DOLAR 32.3413 %0.11
EURO 35.1231 %-0.16
G.ALTIN 2239.8608 %-0.16
BITCOIN 62623.3502 %-7.03
ETHERIUM 3202.2722 %-8.68
havadurum

TEK ÇARE GÖKTAŞI

Geçtiğimiz günlerde aldığımız bir habere göre 25 Şubat'ta Dünya'ya göktaşı çarpacağı ve yok olacağımız yazıyordu. Çoğumuz bunu İnternet'ten okuduk veya eşten dosttan duyduk. Fazla geçmeden de doğru olup olmadığını tespit ettik. Yıllarca benzer haberler yapıldı. Göktaşı çarpacak, gezegen çarpacak, kıyamet kopacak, bilmemne takvimine göre dünyanın sonu ve bunun gibi sayısız haber.

5770

 

 

Şu doğada insan kadar maceraperest bir varlık yoktur. Anlaşılan, hayatımız o kadar monoton ve sıkıcı ki; yaşam ile ölüm arasında fantastik şakalar yapmayı eğlenceli buluyoruz. Tamam, birisi çıkıp bu şakayı kaleme alıyor da, biz neden okuyup panikliyoruz? Çünkü açıklamayı NASA yapmış diyor! Gerçekten yapmış mı nasıl bileceğiz? Neredeyse hiçbirimizin haberin kaynağını sorgulama alışkanlığı yok. Hele söylenti sosyal medya üzerinden yayılmışsa, bul bulabilirsen. Bu ve buna benzer milyonlarca çöp bilginin dolaştığı bir dönemde yaşıyoruz. NASA’nın sayfasında yapılan açıklamayı okuyanlar böyle bir yakın geçiş olacağını (51 milyon km kadarcık) ve bunun Dünya’yı tehdit etmekten çok uzak olduğunu çoktan farketti. Depremi kullara ceza olarak görenler ise halen tedirgin…

 

İletişimde en önemli aşamalardan biri de veriyi doğrulamaktır. Telsiz konuşmalarında “Anlaşıldı, tamam!” ya da “Anlaşılmadı!” dendiğini bilirsiniz. Bir bilgi sadece iyi duyulmadığı için değil, kaynaksızlığı veya doğrulanamadığı için de anlaşılmamalıdır. İyi çalışmayan doğrulama mekanizması iki ucu açık bir sistemdir. Bir ucu cehalete, diğer ucu da paranoyaklığa sürükler. Her söylenene inanıyorsak, cahil; her şeyden şüphe ediyor bir türlü karar veremiyorsak paranoyak oluruz. Bu nedenle, ilk yapmamız gereken şey edindiğimiz bilginin kaynağını tespit etmektir. Kolay gibi görünse de bir çok yanıltıcı faktör doğruya ulaşmanızı engeller. NASA yok bir şey diyor ama bilimadamı bilmemkim aynı görüşte değil! Vay canına! Bakınız; NASA gibi çok uluslu bilim merkezleri ve binlerce çalışanı gerçekten sizinle maytap geçmeyecek kadar ciddi kurumladır. Yakın zamanda Plüton’a gönderilen aracı ve o mesafeden gelen görüntüleri gördünüz. Bu başarıya ulaşmak hiç de sıradan değil. Plüton dediğin git git bitmeyen 9 yıl seyahat sonucu ulaşılmış bir mesafe. Yani içiniz rahat etsin diye söylüyorum, dünyaya çarpması olası bir meteordan son anda haber almanız mümkün değil. Milyonlarca ışıkyılı uzaktaki galaksilerin ve yıldız kümelerinin 3 boyutlu haritalarının çıkarıldığı bir çağda, kafamıza düşecek ufak bir göktaşını müsadenizle tespit edebilelim.

 

Dün deprem, bugün göktaşı, yarın yine uzaylılar vs. Bilgi kirliliğinin sonu yok! Öyleymiş, böyleymiş, şöyle olacakmış, görmüşler gerçekmiş, görüntü kaydı varmış, o açıklamış bu biberlemiş… Masal gibi bir dünya. Hayatımız o kadar gerçek ve sıkıcı ki, böyle palavralara bayılıyoruz. Her gün uyanmak, işe gitmek, bütün gün çalışmak, para kazanmaya çalışmak, fatura ödemek, kira ödemek ve hep bir bedel ödemek içinde öylesine yılmışız ki; kafamıza göktaşı düşse de kurtulsak. Neticede sevmediğimiz herkes de bu sayede yok olacak ve biz bu heyecanla sosyal medya duvarlarında, olmayan hayatımızın yok olma ihtimali üzerine şakalaşıyoruz. Piyango bile isabet etmeyen şu hayatımızda, en son 66 milyon yıl önce gerçekleşmiş bir hadise nasıl olsun da tarihte nokta gibi kalan bizi ortalama 70 yıllık ömrümüzde bulmuş olsun. Hiç heveslenmeyin… Yaşamaya devam!