havadurum

THEY LIVE

7733
They Live 1988 yapımı Roddy Piper`ın oynadığı Carpenter`ın çektiği politik filmdir. Özellikle 1980`lerdeki Reagan dönemiyle birlikte ivme kazanan kapitalizm ve yeni muhafazakârlık anlayışını yok eder ve bunu medya, reklamlar ve propaganda dilini ters yüz ederek yapar. Carpenter bu filmi yaparak otoriteye sert bir tutum sergilemiştir.
 
They Live, Reagan dönemi ve Yuppie hareketinin aslında 1980`lerin açgözlülük ve yaratık haline gelmiş insanlar tarafından işgal edildiğini savunur. Carpenter için bu hikâye, serbest piyasa kapitalist düzeni içindeki Reagan dönemindeki orta sınıf Amerikan halkına bir uyanış çağrısıdır: "Amerika`da bulunduğumuz durumdan tiksiniyorum. Bu ülkede gerçekten beyin ölümünün gerçekleştiğini düşünüyorum. Gördüğümüz her şey bize bir şeyler satmaya çalışıyor. Bu bilinç bende akut bir hal aldı. MTV bile izleyemiyorum artık. Yapmak istedikleri tek şey bizim paramızı almak.`` They Live`nin senaryosunda yoksulluk, evsizlik, işsizlik, ırkçılık ve şiddet vardır. Tüm bunların sebebi ise zenginleri daha zengin, yoksulları daha yoksul yapan Reagan döneminin garip ekonomi politikaları ve televizyonun baskın şekilde kapitalizmin bir aracı haline gelerek topluma sürekli bir şeyler satın alması gerektiği yönündeki telkinleridir. MTV`nin saygınlığı ve onun hızlı kurgulanmış görselleri bir ürünü daha parıltılı göstererek etkili bir şekilde satılmasına olanak sağlamıştır. Ekonomik gerçekler yüzünden insanlar daha fakirleşirken aptal kutusu haline gelmiş televizyon tarafından daha fazlasını istemeleri yönünde güdülenmişlerdir. Buna uygun olarak They Live Reagan sonrası keyifsizliğin ve bunun sonucunda acı çeken Amerika`nın, küçülen orta sınıfın, çoğalan evsizlerin, artan ırkçılığın tasvirini yapar. Carpenter, filmin genelinde ironik bir dil kullanır ve göstergebilimden faydalanır. Yaşadığımız hayata dair bize inandırılmış gerçekliğin aslında yalandan ibaret bir rüya olduğunu ve insanları buna ikna etmenin ne kadar zor olduğunu anlatır. İkna olmaksa ancak acı çekmeyi gerektirir. Filmdeki en şaşırtıcı sahne yaklaşık 10 dakika süren, başkarakter Nada`nın arkadaşıyla yaptığı kavga sahnesidir. Nada, gerçekliği görmesini sağlayan siyah gözlükleri takması için arkadaşını ikna etmeye çalışır, arkadaşı bunu kabul etmez ve kavga başlar. Carpenter yine zamanı ve sinema dilini kullanarak gösterdiğinden farklı bir sonuç çıkarır. O sahne aslında kişiyi inandığı doğrulardan çevirmenin alegorik bir anlatısıdır. Yuppie önerisi `Önce ben, ikinci yine ben ve üçüncü yine ben` They Live filminde sorgulanır.
 
Şirketleşmiş Amerika ve serbest piyasayı ele geçiren uzaylılar insanları işsizler ve evsizler olarak böler ve onları sömürerek zenginleşmeye devam ederler. Justiceville aslında Los Angeles`in olmadığı bir yerdir. Farklı etnik kökene ait olan çocuklar huzur içinde birlikte oynamaktadırlar, insanlar birbirleri için yemek yaparlar ve sorumluluklarını paylaşırlar. Justiceville adından da belli olduğu gibi `herkesin kendi ismini bildiği` özgürlüğün ve eşitliğin olduğu bir yerdir. Bencillik ve açgözlülüğün sardığı dünyada bir ütopya, bir nezaket cennetidir. Justiceville ve onun tüm sundukları yaratıklar için bir tehdittir. Justice(ville) Carpenter`ın 1980`ler bakış açısına göre acımasızca yok edilir. Elitlere göre fark etmez, Yuppie`ler ya da uzaylılar olsalar da, Justiceville onlar için BMW`lerini park edecekleri güzel bir alandır, kaybedenlerin `pislik içinde` yaşadıkları bir yer değildir. They Live hemen melankolik bir ruh hali inşa eder, izleyicisine Justiceville`deki `gerçek bir topluluğu` tanıtır. Amerikan kültüründe televizyonun ne kadar yaygın olduğunu görürüz. Bu filmde her yerde televizyon vardır, bir ütopya olan Justiceville`de bile televizyon vardır. Carpenter, Amerika`da televizyon sayesinde insanların nasıl yavan şekilde tüketime sürüklendiğini gösterir. They Live filminin konusunu kafa karıştırıcı dominant bir ideoloji olarak görmek gerekir. Hikâyede uzaylı yaratıklar insan ırkının içine sızarak, Frankfurt okulu teorisyenlerinin ` sahte bilinçlilik` dediği biçimde medyayı kontrol ederler, televizyon yayınlarını şifreleyerek toplum üzerinde yapay bir uyku durumuna sebep olurlar. Medyanın bizi yapay mutluluğa sürükleyen, uyaran ve tüketime zorlayan alt-metinlerini fark etmek için insanların özel güneş gözlükleri takması gereklidir. Film, Althusser yaklaşımı olan `Devletin İdeolojik Aygıtları` bakış açısıyla toplu bir medya eleştirisi sunar ve uzaylı yaratıklar, biz onların akıllı kapitalistler olduklarını anlayıncaya kadar sadece `canavar `olarak görülür. İnsan işbirlikçileri bulunmaktadır ve serbest girişimciler olarak dünyayı `hasat edilecek bir yer` olarak görürler. Carpenter`ın en belirgin politik görüşünü ifade ettiği ve yüzeyin altında bir hayli karmaşık bir yapısı bulunan tek filmi They Live`dir. Bu film Reagan döneminin sonuna doğru çekilmiş ve Carpenter`ın radikal politik inançları için bir araç olmuştur.
 
Modern Amerika`nın çılgınca tüketen, para ve medya ile manipüle edilen toplumu için saldırgan bir filmdir. Hikâye, toplumun tüketmesiyle birlikte zenginleşen uzaylılar ve iş birlikçilerinin bulunduğu bir ortamda git gide fakirleşen ve medya yoluyla pasifize edilmiş bir Amerika resmetmektedir. Film gerçekten bazı radikal anları içermektedir. Amerikalı bir yönetmen olan John Carpenter`ın bir zamanlar klişe olarak kullanılan bir sinema dilini, anlatım tekniğini nasıl ters yüz edip o dilin anti tezi olarak kullandığı ortaya çıkarılmıştır. Uzaylılar karşıt ideoloji ve yabancıya duyulan korkunun simgesidir. Carpenter, birlikte büyüdüğü filmleri ve kullandıkları dili tersine çevirip iktidara ve gücü elinde tutanlara yöneltmiştir. Alışılagelmiş klişe bir dili hiç olmadığı kadar farklı bir şekilde kendi sinema diline yedirerek yeniden bir üretime girmesi oldukça ilham vericidir.