havadurum
Ensar İlyasoğlu

ensarilyasoglu@gmail.com

TERÖRÜNDE SAVAŞ POLİTİKALARINDA KARŞISINDA OLACAĞIZ!

Geçtiğimiz Pazar günü Kızılay'ı kana bulayan eylem, tipik bir terör eylemidir. Bir akşam vakti, evine dönmek üzere otobüs duraklarında bekleyen yaşlı, genç, kadın, çocuk, sıradan insanlar, sıradan yurttaşlar, emekçiler; gelecek halk otobüsüne binip sıcak evlerine, yurtlarına dönmeyi beklerken kanlı bir saldırının hedefi oldular. Kimlerdir otobüs duraklarında bekleyenler, kimlerdir halk otobüsüne binenler? Bu saldırıyı düzenleyen alçaklık, orada bulunanların sıradan yurttaşlar, kendi halinde vatandaşlar ve masumlar olduğunu hesaplamıştır herhalde!...

627

 

 

     Evet, bir kez daha yineleyelim. Bu, alçakça gerçekleştirilen bir terör eylemidir. Acı duyuyoruz ve üzüntümüz sonsuzdur.

     Şimdi sırayla gidelim. Bu eylem, doğrudan halka zarar veren, yalnızca ve belki de çok daha fazlasıyla savaş konseptine ve siyasi gerici odaklara hizmet eden bir eylemdir. Bu eylemin bütün sonuçları, ülkede baskıyı arttırmak isteyenlerin kolaylıkla kullanabileceği bir araç, bir argüman ve bir propaganda malzemesi yaratmıştır.

     Nitekim daha cenazeler toprağa verilmeden iktidar mensuplarının yaptığı açıklamalar bu tespitimizi doğrulamaktadır. İçişleri bakanı diyor ki; ‘milletimize buradan huzur ve güven için ortaya koyduğumuz mücadelenin devam edeceğini ve sonuçlandırılacağını söylemek istiyorum’… ve ‘demokrasimizin bekası için’… hangi huzur, hangi güven sayın bakan, hangi demokrasi daha diğer; Ankara Garı ve Merasim Sokak eylemlerinde yaşamını kaybedenlerin kanları yerde kurumamışken, acıları dinmemişken siz hangi huzurdan, hangi güvenden, hangi demokrasiden söz ediyorsunuz!...

     Sayın Cumhurbaşkanı ise olaydan sonra muhalif tüm çevreleri suçlayarak ve nihayetinde ‘ ya bizim yanımızda olacaklar ya da teröristlerin yanında yer alacaklar, bu işin ortası yoktur’. diyor. Bizde hiç kıvırtmadan cevap verelim. Ne sizin yanınızda olacağız, ne de teröristlerin! Ama ortada da durmayacağız. Savaş politikalarına, her gün ve yeniden ‘iç’ ve ‘dış’ düşman üretme konsepti üzerinden ortaya konulan; grev yasaklarından, çevre katliamlarına, basın ifade ve örgütlenme haklarının kısıtlanmasına, kadını ikincilleyen anlayışlara vb. Cepheden karşı çıkmaya devam edeceğiz. Terörün, halkların birliğine, kardeşliğine ve en başta yaşama hakkını yok eden kanlı uygulamalarına karşı çıkacağız ve bu eylemi gerçekleştirenleri lanetlemeye devam edeceğiz!...

     ‘Kamu düzeni’, ‘kamu güvenliği’ sağlanacak diye çıkarılan tüm yasaların sadece son 6 ayda Ankara’da gerçekleşen üç katliamı önlenmediğinin farkındayız. Kamu düzeninden hangi düzenin, kamu güvenliğinden kimin güvenliğinin sağlanmasının hedeflendiği her olayla bir kez daha açığa çıkmaktadır.

     ABD büyükelçiliği kendi yurttaşlarını uyarırken, Ankara’nın merkezindeki bu kanlı saldırıyı önlemeyen ‘kamu güvenliği’ sıradan yurttaşlar açısından pratik bir değer taşımıyor, taşımadığı bir kez daha ortaya çıkmıştır. Bir kez daha söyleyelim bizim safımız, yani bu ülkenin aydınlarının, yurtseverlerinin, devrimcilerinin ve sosyalistlerinin safı; emeğin, emekçilerin ve bir bütün olarak demokrasi isteyenlerin, özgürlük isteyenlerin, barış isteyenlerin ve çıkarlarını ve geleceklerini burada görenlerin safı olacaktır.

     Ve işin bir başka yönü de bu acı olaydan siyasi çıkarsamalar yapmak oldu. Hemen olayın sıcağı geçmeden, acısı bitmeden; bu saldırıdan, başkanlık adına avantajlar ve imkanlar çıkarmak isteyen söylemlerin yazılıp çizilmesi oldu.

     Böylece geçmiş günlerin ve ayların ‘kaos’ senaryocuları, kaosu derinleştirmek isteyen karanlığın senaristleri bu ölümler üzerinden hayallerini bir kez daha dillendirme pervasızlığını gösterdiler!...

     Dahası; ‘ bir süre daha terörle yaşamaya alışmalıyız’. diye bu katliamları normalleştirme, kanıksatma psikolojisine hizmet eden açıklamalar oldu. Hayır bayım, biz buna alışmayacağız. Bu ölümlere bizi hiç kimse alıştıramayacak!...

     Sonuç olarak ne siyasi iktidarın ‘havuç politikası’ ile ağzımız sulanıp yalakalık ve yardakçılığa soyunacağız ne de ‘kırbaç’ politikası ile gerçekleri söylemekten, emeğin ve halkın çıkarlarını söylemekten vazgeçip; korkuyla, korkutularak köşemize çekileceğiz!...

     Bugün, Türkiye’yi her türlü saldırıya açık, her türlü şiddete açık bir politik iklimin ortaya çıkması noktasına getirenler; savaş konseptinin, şiddetin yeniden ve yeniden üretilmesinin temel dayanaklarından birisi olduğu gerçeğini gözden kaçırmak isteyenler, er veya geç bunun hesabını vermekten kurtulamayacaklardır!...