havadurum

YANILIYORUZ

Vitaminlerin keşfedilmesinin üzerinden bir yüzyıl geçtikten sonra bile onları hâlâ seviyoruz. ABD ve İngiltere'de, insanların yarısı vitamin takviyesi alıyor.

7571

 

 

 

D vitamini ise (güneş ışığı vitamini) en sevilen vitamin ve en çok faydası kanıtlanmış vitaminin de bu olduğuna inanılıyor.

 

İçinde İngiltere’nin de yer aldığı hükümetler, D vitamininin sağlığa çok faydalı olduğunu ve her yetişkinin, yılda en az altı ay takviye alması gerektiğini söylüyor.

 

Bu vitamin ilk önce, Viktorya döneminde şehirde yaşayan yoksul çocuklarda raşitizm tedavisi için kullanılmıştı. Şimdiyse, cam kemik hastalığını (osteoporoz) ve kırıkları önlemek ve tedavi etmek için veriliyor.

 

Yapılan gözlemsel çalışmalarda ise, depresyondan kansere kadar değişen yüzden fazla hastalığın tehlikesini azaltmakla ilişkilendirildi.

 

D vitamininin, kemik kırıklarını önleme konusundaki faydaları üzerine şimdiye kadar yapılan en geniş klinik çalışma, BMJ bülteninde yayınlandı. Çalışmada pek çok ülkeden 23 topluluk, 500.000’den fazla insan ve yaklaşık 188.000 kırık kemik yer alıyor.

 

Genler, D vitamini seviyelerini güçlü bir şekilde etkilediğinden; araştırmacılar kandaki D vitamini seviyeleri için genetik işaretçiler kullanarak (buna Mendel tesadüfileştirmesi veya MR deniyor), gözlemsel çalışmalardaki normal yanılgılardan kaçınmayı amaçlamışlar. Bu yanılgılara örnek olarak, hastalığın sebep ve sonucu ile sağlık yönünden diğer ilgili faydaların etkilerini (bunlara “karıştırıcılar” deniyor) karıştırmak verilebilir.

 

Elde edilen sonuçlarda, hayat boyu görülen D vitamini seviyeleri ile kemik kırılması tehlikesi arasında hiçbir ilişki görülmemiş. Bu son çalışma, İngiltere hükümetinin son günlerdeki görüşüyle çelişiyor ancak; daha önce yapılan birçok klinik deneyle çelişmiyor.

 

2014 yılında, D vitamini takviyesi üzerine yapılan 31 tane deneyin incelenmesi ve meta analizi sonucunda, hiçbir kırık üzerinde herhangi bir etki tespit edilmemiş. D vitamininin faydaları konusundaki güçlü inançlarımızın çoğu, 1980’lerde bakım evlerindeki takviyeler üzerine yapılan ancak hiçbir zaman tekrarlanmayan ve muhtemelen kusurlu olan çalışmalardan geliyor.

 

Daha yakın bir zamanda, 50.000 yaşlı yetişkin üzerinde tesadüfî şekilde yapılan 33 çalışma üzerinde gerçekleştirilen bir meta analiz sonucunda; kalsiyum ve D vitamini takviyesinin, kırıkların meydana gelme sıklığı üzerinde hiçbir etkisinin olmadığı keşfedilmiş. Kas gücü veya hareketlilik üzerinde de belirgin bir fayda görülmemiş.

 

Bu yüzden, eğer bütün veriler D vitamininin kırıkları önlemede başarısız olduğuna işaret ediyorsa, o halde kanında düşük vitamin seviyesi bulunan bütün bu insanlar için neden endişeleniyoruz? İngiltere ve ABD’de nüfusun beşte birinin düşük seviyelere sahip olduğunun bildirilmesiyle birlikte, D vitamini eksikliği çağdaş bir salgın halini aldı. Bu kişiler diğer hastalıklara ve kansere karşı daha elverişli mi olacak şimdi?

 

Vitamin yetersizliği konusunda fikir birliği yok

 

D vitamini yetersizliğinin ne olduğu konusunda pek mutabakat yok. Eksiklik seviyeleri, uluslararası bir uzlaşı olmaksızın ve ABD’de kullanılan farklı birimlerin meydana getirdiği kafa karışıklığı yüzünden keyfî bir durumda. “Normal” bir seviye, bir litre kan başına 50 ile 80 nanomol arasında değişebiliyor fakat son zamanlarda yapılan çalışmalar, 30nmol’ün gayet yeterli olduğunu öne sürüyor.

 

Kilinik yetersizlik (<10nmol) genelde açık şekilde tanımlanmış olsa da; milyonlarca insanı hatalı şekilde vitaminsiz olarak etiketlemek, strese ve fazla ilaç kullanımına sebep oluyor. Çoğu insan, kalsiyum ve D vitamininin güvenli olduğunu, ne kadar fazla alırsanız o kadar iyi olduğunu zannediyor. Benim klinik uygulamalarım; yapılan çalışmalar kalsiyum takviyelerinin kırıklara karşı etkisiz olmasının yanısıra, kalp hastalığına da sebep olabileceğini gösterdiği zaman değişmişti. Reçeteler artık düşüş gösteriyor.

 

D vitamini yağda çözülebiliyor, bu yüzden vücutta yüksek seviyelerde birikebiliyor. Takviye önerileri genelde ölçülü miktarlarda olsa da (400 uluslararası birim (UI) veya 10 mikrogram); balık yağı tabletleri, zenginleştirilmiş süt, portakal suyu veya ekmek gibi diğer kaynaklardan vitamin alan bazı insanlar, kaçınılmaz olarak abartıya kaçacaklardır. Daha endişelendirici olan ise, insanlar giderek artan bir şekilde internet üzerinden 4.000-20.000 IU’luk yüksek dozlu takviyeler satın alıyorlar.

 

Kanlarında çok yüksek (10nmol’den fazla) D vitamini seviyeleri olan hastalar sıradan hale geliyor ve zehir etkisi oluşturan aşırı dozlar, giderek daha fazla rapor ediliyor. Tesadüfî hale getirilen birkaç deneyde, kanlarında yüksek seviye bulunan veya yüksek dozlarda (800 IU’dan fazla) D vitamini alan hastalarda, düşme ve kemik kırığı tehlikesinin beklenmedik şekilde arttığı gösterilmiş. D vitamini hiç de güvenli değil.

 

Bu vitamin artık başka koşullarda kullanmak üzere önerilemez: 137 hastalık üzerinde yapılan ve olumlu yayınlanan çalışmalar incelendiği zaman, bunların büyük çoğunluğunun düzmece olduğu ortaya çıkmış. D vitamini takviyelerinin kalp damar hastalığını önlediğine inanılıyordu, fakat yapılan meta analizler ve geniş ölçekli genetik MR çalışmaları, bunun böyle olmadığını ortaya çıkardı.

 

Uydurma hastalık

 

Vitamin şirketlerinin, hasta gruplarının, gıda üreticilerinin, kamu sağlığı dairelerinin ve yardım kurumlarının teşvik ettiği başka bir uydurma hastalık daha oluşturduk. Herkes, mucizevi bir vitamin hapına inanmayı seviyor ve “bir şeyler yaptığını” düşünüyor.

 

D vitamini, yıldız konumda olmasına karşın bugün vitamin olarak adlandırılmamalıydı; çünkü ihtiyaç duyulan dozlar çok büyük, vücut bunu cilt yoluyla oluşturabiliyor ve bu vitamin bir steroid öncüsü. Sağlıklı insanlar, bu sahtekâr şeye güvenmek yerine; D vitaminini her gün ufak dozlardaki güneş ışığından ve balık, yağ, mantar ile süt ürünleri gibi besinlerden almalılar.

 

Ayrıca binlerce yıllık evrimin, D vitamini seviyelerinde kışın gerçekleşen doğal bir düşüşle, uzuvlarımızı kırmadan başa çıkabileceğine güvenmeliyiz. Hiç faydası olmamasına rağmen, nüfusun yaklaşık yarısı her gün vitamin alıyor ve zararın bulguları artıyor. Bütün dünyada, işlenmiş gıdalara serbestçe vitamin koyma modası artık ciddi şekilde sorgulanmalı.

 

D vitamini tedavisi, ciddi yetersizlikler veya yatağa bağlı insanlar konusunda tıbbi bakımdan hâlâ ender bir rol oynasa da; geri kalanımız bu steroid ile bu uydurma hastalık için “tedavi olmaktan” kaçınmalı ve güneş ışığı ile sağlıklı bir yaşam şekline geçmeye odaklanıp; para ve enerjimizi, gerçek gıdalardan oluşan zengin bir besin çeşidini tüketmeye ayırmalıyız. Fakat D vitaminin kemik kırılması yönünden etkili olmaması, başka hiçbir bakımdan faydalı olmadığı anlamına gelmiyor.

 

Kaynak:

1- Tim Spector, King’s College London Genetik Salgın Hastalık Bilimi Profesörü

2- The Conversation

3- Ozan Zaloğlu (popsci.com.tr)