havadurum

ÇALIŞMANIN BEDELİ

1018
Prof. Dr. Aydın BÜYÜKSARAÇ
Yıl 1916, acılarla ölümlerle geçen 1915 yılının ertesi yılı. 100 yıllık Çanakkale destanının yazıldığı yılın sonrası. Gelibolu yarımadasında kan çiçekleri açmış, her yer mezar, savaş izi. Mehmet Şevki Paşa bu zor durumda geleceğe ışık tutmak ve canını vatanı uğruna vermiş isimsiz kahramanların yattıkları yerler belli olsun, vatan toprağı candan daha kıymetlidir deyip, savunulan toprakların haritalarını hazırlıyor.
Bu haritalar temel alınarak, tarihçiler ve tarihe tanıklık edenlerin ifadeleri doğrultusunda Gelibolu Yarımadası’nda bir şehitlik araştırması yapılması 2011 yılından itibaren Orman ve Su İşleri Bakanlığı Gelibolu Tarihi Yarımadası Milli Park Müdürlüğü tarafından planlandı. Ancak şehitlik alanları harita üzerinde belli olmakla beraber arazi üzerinde yerini belirlemek için jeofizik çalışmalar yapılması gerekiyordu. Bu amaçla Müdürlük yetkilileri tarafından o tarihte bölüm başkanı olduğum ÇOMÜ Jeofizik Mühendisliği Bölümü’ne başvurdular. Böylece benim yürütücü olarak önderlik ettiğim bir grup arkadaşım ve öğrencilerimle beraber çalışmalarımız başlamış oldu. İlk çalışma Ağadere Bölgesi’nde yapıldı ve çalışmalar sonuçlandığında bu bölgedeki şehit defin alanları belirlenmiş oldu. Daha sonra 34 adet daha şehitlik alanını çalışma olanağı bulduk ve buralardaki gerçek defin alanları netleşmiş oldu. Bu yerlere ait detaylı bir rapor hazırlayarak Milli Park Müdürlüğü’ne verdik. Bu çalışmalar baştan sona çok özel ve farklı duygular besleyerek yaptığımız çalışmalar oldu. Hepimiz bu alanlarda bulunduğumuz anlarda her haritayı hazırladığımızda çok farklı ve tarifsiz duygular içindeydik. Çalışmaların bir bölümünü kapsayan sonuçları uluslararası kamuoyu ile de paylaşmak ve bakın bizim topraklarımız, Gelibolu Yarımadamız ne kadar kıymetli “Şüheda fışkıracak toprağı sıksan”  demek istedik ve bu iş için de en uygun yerin Avustralya olacağı düşüncesiyle Australian Journal of Forensic Science dergisine yayınımızı yolladık. Yayınlanmakla kalmadı en çok okunan 4. Yayın oldu. Bu yayına aşağıdaki bağlantıdan ya da derginin            “most read” kısmından ulaşabilirsiniz.
http://www.tandfonline.com/action/showMostReadArticles?journalCode=tajf20#.VREuEvysVA0.
Bizler bir başka heyecan ve farklı duygular yaşarken ve belki de bir küçük teşekkür beklerken, Üniversitemiz adına şehirdeki sorunlara, şehir dinamiklerine katkı sağladığımızı düşünürken, o da ne! üniversite yönetimi hakkımda etik soruşması başlattı. Bir soruşturmacı yetmedi, ikinci bir soruşturmacı atandı. 6 aydır soruşturma sürüyor. Aynı soruları iki defa sordular, sordular. Yazılar geliyor gidiyor, devletin parası kargo şirketlerine veriliyor, sorun değil. Amaç şahsımı suçlu bulmak. Üniversiteden tası tarağı toplayıp gitmem yetmedi bu insanlara, gittiğim yerde de mutlu olmayayım diye uğraşıyorlar. Sonunda evet ben suçluyum evet o yayını ben yaptım. Bir grup arkadaşımı da azmettirdim dedim. Bakalım yetecek mi? Sonucunu merakla bekliyorum. Ama bu duruma çok da şaşırmadım çünkü ülkemde çalışmak üretmek suç. Hep suçlular, çalışanlardan üretenlerden çıktı şimdiye kadar.
İşte böyle geçti eski rektör Sedat Laçiner’in dönemi. Ben örneklerden biriyim, çok kşi bu durumda mağdur edilmiş, hakkı gasp edilmiş. Laçiner, üzerinden yük kalkmış olduğunu ifade ediyor sonuçları yorumlarken. Bence bu kadar yük pek kalkmaz hemen üzerinden daha çoook hesap var, yeni başlıyor her şey. Babasız kalan çocukların, eşsiz kalanların, işsiz kalanların, aşsız kalanların, yuvası dağılanların yükü kolay kalkmaz omuzlardan.
Yeni rektör sayın Prof. Dr. Yücel ACER ve ekibine hayırlı olsun diyorum. Geçmişte bilimden uzaklaşan bir üniversiteyi, yeniden asli görevine dönüştürme çabalarında başarılar diliyorum. