havadurum
Ensar İlyasoğlu

ensarilyasoglu@gmail.com

ÜNİVERSİTELERİ YÖNETME KÜLTÜRÜMÜZ

1742
2012 yılının son günlerini ülke genelinde ve Çanakkale’de, üniversiteleri tartışarak geçirdik.
Başbakanın ODTÜ çıkartması tartışmaların fitilini ateşledi. Çanakkale’de ise, ilk kez başta rektör olmak üzere üniversite yönetimini protesto amacıyla bir miting düzenlendi.
 
Genelden başlayalım.
 
Bilinenleri tekrarlamadan özetlersek, Başbakanın ODTÜ ziyaretini protesto eden öğrencilere polisin müdahalesi ve bunun üzerinden tarafların yaptığı açıklamalar geniş yankılar uyandırdı. ODTÜ rektörü, polisin tutumunu eleştiren açıklamalar yaptı. İçişleri Bakanı, güvenlik güçlerinin orantısız güç kullandığını ve bu konuda hizmet içi eğitimler yapılacağını söyledi. Başbakan ise, sıkça yaptığı gibi “mağrur” ile “mağdur” ekseni üzerinde gelgitlerle dolu, kimi kez makyavelizmi kimi kez mccartyciliği çağrıştıran açıklamaları ile üniversitelerde bölünme yaratan bir politik üslubu yeğledi!…
 
Başbakanı dinlediğinizde sanki ODTÜ öğrencileri döner bıçakları, çelik bilyeler, Molotof kokteylleri ile polise karşı “orantısız güç” kullanmışlar gibi bir düşünceye kapılabilirsiniz. Ve hatta onlara ODTÜ’lü öğretim üyeleri savaş eğitimi (!), çatışma taktikleri (!) öğretiyorlarmış gibi bir kanaate de sahip olabilirsiniz.
 
Ancak, olayların görüntülerini izlediğinizde ortada ne bir döner bıçağı ne çelik bilyeler ne de Molotof kokteylinden eser görebiliyorsunuz.
 
Kısacası, Başbakan gerçekleri ifade etmekten uzak bir söylem tutturmasının yanı sıra, olaylara BDP’yi, CHP’yi eklemlemeyi unutmayan bir faydacı propaganda dili ile toplumu etkilemeyi hesaplamış olmalı!...
Başbakanın benzer durumlarda gösterdiği politik tutumları, söylemleri bilenler açısından durum şaşırtıcı değil.
 
Ancak, asıl vahim ve düşündürücü olan ODTÜ olayları karşısında otuz üç üniversite rektörünün yaptığı açıklamalar oldu. Kuşkusuz ODTÜ yönetimini ve öğrencilerini kınayan, bu otuz üç rektörün tutumu, yalnızca ve kendi başına/ kendi içinde bile üniversite yönetme kültürünün, kalitesinin, yönetici niteliğinin en temel göstergeleri sayılabilir.
 
Bu otuz üç rektörün temsil ettiği damar, yönetme kültürü ve yönetme bilinci; köklerini, kaynaklarını, özellikle 12 Eylül’den alan bir genel mantık üzerinden şekillenmiştir ve buradan değerlendirilmelidir.
Şimdi belki bu otuz üç rektörün çıkışı, Başbakanı memnun etmiş, sevindirmiş olabilir. Ama bilinmelidir ki, bu tutum 12 Eylül generallerinin önünde diz çökenlerin, 28 Şubat sürecinde karargâha brifing almaya koşan, şimdilerde de güç merkezi olarak gördüğü Başbakanın politikalarına eklemlenmeyi marifet sayan; omurgaları güç merkezine göre şekillenen bu zevat, yarın başka bir güç merkezi gördüklerinde onun önünde hazır ol vaziyetine geçecek olan kişiliklerden ibarettir. Bu davranış; güce boyun eğen, bilim adamlığına yakışmayan, şekilden şekile giren, bilimi politikanın yedeğine çeken pozisyon alış çizgisi tarihin hiçbir döneminde sahibine onur kazandırmamıştır.
 
Bütün ülkeyi ilgilendiren, üniversitelerin ve üniversitelilerin karşılaştıkları devasa sorunlar karşısında gıkını çıkarmayan, kılını kıpırdatmayan bu otuz üç rektör, belki yedeklendikleri hükümetlerden aferin alacaklardır, bir daha ki seçimlerde rektör olmalarının olanağına kavuşmuş olacaklardır, ama asla gençliğin ve halkın hayırla ve şerefle anacakları isimler olmayacaklardır.
 
Ve yine kuşkusuz üniversitelerin geleceği, gençliğin geleceği, bilimin geleceği bu otuz üç rektörün temsil ettiği damar üzerinden şekillenmeyecek. Tam tersine, ülkenin aydınlık geleceği; din istismarcılığını en kaba, en ilkel biçimi ile alışkanlık haline getirenlere ve onların önünde boyun eğen rektörlere rağmen gerçek bilim adamlarının, gençliğin elleri ve emeği ve mücadelesi sonucunda gerçekleşecektir. Bu; bir kez daha ve yalın biçimde açığa çıkmıştır.
 
Yerele dönersek; Çanakkale’de ilk kez bir üniversite rektörü ve üniversite yönetim anlayışı kitlesel bir miting ile protesto edildi. Ne söylenebilir ki !… Eğer soğuğa ve yağmura aldırmadan, ak saçlı erkeklerin, kadınların ve gençlerin bir arada, bir rektörü protesto etmek için düzenlenen mitinge katılıyor olmalarından daha fazla anlatılacak, yazılacak ne olabilir ki !...
 
Bildiğim kadarıyla Çanakkale’de bu bir ilk, diğer illerde böyle bir eylemin yapıldığını hiç anımsamıyorum. Evet bir ilk başarıldı; peki bu ilki gerçekleştiren, başaran kim!? sanıyorum can alıcı soru bu!…
 
Tekil olayları, uygulamaları tekrar etmeyeceğim. Üniversite yönetimi ile bir kentin bu kadar aykırı düşmesi, farklı noktalarda pozisyon alması sevinilecek, alkışlanacak bir durum değildir. Üniversitenin “ üniversitelilik bilinci (burada kastedilen üniversite yönetimidir)” ile toplumun “ üniversite bilinci”, özellikle Çanakkale’de ve yine üniversitenin kurulduğu günden bugüne hiç bu kadar antagonist bir karşıtlığa ulaşmamıştı.
 
Bu miting ders çıkarmak isteyenler açısından önemli veriler sunmaktadır. Sonuç olarak; Sayın Laçiner bu miting sizin eserinizdir. Bunu siz başardınız Bay Laçiner!.. Bu sizin stratejik akıl yürütme ve toplumsal analiz yapma yeteneğinizin ulaştığı doruk noktalardan bir tanesidir.
 
Yeni yılınızı kutluyor, iyi seneler diliyorum.