havadurum
Esra Güller

esragullerx@gmail.com

Bir kasa domates meselesi...

Her şey bir kasa domatesten meydana geldi. Ezik domatesler yuvarlandı, kimileri burun kıvırıp itti tezgahın altına. Bir el uzandı aldı onu, utana sıkıla. Türkiye'nin özetiydi bu; kimilerinin ezdiği, kimilerinin mutfağındaydı!

2468

Geçtiğimiz cuma günü, cuma pazarında gezerken 10 TL'ye domates gördüm. Tabii tezgahlarda yer alan domatesler en ucuz 25 TL'yken yarısından ucuz bir fiyata görmek şaşırttı tabii. Bir adım yaklaşıp baktığımda çoğunun ezik olduğunu gördüm. Aslında bu, yıllardır alışkın olduğum bir görüntüydü. Ama yine de sanki o yıllara döner gibi oldum.

Bundan birkaç sene önce annemle pazara akşam saatlerinde gittiğimizde, kaldırılan tezgahlardan düşen veya bırakılan meyve sebzeleri toplayan insanları görürdüm. O zaman tek anlayabildiğim şey bunu "durumu olmayan" insanların yapacağıydı.

Zaman geçti tabii, televizyonda “çocuğunun canı çektiği şeyleri alamaması” nedeniyle, bunun altında ezilen insanları görene kadar, veya, çocuğuna okul kıyafeti alamadığı için intihar eden babaları duyana kadar, çocuklarını ısıtamadığı için intihar eden anneleri görene kadar hiçbir şey bilmediğimi fark ettim.

Benim gördüğüm, yalnızca pazarda çürük meyve sebze toplamaya çalışan insanlardı ama bu, çok basit kalıyordu.

İnsanlar çocuğunun canı çekiyor diye, bir şey alamıyor, çocuğunu ısıtamıyor, çocuğuna kıyafet alamıyordu! Hâlâ alamıyor gerçi... Asgari ücret yükseldi, ekonomi şahlandı (!) ve hala insanlar tüm özel gunlerde, çocuğuna nasıl okulun istediği o kıyafeti alacağını düşünür hale geldi.

Sadece özel günlerde değil tabii. O bir kasa, ezilmiş domatesleri düşündüm. Bir annenin çocuğunu evde tek bırakmamak için götürdüğü pazarda, bir kasa domatesin içinden sağlam olanları nasıl seçeceğini hayal ettim. Bir iki tezgah sonra, çocuğun kilosu 80 TL olan çilek için ağladığını, annenin utana sıkıla gidip pazardaki ihtiyaçlarından artacak miktarda söylediği parayla çocuğunun istediğini almaya çalışmasını düşündüm. Veya pazarı karış karış gezip, çocuğunun canı erik çekiyor diye en ucuz, en küçük olan erikleri bulmaya çalışmasını düşündüm.

Tüm bunlar bir ütopya değildi benim için. Bir gerçekti ve biz bunları görüyor, biliyor yaşıyorduk. Sadece düşünmek için etrafa bakmak gerekiyordu.