havadurum

Yaşasın 1 Mayıs..

1357

 İşçi sınıfının Uluslararası Birlik Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs coşku ile kutlandı.  Diğer yıllara oranla katılımın çok daha fazla olduğu görülen 1 Mayıs’ta umut ve coşku vardı. ‘Hak, adalet, eşitlik ve özgürlük’ taleplerini hep bir ağızdan haykıran binlerce emekçi, ‘kardeşçe yaşanacak,  aydınlık bir ülkeyi’ kendi elleriyle kurmanın sözünü verdiler.  Saat 12:00’da eski Salı Pazar’ında toplanan Sendikalar, siyasi partiler, dernekler ve STK’lar saat 13:00’da yürüyüşe başladılar. DİSK öncülüğünde yer alan yürüyüş kortejinde, KESK, Birleşik Kamu İş ve Türk-İş’e bağlı sendikalar sırası ile yer aldılar. CHP, HDP, EMEP, TKP gibi siyasi partilerin bulunduğu kortejde, Halkevleri, Haziran Hareketi, İda Dayanışma Derneği, Halkın Takımı… gibi birçok dernek ve sivil hareket yer aldı.  7’den 70’e geniş bir katılımın sağlandığı yürüyüşte renkli görüntüler oluştu. Emek ve özgürlük vurgusunun yapıldığı dövizlerin taşındığı yürüyüşte her yıl olduğu gibi hayatını yitiren devrimcilerin ve 10 Ekim katliamında yaşamını yitiren EMEP İl Başkanı Ercan Adsız’ın resimleri taşındı. Sloganlarla süren yürüyüş Cumhuriyet Meydanı’na kadar sürdü. 

 
“Doğamıza, emeğimize sahip çıkacağız”
Geniş güvenlik önlemlerinin alındığı yürüyüşte emekçiler, miting alanına üst araması ile girdiler. Devrim Şehitleri için saygı duruşu ile başlayan miting 1 Mayıs Marşı’nın söylenmesi ile devam etti. Marşın ardında 1 Mayıs Tertip Komitesi adına DİSK Genel İş Şube Başkanı Metin Acar tarafından açıklama yapıldı. Açıklamasında öncelikle Çanakkale’nin yağmaya açıldığı, verimli tarım arazilerinin, altıncılara, rantçılara peşkeş çekildiğini belirten Acar;  “Atikhisar Baraj Gölü havzasının bile siyanürcülere verilmek istendiği, Bozcaada, Gökçeada ve Tarihi Yarımadanın bile rant uğruna, turizm adı altında yağmalanmak istendiği, yapımı süren otoyol ve köprü ile, sanayi havzasına dönüştürülmek istenen Güney Marmara ile, termik santrallerle donatılacak Biga yarımadası ile, yaşanılamaz hale getirilmek istenen Çanakkale`nin işçileri ve emekçileri, bizler, el ele kardeşçe şehrimize, toprağımıza, suyumuza, doğamıza, emeğimize sahip çıkacağız. Demokrasi, özgürlük, adalet ve laiklik için omuz omuza barışın kenti Çanakkale de hep birlikte barış türkülerini söylediğimiz bu 1 Mayısta, bu kenti yağmalatmayacağımızı, kaz dağlarının üstünün altından daha değerli olduğunu dosta da düşmana da gösteriyoruz, göstereceğiz” dedi.
 
“Emekçiler açlıkla terbiye edilmek isteniyor”
Kadın cinayetleri, tecavüz ve çocuk istismarlarının her geçen gün arttığını belirten Acar konuşmasına;  “Bu günlerde hadım tartışmalarıyla istismarın, tecavüzün, cinayetin gerçek nedenleri perdelenmek isteniyor. Vatandaşı, sosyal medya hesaplarına kadar inceleyip, ceza yağdıranlar, kadınları ve çocukları koruma konusunda ne hikmetse elleri kolları bağlı olarak seyirci kalıyor. KHK’larla yüzbinlerce emekçinin işten atıldığı bu günün AKP’li Türkiye’sinde işinden edilen emekçiler açlıkla terbiye edilmek istenmektedir. Kamuda KHK’larla iş güvenliği fiili olarak yok edilmiş, işinden edilenlerin göreve dönmeleri hukuksuz bir şekilde engellenmektedir” şeklinde devam etti. 
  
