havadurum
Sermet Atadinç

sermet@canakkaleolay.com

Basın özgürlüğü gaspında yeni bir aşama…

İpek Holding'e bağlı medya kuruluşları kayyum yönetimine alınarak başlatılan süreç, basın ve ifade özgürlüğünün aynı zamanda mülkiyet hakkının bir gaspı olarak, AKP politikalarının; yandaşları dışındaki herkes için tam bir diktatörlük uygulaması olduğu bir kez daha ortaya çıkmıştır. Basın kuruluşlarına, matbaalarına herhangi bir şekilde el konulamayacağı anayasal bir güvence altında iken, yapılan bu uygulama ile artık anayasanın, hukukun hiçbir geçerliğinin kalmadığını söyleyebiliriz. AKP halk düşmanı politikalarıyla teşhir oldukça tamamıyla kanun tanımaz, hukuk bilmez, anayasayı ayaklar altına almaktan çekinmez bir tavır içersine girmiştir. Tüm bu uygulamaların karşılığı tek kelimeyle tükenmişliktir.

1017

 İpek Holding medya kuruluşlarına yapılan bu saldırı medya sektöründeki yeni bir aşamadır.

AKP milletvekilinin daha dün muhalif basın ile hesaplaşılacağına dair söylemini de göz önünde bulundurduğumuzda AKP muhalif her türlü sesi yok etmek adına düğmeye basmıştır.

Bu bir diktatörlük girişimidir.

Bu girişime karşı herkesin tepki göstermesi, mücadele etmesi gerekmektedir.

Bunun ilk fırsatı önümüzdeki 1 Kasım seçimleridir.

AKP’yi oylarımızla sandıkta geriletir ve sonrasında demokrasi eşitlik barış talepleri için birleşik bir mücadeleyi geliştirerek AKP hükümetinin bu azgınca saldırılarını boşa çıkarabilir, bir takım değişim ve dönüşümleri gerçekleştirebiliriz.

İlk çiziğini Gezi direnişinde alan, daha sonra Kobene zaferi ve 7 Haziran yenilgisiyle sona yaklaştığını anlayan AKP bu duruma müdahale etmek adına baskı rejimlerinin temel mantığıyla daha çok şiddet içeren savaş politikalarıyla beslenen, ölümlerle katliamlarla sonuçlanan politikalarını devreye soktu.

Bu politikalara dur demek hepimizin görevidir.

Barış demokrasi ve emek güçleri birleşip, dayanışmalarını güçlendirerek örgütlü bir şekilde bu saldırıları boşa çıkaracaklardır.

Bu noktada medyaya da önemli görevler düşmektedir.

Bu denli yoğun saldırılar altında bu mesleğin sürdürülmesi ilerleyen günlerde imkânsız hale gelebilir.

Ya da yandaş ve yanaşma bir medya olarak onursuzlaşarak sürdürülecek bir dönüşüm yaşanacaktır.

Daha şimdiden teslim olmuş basın kurumlarını ve çalışanlarını bir yana koyarsak, basın özgürlüğünü ifade özgürlüğünü korumak bu alanda yapılan her türlü saldırıyı boşa çıkarmak için birleşerek mücadele etmek gerekecektir.

Bugüne kadar yaşadıklarımız itibarıyla bunun çok zor olduğu gerçeğini de göz ardı etmeden her onurlu basın çalışanının öncelikle halkların haber alma özgürlüğünü korumak, farklılıklarımızın bir zenginlik olduğu bilinci ile her türlü düşüncenin yasaksız bir şekilde halka ulaştırılması adına kararlı davranarak ilk adımlarımızı atmalıyız.

Bu kararlılıkla ilk aşamada bireysel olarak var edeceğimiz muhalefet bir şekilde ilerleyen süreçte farklı dönüşümlerle bir mücadele potansiyeli yaratabilecektir.

Şu günlerde bunun işaretlerini almaktayız.

Düne kadar,  AKP ile kol kola olduğu günlerde ilerici devrimci demokrat yurtsever basın mensuplarına saldıran, onları karalayan İpek Grubu medyasına karşı yapılan anti demokratik uygulamanın ilk tepkisini kendilerine saldırılan bu gazeteciler verdiler.

Demokrasi ve hukuk hepimiz için geçerlidir.

Diktatörler kendileri ve çevresindeki bir avuç azınlık dışındaki herkese karşı şiddet ve baskı uygularlar.

Bu gerçek, hukuksuz anti demokratik uygulamalara karşı birlikte olmak için yeterli bir kriterdir.

Ülkenin kan gölüne çevrildiği, hukuksuz ve adaletsiz uygulamaların her alanda sürdürüldüğü, ekonomik olarak her geçen gün daha da olumsuzlaşan koşullar altında emekçilerin yaşam şartlarının çekilmez bir noktaya geldiği dönemde bu gelişmelere kayıtsız kalamayız.

Kayıtsız kaldığımız her noktada, her dakikada yeni bir acı ile karşılaşmamak hiçten bile değil.

 1 Kasım’a, 2 gün kaldı.

Bu iki günde dahi, kim bilir hangi anti demokratik hukuksuz uygulamalar ile karşı karşıya kalacağız!

Karşımızda, ‘2 gün sonra seçim var aman halkın tepkisini almayalım’ diyerek , anti demokratik, baskıcı, hukuksuz uygulamalardan vazgeçemeyen bir siyasi irade var.

Bu bir tükenmişliktir, hukuksuzluğun batağına saplanmaktır.

AKP politikaları iflas etmiştir.

Bundan sonrasını belirleyecek olan emek barış ve demokrasi güçleridir.

Bunun için ;  “İnadına barış”, “İnadına emek”, “İnadına adalet”, “İnadına özgürlük”

Sarayı barışa gömmek için; haydi sandığa…