Değerli Okurlarım; Ülkemiz 100 yıldır savrulup durdu. Mustafa Kemal ve arkadaşları mücadele ederek, sonunda ebediyen yaşayacak bir cumhuriyet kurdu.
Mustafa Kemal, o kadar savaş, o kadar mücadeleden sonra ikinci savaşı olan, ülkenin yapılanması ve ileri gitmesi için bir bir hayata geçen hamleler, uçak yapmaya başlayan bir devlet, tank ve top belki de bunun son hamlesi nükleer silah olacaktı çünkü zaafı olmayan bir liderdi. Mustafa Kemal, kimseye eyvallahı olmayan, ülkesini karanlık çağdan çıkartmış. modern bir ülke yapmış, dünyada kadınların köle gibi görüldüğü o karanlık çağdan çıkar çıkmaz kadına seçme seçilme hakkı vermiş bir lider. Bu lidere en çok kadınların sahip çıkması gerekirken maalesef bugün bakıyorum, kadınlarımız tam tersine gitmiş ve kandırılmış. Din, iman edebiyatıyla türbana kurban edildiler. Bakın Afganistan’a, kadınlar sokak ortasında kafalarına sıkılarak infaz edilmekte... Bunun sebebini hepimiz biliyoruz!
İran’ın da aşağı kalır yanı yok. Mustafa Kemal ne büyük bir lidermiş ki kadınların bu günlere kadar gelmesi için yaptığı devrimler müthiş. 25 yıl daha yaşasaydı ne olurdu Mustafa Kemal?
Bu ülkenin çocukları hep katledildi. Dünya 100 yıllık plan yapıyor ve uyguluyor. Bunu Türkiye’de yapabilen tek lider Mustafa Kemal’di ve bu süper devletlerin planlarını yerle bir etmiştir.
Deniz Gezmiş gençlik hareketinin korkusuz, ileri görüşü ile öne çıkmış bir genç, Mustafa Kemal’in yolundan gider ve vatansever bir direniş sergiler. Amerikan filosuna karşı eylemlerin lideri olarak öne çıkınca, hemen kırmızı lambalar yanmaya başladı ve Menderes’in ölümünün rövanşını almak için arkadaşları ile beraber idam edildiler. Aslında Menderes’in idamı hep senaryoydu. Demokrat Parti de din, iman edebiyatı ile iktidar olup, ülkenin hazinesini batırıp, ABD’ye borçlandırmıştı. Tek suçlu o muydu? Bu İsmet İnönü’yle başlayan bir süreçti. Burada vurgulamak istediğim, Türkiye, sistem ve demokrasi ile yönetilecek bir ülkeydi.
Mustafa Kemal ölmeden önce yapması gereken tek şey idamı kaldırmak olmalıydı. Ömrü yetmedi. O deha dediğimiz milli şef İsmet İnönü, çoklu partiye geçişi yaptı fakat idamı bilerek kaldırmadı, çünkü talimatı öyle almıştı NATO generallerinden.
O dönemdeki generaller, Menderes’i NATO’nun kucağına atmışlardı.
Kurmaylık boşuna mı gelmişti?
Ordunun içine hiç gerçek vatansever, general kadrosuna ulaşamayacaktı. Albaylıktan sonrası yoktu. O yüzden söz sahibi olamayacaktı vatansever subaylar. Bu yüzden içinde kontrgerillaya göz yumdular. İleri çıkan gerçek halk çocukları, vatanseverler, komünizm çamuru ile sıvanmış, din elden gidiyor diyerek günahsız Deniz Gezmiş ve arkadaşları idamla infaz edilerek Menderes’in rövanşı alındı. Diyende Süleyman Demirel.
Bu tezgahların arkasında, Özbek asıllı CIA ajanı Ruzi Nazar vardı. Deniz Gezmiş yaşasaydı ve ülkenin yönetiminde söz sahibi olsaydı ne olurdu? Bunu partizan olarak düşünmeyin. İnsan olarak düşünün. Vatanını seveni tek tek harcadılar. Atatürk’ten sonra maalesef idamlar ve suikastler devam etti. Ruzi Nazar, 12 eylül 1980 darbesinde bir kez daha ortaya çıkar ve ABD’nin emrini Kenan Evren’e yaptırır. Bir darbe daha iner sivrilmiş gençlere. Bu defa bu gençler ülkücü hareketin içinden çıkarlar. Muhsin Yazıcıoğlu ve Abdullah Çatlı’ya siyaset yerine sokak çatışmaları emredilir. Yıllarca çatışmalar, şunlar, bunlar derken 12 Eylül’de hepsi ceza evlerinde işkence görürler. Yapılan idamlar, kan ve göz yaşı ardından Çatlı’ya ASALA’yı yok etmesi karşılığında arkadaşları ve kendisini özgür bırakırlar. Bu tezgahı da Muhsin Yazıcıoğlu öğrenir ve BBP’yi kurar.
Vatanını kendi penceresinden savunmaya başlar. Abdullah Çatlı’ya da sabıkalı olması için yapmadıkları kalmaz. Bırakın siyaset yapmayı, Abdullah Çatlı’nın ülkesinde yaşama şansı kalmamıştı. Muhsin Yazıcıoğlu ve Abdullah Çatlı yaşasaydı sizce ne olurdu?
Bunu da siyasi ve partizan olarak düşünmeyin lütfen.
Bunlar ülkenin değerleri. Sağı ile, solu ile bu ülke için öldürüldüler, idam edildiler.
Bugünleri tezgahladılar. Dini istismar, rant, talan, ihanetler, peşkeşler… İnanın şu an 1960’ı, 1980’i mumla arıyoruz. Vatansever, idealist gençlerimiz vardı. Bugün ise dilim varmıyor anlatmaya nasıl gençlerimiz olduğunu. Vatanı değil, kişilerin menfaati için mücadele eden, yurt dışlarında eğitilmiş, satılmış gençlerle karşı karşıyayız.
Daha belediye başkanı iken İngiliz Büyükelçi ile temasta olmaya başlayan adamlar bu ülkeyi yönetemez, yönetmeyeceklerde. Çünkü artık talimatsız kimse koltuğa oturamaz.
Kendimizi kandıramayız. İçlerinden en merhametlisini seçmeye bakın…