerine hakkettiği hukuki statüyü vermediniz? 
Bu söylem inandırıcı olacak mı sanıyorsunuz? Yoksa bugüne değin bir türlü elinizin ve yüreğinizin yetmediği ötekileştirip ikincilleştirdiğiniz Alevilere karşı tutumunuz hakkında uygulamak zorunda olduğunuz AİHM kararını sanki lütufmuş gibi sunmanızla seçim avantajı sağlamak niyetiniz ve isteğiniz anlaşılmayacak mı sanıyorsunuz? 
“Adaleti sağlayacağız” diyorsunuz. Hatta inanılır gibi değil ama elleriniz ve iradenizle ortadan kaldırdığınız yargı bağımsızlığını tesis edeceğinizi söylüyorsunuz, pes doğrusu! 
Özgürlükler vaat ediliyor gençlere, kaç öğrenci cezaevlerinde? Kaç genç işsiz? İntiharın eşiğinden dönenleri ve intihar edenler unutuldu mu sanırsınız? İşsizlik, geleceksizlik, eğitimsizlik… Sahi eğitimde reform deniyor, inanılır gibi değil… 
Baylar, bu OHAL neyin nesidir?! OHAL koşullarında demokratik bir seçim olur mu? Bir ülkeyi OHAL koşullarında seçime götürenlerin, özgürlük ve demokrasi söylemlerine inanılır mı? 
Enflasyon almış başını gidiyor… Döviz dizginleri boşalmış, çılgın bir süvarinin elindeki hız kesmeyen atlar gibidir. Ücretlilerin işsizlerin, emeklilerin bir bütün olarak halkın elindekiler, maaşlar, her gün biraz daha küçülüyor ve TL’ye güven gittikçe azalıyor. Kimin eseridir bu garip tutum, bu ucube ekonomik vaziyet?! 16 yıllık devr-i iktidarınızın eseridir bu! 
Biz inanmıyoruz. 16 yılda yaşadığımız gerçekler, bir anlam ifade ediyor. Ders çıkarmamız gerektiğini gösterecek sayısız veriler sunuyor. Ve hala 16 yıllık yapılanlardan ders çıkarmayanlar varsa, onlara zihin açıklığı dilemekten başka yapacağımız bir şey yok. Gözü kara fanatizm en büyük zararı sahibine verir. 
Tüm bunlar yetmiyormuş gibi, Maranki diye bir zat daha doğrusu bir zevat, tehditler savuruyor; “Belgrad ormanlarına gömdüklerini çıkarmaktan” söz ediyor. Bak eğer silah falan gibi bir algı yaratmak istiyorsa bu zevat, bak o iş iktidar gölgesinde sahibinin sesinden onun hoşuna gidecek notalar döktürme işine benzemez! O iş ciddi bir iştir, sonra yanlışlıkla hassas yerleriniz zarar görür, ayakaltında kalırsınız, elinizden tutan bile olmaz! 
Ve bir de Cerrahpaşa Tıp Fakültesini ziyaret eden CHP adayı Muharrem İncenin bu ziyareti üzerine Dekan Alaattin Duran’ın istifaya zorlandığı haberlerini alıyoruz. YÖK başkanı Saraç, İnceden İnceden sanki üniversitelerin bölünmesi siyasi bir karar değilmiş gibi, sanki bu kararı siyasiler almamış gibi, sanki üniversite gençliği ve topyekün üniversiteler egemen siyasetin manevra ve egemenlik kurma alanlarından birisi değilmiş gibi, bir söylem tutturarak vaziyeti toparlamaya çalışıyor. Basit bir soru : Muharrem İnce yerine AKP’nin adayı Erdoğan gitseydi aynı şeyleri söyleyebilecek miydiniz? Yemezler sayın Saraç! Siz üniversiteleri bilimsel, demokratik, özerk üniversite ekseninden, YÖK aracılığıyla egemen siyasetin labirentlerine sürüklemede katkınız yokmuş gibi konuşamazsanız! Bu, tel tel dökülen çağ dışı üniversite anlayışına karşı ve neredeyse bütün dünyanın kabul ettiği bilimselliği ve bilimsel yöntemleri savunmanın bedeller ödemeyi göze alarak gerçekleştirilecek bir eylem haline gelmiş olma durumundan, sanki sorumlu değilmişçesine bir tavır içine giremezsiniz. 
Ve bunlar toplumun hafızalarına yazılıyor unutmayın.
En şaşırtıcısı da her şehre bir millet bahçesi yapacaklarmış. peki bu şehirleri yeşile hasret bırakan siz değil miydiniz?!