havadurum
Ensar İlyasoğlu

ensarilyasoglu@gmail.com

Bir Kızılderili söylencesi, Nasrettin Hoca ve?

Bir Kızılderili söylencesini paylaşmak istiyorum; Yaşlı Kızılderili, henüz insan elinin kirletmediği, yemyeşil otlar ve çiçeklerle bezenmiş, pırıl pırıl suların aktığı bir tepenin yamacında, torunuyla oturmuş sohbet ederken, ona hikâyeler anlatırken torun; biraz uzaklarda, durmadan birbirine havlayan, hırlayan, biri simsiyah, diğeri bembeyaz iki köpeği göstererek dedeye sorar: "Bu köpekler, neden birbirine durmadan havlıyor, hırlaşıyorlar?" diye

7180

 . Dede torununa döner, saçını okşar: “Bak” der, “O siyah köpek, kötülükleri, karanlıkları, tehlikeleri ve kurulmuş tuzakları temsil eder. Beyaz köpek ise, aydınlıkların, iyiliklerin, dostluğun ve mertliğin temsilcisidir. Ve bu nedenle onlar hiç durmadan birbirleriyle mücadele eder. İnsanlık tarihinin en eski ve en uzlaşmaz hikâyelerinden birisini anlatır bu.” Torun dedesini dikkatle dinler, söylenenleri anlamaya çalışır ve yaşlı, güngörmüş dedeye yeniden sorar: “Peki dede, bu köpeklerin hangisi kazanacak?” Yaşlı Kızılderili bilgece gülümser, torununa sevgiyle bakar ve o tarihi cümlesini söyler: “Biz hangisini beslersek o kazanır! Biz hangisi için emek verirsek o kazanacak!” der…

                Ne dersiniz? Sizce hala o siyah ve beyaz köpek metaforunun anlattığı karanlık ile aydınlığın, iyi ile kötünün, doğru ile yanlışın mücadelesi devam etmiyor mu? Ve soralım kendimize; biz hangisini besliyoruz?

Nasrettin Hoca Ne Demek İstemiş Olabilir?

                Amacım bir Nasrettin hoca fıkrası anlatmak değil. Ama Nasrettin hoca gibi ezberlerimize biraz dokunalım mı?

                Hani bilirsiniz Nasrettin hoca, elinde yoğurt bakracı ile Akşehir Gölü’ne doğru yürürken bir hemşerisi hocaya nereye gittiğini sorar, hoca da Akşehir Gölü’ne yoğurt mayalamaya gittiğini söyler. Burada fıkrayı olduğu gibi anlatmıyorum zaten çok biliniyor. Köylü hocaya “Hoca hiç göl maya tutar mı?” der. Hocanın cevabı da bilinir; “Ya tutarsa…”

                Biz bu fıkrayı hep böyle kabul ettik, gülüp geçtik, belki de hocayı küçümseyerek gülümsedik. Şimdi soralım; sıradan bir yurttaşın bildiğini yani gölün maya tutmayacağını bildiğini Nasrettin hoca bilmez mi? O bilge insan, o akıl yürütmenin ve mizahın ustası Nasrettin hocanın bunu bilmeyeceğini mi sanıyorsunuz. Ama biz yıllarca öyle sandık. Hayır, hoca burada bize tersinden bir şey söylüyor, bir şey anlatmak istiyor. Ezberlerin bozulması gerektiğini söylüyor. İmkânsızı zorlamayı söylüyor. Hayal gücünü, düşünce gücünü zorluyor. Soru sormayı tartışmayı öneriyor diye hiç düşünmedik. O rutinlere, ezberlere, kalıplara, yerleşik alışkanlıklara karşı yeni olanı, merak etmeyi, yeni sorularla hayatı ve yaşamı zenginleştirip derinleştirmenin yolunu söylüyor ve çoğu kez de tersinden… E bizim gibi düz tarafından öğretilmiş bir hayata alışmış olanlar açısından belki de derinlemesine düşünme zahmetine ve hatta yeteneğine uzak olanlar açısından sadece gülüp geçilmesi gereken bir fıkra olarak değerlendirilip duruldu asırlarca…

                Belki de imkansız olmayan ama imkansızdan daha zor olanı, düşünmeyi önerdi topluma… 

Harçlığını Nerede Değerlendirmeli?

