havadurum
Ensar İlyasoğlu

ensarilyasoglu@gmail.com

Şovenizm, Milliyetçilik ve Kürt Sorunu

2122
Son günlerin popüler tartışma konusunu; Birgül Ayman Güler`in söylediği `Türk Ulusu`, `Kürt Milliyeti` sözlerini, söylendiği zemin ve bağlam üzerinden değerlendirdiğimizde; ulusların doğduğu kapitalizmin şafağına uzanan tarihsel serüven üzerinden değil de, güncel politik ekseninde ele aldığımızda kaba, ambalajlanmamış bir şovenizmin ifadesi olduğunu söylemek haksızlık sayılmamalıdır, sayılamaz.
Ama yine de Birgül Ayman Güler`in bu konuda, bu düşüncede yalnız olmadığını, genel, benzerleri çok olan bir ırkçı damarın temsilcisi, temsilcilerinden biri olduğunu geçerken ifade etmeliyiz.
 
Egemen ulus şovenizmine dayanan, ama ulusun tümünü temsil etmeyen bu ırkçı damar, politik kültür, önce `Kürt yoktur!` tezini savunmuş, giderek `Kürt var ama Kürt sorunu yoktur` noktasına ilerlemiş ve hatta evrilmek zorunda kalmış ve dahası Kürt sorununu; sorunu ortaya çıkaran tarihsel, toplumsal, politik bağlamından kopararak yalnızca terör sorununa indirgemiş bir genel anlayışın toplamını ifade etmektedir.
 
Asimilasyoncu, inkârcı, Kürt kimliğini ve varlığını yok sayan anlayışlara karşı ileri sürülen görüşleri `Kürt milliyetçiliği` diye tanımlayarak ve hatta ırkçılıkla, şovenizmle `eşit`, `eşdeğer` kılan propagandalarla sıklıkla karşılaştığımızı söylemeliyiz.
 
Detaylandırmadan, özetle şunu söylemeliyiz; literatürün öngördüğü kavramlarla ifade edersek ezilen ulusun şovenizmi olmaz. Şovenizm bir ezen ulus ideolojisi, politikası ve kültürünün genel toplamını ve karakteristiğini ifade eden, anlatan bir kavramdır.
 
Eğer bir ezilen ulus, milliyet yok sayılıyor, asimilasyona tabi kılınıyor, başta dili olmak üzere, kimliği ve ulusal tüm özellikleri eritilmek isteniyorsa; o ezilen ulusun veya milliyetin asimilasyoncu politikalara karşı kendi dilini, kimliğini ve diğer ulusal haklarını korumak, yaşatmak için refleks göstermesi, direnmesi, kendini ifade etmesi, organize olması, milliyetçilik sayılıyorsa, öyle tanımlanıyorsa; bu milliyetçilik hem o milliyet adına hem ezen ulusun emekçileri adına ve geleceği adına pozitif bir durum olarak değerlendirilir, değerlendirilmelidir.
 
Somut duruma ve ülkemiz koşullarına uyarlayarak, sadeleştirerek söylersek; ulusal varlığı, dili, kimliği, kültürü yok sayılan ve hatta aşağılanan Kürtlerin başta dilleri olmak üzere tüm etnik özelliklerine sahip çıkmaları, Türk ulusu ile eşit haklar talep etmeleri, gönüllü birlikteliği savunmaları, pozitif demokratik bir tutum, toplumu ilerleten bir davranış niteliği taşımaktadır. Kürtlerin bu toplumsal düşünce ve davranışlarını ırkçılık ve şovenizm olarak değerlendiren kafa cehaletini sergilemiyorsa şizofrenik bir ideolojinin kurbanı olarak anılmayı hak ediyor denilebilir.
 
Çok uluslu, çok milliyetli ve hatta çok dinli ve inançlı devlet yapıları içerisinde milliyetçiliğin her biçimine karşı çıkmanın ilk ve temel koşulu milliyetler, diller, kimlikler, dinler ve inançlar arasında ön koşulsuz, kayıtsız-şartsız, tam hak eşitliğini savunmak zorunludur.
 
Bilinen ve genel kabul gören bir evrensel gerçeği anımsamak bu noktada yararlı olacaktır; başka ulusları ezen bir ulus özgür olamaz. Ülkemiz açısından söylersek Kürtler özgür olmadan; dillerini, kimliklerini, kültürlerini özgürce kullanamadan, yaşayamadan, özgürlük iklimine ulaşamadan, Türk halkı kendi özgürlüğüne ulaşamaz, demokratik bir toplum, demokratik bir ülke kuramaz.
 
Peki Birgül Ayman Güler ve ona eşlik eden koro, neden dün değil de bugün ırkçı tezlerini yüksek sesle dillendirdiler? Bu; biraz yaşanılan süreç ve işin doğası ile doğrudan ilintilidir. Kürt sorununun çözüm tartışmaları bile şoven çevrelerin ideolojilerini ve politik akışkanlıklarını hızlandırmaya, bilinçaltı duygularını dışa vurmaya neden olabilmiştir.
 
Sorunun çözüm tartışmaları bile ırkçı, şoven çevrelerin can havli ile çığlık atmalarını doğuruyorsa; çözüm sürecinin ilerlemesi ve hatta çözüme yaklaşılmasının, çözümün pratik olarak gerçekleşme olasılığının yakınlaşması hangi tartışmaların yapılabileceğini şimdiden gösteriyor olmalıdır.
 
Burada Birgül Ayman Güler`in sözlerinin bilimsellik adına bir değerinin olmadığını söylemeliyiz. Ama CHP tabanının görüşlerini, düşüncelerini, Birgül Ayman Güler`in görüş ve düşünceleri ile; `eşit`, `eşdeğer` görmediğimizi, kabul etmediğimizi, tabanın görüşlerini belirleyici ve değerli gördüğümüzü ifade etmeliyiz.
 
Sonuç olarak Kürt sorununun çözüm süreci çalkantılı, çatışmalı, dalgalı bir süreç olarak ilerlemesinin yanı sıra, şovenizme karşı mücadelenin de yeni biçimler altında sürdüğü, süreceği bir `yol haritası` izleyecek gibi görünmektedir.
 
Asıl olan Türk ve Kürt işçi ve emekçilerinin birlikte; dillerin, kimliklerin, milliyetlerin tam hak eşitliğini esas alan ve halklar arasındaki çitleri ortadan kaldırmayı hedefe koyan birleşik gücü ve vereceği mücadelenin niteliğidir. Bunun ötesinde söylenen sözler, ortaya çıkan davranışlar, dünyanın başka coğrafyalarında ve farklı tarihsel dönemlerde yaşanmış olan benzeri şoven görüş ve davranışlar kadar insanlığın hafızasında bir yer tutmaktan öte anlam taşımayacaktır.