havadurum
Sermet Atadinç

sermet@canakkaleolay.com

Turan, baltayı yine taşa vurdu!...

Üzerindeki giz perdesi bir türlü aydınlanmayan Cumhurbaşkanının diploması konusunda topa bu sefer de AKP Çanakkale Milletvekili Bülent Turan girdi. Bülent Turan, liderini rahatlatmak adına göğüs istopuyla önüne aldığı topa öyle bir vole çaktı ki, kaleyi bulması ne mümkün, top dağlara dağlara yol aldı Diploma üzerindeki teknik tartışmalar süre dursun, hani şu Tayyip Erdoğan'ın üniversiteden bir arkadaşı yok mu meselesi vardı ya; Bülent Turan bu konuda Çanakkale'den bir çıkış yaptı ama yine baltayı taşa vurdu.

3406

 İthal edilip, liste başına oturtulan Bülent Turan, bunun karşılığında iyi bir hizmet vermeliydi…

Eee Çanakkale Milletvekili olarak Recep Tayyip Erdoğan’a Çanakkale’den bir üniversite arkadaşı bulup çıkarmak iyi bir hizmet olurdu hani!

Twitter hesabından “CBşk`mızın ünv arkadaşlarından Muzaffer Kıray, Çkalede yaşıyor. Bu da elindeki mezuniyet yıllığı. Ne küçüldün A.Şener!" ifadesiyle diploma tartışmalarına müdahil olan Bülent Turan böylece çok önemli bir algı operasyonuna imza attı.

Artık Cumhurbaşkanının üniversiteden bir arkadaşı vardı ve Turan tarafından kamuoyuna açıklanarak diploma konusundaki tartışmalarda Cumhurbaşkanını eli bu şekilde güçlendirilmiş olacaktı.

Ancak kazın ayağı hiç de öyle değildi, Turan baltayı yine taşa vurmuştu.

Cumhurbaşkanının üniversiteden arkadaşı olarak lanse edilen şahıs bu konuda bir yorum yapmazken, üniversiteden bir tanışıklığının olmadığını da ayrıca  belirtti.

Hemen ertesi günü bahse konu yıllıkta adı geçen kişiler bir kahvaltıda buluşarak onlar da Erdoğan’ı tanımadıklarını açıkladılar. (http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/553131/1982_mezunlarindan_Erdogan_yaniti.html)

Çanakkale milletvekili olduğundan beri bu kentteki siyaset kültürüne nefret dilini sokarak; karalamalarla çarpıtmalarla sürdürdüğü dezenformasyon çabaları bu seferde liderine yaranmak adına yaratmış olduğu gerçek dışı senaryo ile yeni bir boyut kazanmış oldu.

Ancak yine olmamıştı top yine dağlara dağlara yol almıştı.

Burada amacım Recep Tayyip Erdoğan’ın diplomasına ilişkin sürdürülen tartışmaların tarafı olmak değil, ancak bu konudaki bazı gerçeklerin üzerinin örtülmesi adına böylesi aslı astarı olmayan girişimlerde bulunulmasına karşıda gerçekleri de söylemek gerekir.

Öncelikle ben de, Recep Tayyip Erdoğan’ın mezun olduğunu iddia ettiği üniversitenin (Marmara Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi) 1984 yılı yaz dönemi mezunuyum ve 1979 yılı girişliyim.

Muzaffer Kıray ile de okulun bahçesinde birçok zaman sohbet etmiş bir kişiyim.

Kıray’ın belirtiği gibi yıllıkta varsa “mezundur” şeklindeki hüküm kesin bir hüküm değildir.

Çünkü yıllıklar resmi niteliği olan belgeler değildir.

Yine belirtmek isterim ki amacım Cumhurbaşkanının diplomasına ilişkin tartışmanın tarafı olmak değildir.

Cumhurbaşkanı çıkar, diploması hakkındaki şaibelere  ilişkin iddiaları cevaplandırır, kamuoyu iddialar sonrasında gerekli hükmü kendisi verir.

Ancak kraldan çok kralcı rolü ile top alanlar öyle bir boşluğa düşerler ki, ne olduklarını kendileri bile anlayamazlar.  

Bülent Turan’ın iddia ettiği gibi cumhurbaşkanının üniversiteden Çanakkaleli arkadaşı yoktur.

Bu tamamıyla Bülent Turan’ın yaranma psikolojisiyle oluşturduğu bir algı operasyonudur.

Tek adam diktatörlüğüne giden yolda, tek adama yaranmak adına öylesine saçma ve komik olaylara tanıklık ediyoruz ki, insan ister istemez bu neyin kafası diye soruyor.

ÇOMÜ mezuniyet töreninde mehter takımının gösterisine ne gerek vardı diye sormadan geçemiyor insan?

Ne kadarda yakışmıştır kim bilir, bir üniversitenin mezuniyet törenine mehter takımı, bir adım ileri iki adım geri formatı da ne yakışır bilim kurumlarımıza, hadi hayırlısı olsun.

‘Mezuniyet töreni hikaye, yaranma çabaları şahane’ hesabıdır yaşanılanlar…

Ülkemiz her geçen gün otoriter rejime doğru hızla yol alıyor ve özelikle toplum bilinçli olarak kutuplaştırılarak şiddetin meşrulaştırıldığı, savaş politikalarının fütursuzca hayata geçirildiği, demokrasinin, hukukun askıya alındığı keyfiliğin tesis edildiği yeni bir düzen yaratılmak istenmektedir.

Bugün  cumhurbaşkanının çıkıp, “cesur olmalıyız Gezi parkına  topçu kışlasını yapacağız” demesi halka karşı yeni bir savaşı başlatmak demektir.

Birkaç gün önce  “bir iç savaş çıkarsa ezer geçeriz” söylevinin de hiç boş bir söylev olmadığı şimdi daha iyi anlaşılmaktadır.

Halkına savaş açan ülkeyi bir iç savaşın eşiğine getiren bu politikalar diktatörlük rejiminin ürünleridir.

Ancak unutulmasın ki, zorbalar, diktatörler tarihin her döneminde kaybetmişlerdir.

Yaşasın Gezi Direnişi…