havadurum
Kadir Kenar

akadirkenar@hotmail.com

Zaman su gibi akmıyor!

2834
Eskiden hayıflanırken, `zaman su gibi akıp geçti, hiçbirşey anlamadık!` derdik. Ama bir yıldır zaman su gibi akıp geçmiyor; yakıp geçiyor! Ve yakıp geçen zaman içimizi acıtıyor! Hayıflanmaya bile hasret kaldığımız bu bir yılda, o kadar çok şey değişti ki.. Artık zaman `çamur` gibi akıyor! Ve hergeçen gün bizde derin izler bırakıyor. Korku ve endişeyle yaşadığımız bu son bir yıl, belleklerimizden kolay kolay silinmeyecek kuşkusuz. Tünelin ucunda bir ışık görmeden geçen günler artık, sisli puslu bir hale gelse bile.. 
 
Bize bir yıla yakın zaman tek başına pandemi hastanesi olarak bakan ÇOMÜ`deki tüm çalışanlara sonsuz teşekkürlerimizi sunuyoruz. Küçük bir il olmanın da avantajıyla, bu zor zamanı çok şükür en az hasarla atlattık diyebiliriz. 
 
Dün hastenemizin sevgili doktorumuz Prof. Dr. Alper Şener`le kısa bir sohbet gerçekleştirdik. Salgında üniversitemizin yüzü olan, yerel ve de ulusal basında bilgi ve görüşlerini paylaşan Alper hocamız eksik olmasın. Gerçekten onu gibi bir doktorumuz olması bize güven verdi. Hala da veriyor. 
 
Çanakkale olarak vaka sayımız minumuma inmiş durumda. Bu müthiş bir başarı. Tebrikler Çanakkale diyorum. Aşı konusunda da Türkiye geneliyle aynı durumdayız. Başta sağlık çalışanlarımız ve yan kuruluşlar olmak üzere 10 binin üzerinde aşılama gerçekleşti. Bu sayı iki hafta içinde yüz bin gibi bir rakama ilerleyecek. 
 
Alper hocamızın aşı konusunda ki önerilerini de sizinle paylaşmak istiyorum. Başta korkacak bir şey olmadığını söylüyor. Yan etki konusunda hiçbir sıkıntı yaşanmamış. Aşı olmanın, avantajı yüksek. Hastalık kapsanız bile etkisini azaltıyor. Bunlar bilimsel veriler. Diyeceğim o ki, kimse aşı olmaktan korkmasın. Toplumsal direncimiz aşı sayesinde yükselecek. Ve bu illetten ancak aşı sayesinde kurtulabileceğiz. Başka da çare yok gibi. 
***
 
Karalar karası 24 Ocak! 
24 Ocak 1993. Hürriyet Ankara büroda polis adliye muhabiriydim. Bir Pazar sabahında evinin önünde, patlatılan arabasının içinde can verdi Ugur Mumcu. Cenaze töreninde, gazeteci olmanın ne menem bir iş olduğunu düşünerek, hem çalıştım, hem ağladım. Yağan yağmurun altında iliklerimize kadar ıslandık o gün. Yüzbine yakın insandık Ugur Mumcu`nun arkasından yürüyen. Küçük bir Ankara turu yaptık tabutunun arkasında. Kızılaydan, Tandoğan`a.. Oradan döndük, Cebeci Asri Mezarlığa.. Saatlerce yavaş yavaş yürüdük. Türkiye`nin yetiştirdiği en cesur, en temiz, en yürekli gazetecisinin ardından. Karalar karası 24 Ocak! Türkiye`ye hep kara yazı yazanların oynadığı kahpe bir oyun daha gözlerimizin önünden akıp geçti. 28 yıl oldu. Unutmadık. Unutmayacağız. 
 
Ve Ali Gaffar Okkan, sekiz yıl sonra!
Yine 24 Ocak. Yıl 2001. Tesadüf değildi bu tarih de emin olun. Mesaj veriyorlardı! Bu sefer hedefte, vatanını milletini canı gibi seven bir emniyet müdürü vardı. PKK denilen taşeron örgütün Kürt halkına dayattığı tüm kalıpları yıkan. Onlara kuçak açan. Kürt`ün Türk`ten ayrılamayacağını; etle tırnak gibi olduğunu anlatan ve bunu icraatlarıyla gösteren Gaffar Okkan`ın yaşamasına izin vermediler. Çünkü, `kardeş kanı` aksın istiyorlardı. Türkiye kin havuzunda yüzsün, bölünsün istiyorlardı.
 
Diyarbakır`ın ortasında, ana yolda yaylım ateşine tuttular Gaffar Okkan`ı. Sinsice falan değil, alenen katlettiler. 20 yıl oldu. Hala PKK belasıyla uğraşıyor bu ülke. Düşündükçe, insanın dağa taşa isyan edesi geliyor!
 
Diyeceğim o ki, bu ülkede vatansever insanları yok ettiler. Ama, biz onları unutmadık ve de unutmayacağız. Ruhları şad olsun.