havadurum
Ensar İlyasoğlu

ensarilyasoglu@gmail.com

``Şark Meselesi``,gerçekten bitmiş mi?

Başbakan Davutoğlu, Erzincan`da yaptığı konuşmada: ``Şark meselesi artık bitmiştir.`` diyor. Aynı konuşmada, tarihe göndermeler yaparak ajitatif ve sloganlarla dolu bir söylem çizgisi tutturuluyor. Ama bu ``şark meselesi bitmiştir`` sözüne geniş ve dar anlamlarıyla baktığımızda; şark sorununu ve hatta Davutoğlu politikalarının da katkılarıyla daha da karmaşık hale geldiğini - ağırlaştığını söyleyebiliriz. Yine anlıyoruz ki Davutoğlu ve esas olarak `` Şark meselesi bitmiştir.`` derken Kürt sorununun bittiğine özel bir vurgu yapıyor. Özellikle Cizre ve Silopi`yi kastederek: ``Hendekler kapatılmış, barikatlar kaldırılmış. bombalı tuzaklar imha edilmiş,sokaklara huzur gelmiş...``

587

                  Bir de madalyonun öteki yüzüne bakalım: Cizre sokaklarında yanmış - yakılmış cesetler, tanınmaz hale gelmiş bedenler, sokaklarda teşhir edilen ölü kadınlar, savaş ve çatışmalarda; çocukların, sivillerin, askeri olmayan hedeflerin korunmasını karar altına alan sayısız sözleşmeler ihlal edilmiştir!... Yaralılar, dünyanın gözü önünde ölüme terk edilmiş... Hiçbir kurala,sözleşmeye uyulmamıştır!... Orantısız güç kullanarak kasabaların,sivil yurttaşların yaşadığı mekanlar bombalanmış, top atışlarıyla evler yerle bir edilmiş ve bir virana görüntüsü ortaya çıkmıştır!...

                Eğer şark meselesinin bittiğinden anlaşılan bu görüntüler ise, Davutoğlu fazlasıyla yanılmıştır!... Birlik, beraberlik, kardeşlik nutuklarının hamasetten öteye bir anlamı yoktur!... Gazeteciler, siyasi partiler, sağlık örgütleri ,sendikalar ve bağımsız kuruluşlar hala o ilçelere alınmamaktadır!... Gerçekler, bilinçli ve planlı bir şekilde karartılmaktadır!...

                Eğer bu ilçelerde hak ihlalleri yaşanmamışsa, bu karartmalara neden ihtiyaç duyulmaktadır? Neden gerçekler yukarıda sıraladığımız kişi ve grupların incelemesine, gözlem yapmasına kapatılmıştır? Sonuç olarak; ister bölgenin geniş coğrafyası açısından, ister Kürt coğrafyası açısından bakalım, şark meselesi bitmediği gibi daha da ağırlaşmış olarak yeni problem alanlarını üretmiş olarak önümüzdeki on yıllara damgasını vuracakmış gibi görünüyor!...

                Bugün Cizre, Silopi,Sur ve diğer il ve ilçelerde mevcut anayasaya ve hukuka yasal mevzuatlara uygun bir müdahaleden söz edilemez!... Neredeyse, 12 Eylül Anayasası`nın ve hukukunun aranır hale geldiğini söyleyebiliriz!... Tanımlanmış bir kötü ve kötülük, tanımlanmamış bir belirsizlikten daha az tehlikelidir. 12 Eylül Anayasası ve bağlı yasal mevzuatlar; neyin suç olup olmadığını, yurttaşın görev ve sorumluluklarını, suç ve ceza ilişkilerini ortaya koyuyordu. Şimdi, bu belirsizlik ortamında ise istediğinize istediğiniz suçu isnat edip; istediğine cezayı verebilecek bir duruma getirdiniz ülkeyi!... Keyfiyet almış başını yürüyor!... Devlet adına istediğiniz her şeyi yapabileceğiniz bir ortam yaratılmış oldu!...

                Her yetkili ``zihinsel inkılabını yaparak`` , ``mevzuatı falan bir yana bırakarak`` sözde şark meselesini bitirmiş oluyor!...

                Bu devran böyle sürmez!... Belki bugün gerçekleri gözlerden saklamanın araç ve olanaklarına sahip olabilirsiniz!... İnsanları, şimdilik inandırıyor olabilirsiniz!... Ama unutmayın; `` Bir kimseyi sonsuza kadar, bazı kimseleri çoğu kez kandırabilirsiniz. Ama herkesi her zaman kandıramazsınız.``

                ``Şark meselesi bitmiştir.`` diyenler; bölgenin, ülkenin ve şark diye tanımlanan coğrafyanın gerçeklerini ya görmeyenlerdir ya da gördükleri halde politikalarıyla örtüşmediği için hayal tacirliği yapanlardır!...