“Bir kere daha ilan ediyoruz ki, 1 Mayıs alanı Taksim’dir”
1 Mayıs’ın  birlik, mücadeledir ve dayanışma günü olduğunu dile getiren Acar; “1 Mayıs Kemal Türkler’dir, Abdullah Baştürk’tür. 1 Mayıs 1977’de, ’89’da, ’96’da yitirdiğimiz canlarımızdır. Haziran İsyanı’nda toprağa verdiğimiz evlatlarımızdır. Buradan bir kere daha ilan ediyoruz ki, 1 Mayıs alanı Taksim’dir. Biz, Türkiye nüfusunun büyük çoğunluğuyuz. Biz ülkenin dörtte üçü, yani ücret geliriyle yaşamaya çalışanlarız. Biz bu ülkede üretilen tüm değerlerin, tüm güzelliklerin esas sahibiyiz. Biz Türkiye işçi sınıfıyız. Biz ‘Cumhur’un büyük çoğunluğu olarak, ülkemizde kurulmak istenen yeni rejimde yok sayılıyoruz. Bu düzenin hangi sınıfların çıkarına, hangi sınıfların zararına olduğuna, Olağanüstü Hal’in ilan edildiği 20 Temmuz 2016’dan beri tanığız. Bu düzen, ‘OHAL’den istifade’ grevlerin yasaklandığı, sendikal hak ve özgürlüklerin yok sayıldığı bir düzendir.
 
“Bu düzen, hakların sermayeye, sınırsız kar ve rant arzusuna teslim edildiği bir düzendir”
Düzen, yasalarla değil fermanlarla yönetilen, Anayasa’nın Kanun Hükmünde Kararnameler ile çiğnenebildiği bir düzen olduğunu söyleyen Acar; “Bu düzen taşerona kadro gibi milyonları ilgilendiren, darbe ile uzaktan yakından ilgisi olmayan bir konunun bile KHK ile düzenlendiği, böylece ayrımcılığa ve hak kayıplarına neden olan, hak aramayı sınırlandıran bir düzendir. Bu düzen, sayısı 6 milyona ulaşan işsizlerin “geçinemiyoruz, açız” çığlıkları yükselirken, işsizlik fonundaki paraların KHK ile patronlara aktarıldığı bir düzendir. Bu düzen, iş güvencesinin devlet eliyle yok edildiği, tek imzayla, tek emirle, herkesin ama herkesin işsiz kalabildiği bir düzendir. Bu düzen emeğin, doğanın, kentlerin, tarımın, şeker fabrikalarının, eğitimden sağlığa tüm temel hakların sermayeye, sınırsız kar ve rant arzusuna teslim edildiği bir düzendir. Bu düzen, Soma’dan, Ermenek’ten ders çıkarmayan, işçi sağlığı ve iş güvenliğini sermayenin kar hırsına terk eden, bir yılda 2006 işçinin çalışırken öldüğü bir düzendir. Bu düzen hukukun yerini fermanların, sosyal hakların yerini ulufenin, diyaloğun yerini çatışmanın, liyakatin yerini sadakatin aldığı bir düzendir. Bu düzen seçilmişlerin, halkın temsilcilerinin 18 Martlarda statlarda yuhalandığı, milletvekillerinin cezaevlerine gönderildiği, görevden alındığı bir düzendir. Bu düzen Kayyumlar düzenidir. Bu düzen cumhuriyetin laiklik ve demokrasi gibi temel nitelikleriyle, “Yurtta Barış Dünyada Barış” gibi temel kurucu ilkeleriyle ve temel yurttaşlık haklarıyla çatışan bir düzendir” dedi.
 
“Emeğin demokrasi seferberliğini ilan ediyoruz”
Demokrasi, adalet, laiklik, toplumsal barış ve kardeşliğin tek adam iktidarına kurban edilmek istendiğini dile getiren Acar son olarak; “Böylesi bir ortamda işçi sınıfının haklarını savunmak giderek güçleşmektedir. Bir kişinin hem meclis, hem hükümet, hem de mahkeme olduğu yerde hiçbir hakkımız güvencede olmaz. Ama biz bu düzenden güçlüyüz. Biz bu düzene itirazı olan, ülkenin geleceğine dair endişe duyan, demokrasiye, barışa ve adalete hasret milyonlarız. Türkiye kritik bir eşikteyken işçi sınıfı olarak sesimizi yükseltme zamanıdır. Biz bugün Türkiye’nin dört bir yanında milyonların buluştuğu 1 Mayıs meydanlarından emeğin demokrasi seferberliğini ilan ediyoruz. Biz çoğuz, çoğunluğuz, milyonlarız, halkız! Bu memleket bizim! Ve bu meydandan söz veriyoruz! Karanlık bir rejimin kurulmasını durduracak, emekçi ellerimizle ülkemizi yeniden kuracağız!” dedi.  Açıklamanın ardından halayların çekildiği miting özgün halk müziğinin efsane grubu Grup Kızılırmak’ın konseri ile son buldu. 
(Eren Aşnaz)
Paylaş