Belki başlık çok uygun olmadı ama geçenlerde, hafta içerisinde NTV’nin Geri Sayım programına yanılmıyorsam isminin Taylan olduğunu belirten, 12 yaşında bir öğrenci şöyle bir soru göndermiş; “Harçlığımdan artan paralarımı nerede değerlendireyim?” Konukların cevaplarını merakla bekledim. Oradan, buradan şaşırarak ve hatta bir miktar sevimli ve sempatik bir tavırla “Eh şöyle olabilir, böyle olabilir” gibi ortadan cevaplar verildi. Ben de bir cevap vermek istedim. Belki soruyu soran genç arkadaşım bu cevabımı hiç bir zaman öğrenemeyecek ama olsun yine de bir cevap vermeliyim. Daha doğrusu programda verilmeyen cevabı söylemek isterim. Şanslısın genç arkadaş harçlığından para arttırıyorsun. Ama en önemlisi bu şansını iyi kullan; kitap al, kitap al çocuğum kitap al. Masal kitapları al, çocuk kitapları al. 12 yaşındaki bir çocuk için yapılacak en doğru yatırım bilgiye yatırımdır. Bir kütüphane kur çocuğum, kitaplarla doldur. Masalların dünyasını öğren. İnsanın ve insanlığın hikâyesini öğren. Masalları ve insanlığın ve yaşadığın coğrafyanın hikâyesini bilmeyenlerin sağlam bir gelecek kurma şansları yoktur. Ancak edilgen ve başkalarının çizdiği bir hayatın tutsakları ve ne yazık ki farkında olmadıkları bir tutsaklığın isimsiz figürleri olarak ömürlerini doldurmaktan başka seçenekleri olmaz. En büyük yatırım, en sağlam yatırım bilgiye yapılan yatırımdır, unutma küçük arkadaş…

Herakleitos’u da unutmayalım!...

O ünlü sözü bilirsiniz; “Aynı ırmakta iki kez yıkanamazsınız”!

Bu söz, öz olarak değişimi ve değişimin sürekliliğini anlatır. Şimdilerde güncel olan, politik olan seçimlere, Herakleitos’un bu ünlü sözünden bir uyarlama yapalım.

Ama önce bir cümle daha söyleyelim; Değişen ve değişim sadece ırmaklara özgü bir olgu, bir gerçeklik değildir! İnsan ve toplumlar da değişir.

Şimdi güncel politik uyarlamamızı söyleyelim; aynı seçmenle üst üste iki seçime giremezsiniz. İnsan, kendi eyleminden, toplumların eyleminden bir bütün olarak insanlığın tarihsel eyleminden ve hatta kendi tercihlerinden de öğrenerek, öğrendiğini içselleştirerek, ondan sonuçlar çıkararak, her gün-her an durmaksızın değişir... Sorgular, iyi ile kötüyü, doğru ile yanlışı karşılaştırır eylemlerini ve tercihlerini değiştirir... Dün, ondan önceki gün, hatta daha önceki gün, (siz bunu seçimler diye anlayın) kendisini yönetmek için tercihte bulunduklarını değiştirirler, değiştirebilirler…

Sadece şu söz bile, “Bekamızı demokrasiye feda etmeyelim” tehlikeli ve hatta darbe çağrıştıran söylemi bile, İstanbul halkının tercihini değiştirerek Ekrem İmamoğlu’nu Büyükşehir Belediye Başkanı seçmesinin haklılığını göstermeye yetmektedir…

Değişimin önündeki bütün engeller, engellemeler, inandırıcı olmayan ve tarihsel olana ve yeni olana ve gelişip büyüyecek olana karşı barikat kuranlar ve bu çabanın içerisinde olanlar da değişimin doğasını, değişimin diyalektiğini ve insanın en temel özelliklerinden birisinin değişim olduğunu kavrayacaklardır…

Herakleitos’un  değişimi anlatan o ünlü sözü; “Bekamızı demokrasiye feda etmeyelim” diyen kafanın ve onunla aynı düşünenlerin kulaklarına küpe olsun.