havadurum
Ensar İlyasoğlu

ensarilyasoglu@gmail.com

"Devleti yeniden yapılandırmak" mı, yoksa!...

Sözün dönüp dolanıp geldiği yer; "Devleti yeniden yapılandıracağız" noktası oldu.

550

 

 

 

15 Temmuz Darbe Girişimi sonrasında önce OHAL uygulamasına geçen siyasi irade, sonrasında devleti yeniden yapılandırmaktan söz etmeye başladı. “Devleti yeniden yapılandırmak” sözünden ne yapılmak istendiğini tam anlayabilmiş değilim… Şimdi bu ifade biraz kavramsal düzeyde kullanılıyor. Ancak, şöyle biraz gerilere gittiğimizde bakıyoruz ki, bütün darbeciler-darbeler devleti hep “yeniden yapılandırmak” işine soyunmuşlar. Hani, belli ölçülerde kimileri de işi esastan değiştirip yapılandırabilmişler.

 

27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül ve arada müdahaleler, uyarılar falan filan hepsi devleti ya yeniden yapılandırmışlar ya kısmen yapılandırmışlar veya devleti “yeniden yapılandırırız haaa!” diyerek bir basınç oluşturdular.

 

Ama gelin görün ki; bütün yapılandırıcılar yeni bir yapılandırıcının yolunu temizlemiş, veya şöyle söyleyeyim; devletin her yeniden yapılandırılışı başka bir yeniden yapılandırmanın temelini atmış. Daha da sadeleştirerek söyleyelim; bir darbe, öbür darbenin zeminini hazırlamış…

 

Yani tarihi tecrübe bize gösterdi ki; darbeleri önlemek için “devleti yeniden yapılandırmak”, darbeleri önlememiş, sorunları çözmemiş, tam tersine sorunları ve darbeleri yeniden üretecek siyasal, yönetsel ve ekonomik sorunları artırmıştır.

 

Şimdi sayın Cumhurbaşkanının “Devleti yeniden yapılandıracağız” sözünün henüz somut ve pratik olarak neyi kapsadığını bilemiyoruz. Ancak bildiğimiz bir şey var ki; her yeniden yapılandırma, devleti şekilden şekle sokma, demokrasiyi ve bağlı olarak tüm hak ve özgürlükleri hayatın her alanında kısıtlamakla sonuçlanmıştır.

 

Devletin nesini yeniden yapılandıracaksınız; hangi temel kurumunu kaldıracak veya yeni bir kurum ekleyeceksiniz. Diyelim ki; parlamento, hükümet, cumhurbaşkanlığı, bürokrasi, ordu-polis gibi temel kurumların yanı sıra bağlı kurumları yeniden mi inşa edeceksiniz, yoksa işleyiş biçimini mi değiştireceksiniz!? Belki de gönlünüzdeki aslanı söyleminin, uygulamaya geçirmenin, başkanlık sistemine dayanak sağlamanın bir gerekçesi olarak “devleti yeniden yapılandırma”yı  gündeme getirmiş olmayasınız!? Neyse etkin bir biçimde bekleyip göreceğiz.

 

Devletin bütün yeniden yapılandırıcıları galiba, aslında “galiba” ifadesi fazla oldu; yapılandırıcıların tamamı, devleti yapılandırırken, demokrasi unuttular(!) Hani sözü “tercihleri böyleydi” diye de kullanabiliriz. En son Kenan Evren, gerçekten de devletin özünü ve karakterini değiştirmeden (ki bu bir devrim sorunudur ve bu darbecilerin işi değil)  halk üzerinde ve egemen sınıflar lehine, sermaye lehine olabildiğince baskıyı, zoru artırıcı, hakları ve özgürlükleri; demokrasiyi kısıtlayıcı bir değişikliği gerçekleştirmiş oldu. Hakkını yemeyelim bu işleri yaparken, emperyalist devletlerin ve tekellerin çizdiği rotadan hiç ayrılmadığını da hatırlamış olalım.

 

Hal böyleyken, bakın bugün, darbe girişimleri önlenememiş ve “devleti yeniden yapılandırma” zorunluluğunun(!) ortaya çıkmış olduğu ifadeleri ile karşılaşmış oluyoruz. Buradan nasıl bir sonuç çıkarabiliriz? Yeniden yapılandırılması gereken şeyin devlet değil, demokrasi olduğunu; bununla neyi ifade etmek istiyoruz? Hakların, özgürlüklerin, eşitliğin, adaletin, örgütlenmenin, basın ve ifade özgürlüğünün, insan haklarının ve bunun gibi ve ilave edelim, ulusal gelirden alınan payların emekçilerin lehine değiştirilmesinin gerekli olduğunu söylemek istiyoruz.  Yetmez, açıklık, edinilen servetlerin, kaynaklarının açıklanması, denetlenmesi, ihalelerin ve haksız kazanca yol açan her türlü girişimin, devlet desteği ile zengin olmanın önüne geçecek bir denetleme mekanizmasının yapılandırılmasını!… Yetmez, barışın ve kardeşliğin eşit yurttaşlığın sağlanmasının yeniden yapılandırılmasının gerekli olduğunu söylüyoruz. Bütün bu değişimlerin sonuçlarından birisi, zaten devletin değişimini gerçekleştirecek bir sonucu doğuracaktır. Elbette tem bunların anayasal ve hukuki çerçevesinin de gerçekleştirilmiş olması gerekiyor.

 

Yoksa bugüne kadar, devleti yeniden yapılandıranların yaptığı gibi, demokrasinin üzerinden atlayarak, demokratik değerleri görmezden gelerek, insan hakları değerlerini hiçe sayarak, öteleyerek, yapılan “devleti yeniden yapılandırma” çabaları ve uygulamaları ancak, yeni bir darbenin üretilme iklimini, baskıyı ve zoru kapsayan bir değişiklik olarak tarihe yazılmıştır. Gerekli olan, demokrasinin, demokratik değerlerin yeniden yapılandırılmasıdır. Darbeleri önlemenin, darbe iklimini yok etmenin, özgürlükleri genişletmekten, demokrasiyi kurumsallaştırmaktan ve bunun kültürünü yaratmadan başkaca bir yolu yoktur. Halkın ihtiyacı devletin değil, demokrasinin yeniden yapılandırılmasıdır.

 

Sonuç olarak, devleti yeniden yapılandırma, dahası bir darbe girişimi sonrasında, bu toplumsal psikolojik iklim içerisinde “devleti yapılandırma” çabası ancak ve ipuçlarını gördüğümüz kadarıyla demokrasiden daha fazla uzaklaşma sonucunu doğurma tehlikesinin uzak bir ihtimal olmadığı gerçeğini ortaya çıkarmaktadır.  O nedenle; sadeleştirerek söylersek, ülkenin ihtiyacı, devletin yeniden yapılandırılması değil, demokrasinin yeniden yapılandırılması sonucu, bir yöneten, yönetilen ilişkisinin şekillenmesi olarak ifade edilebilir.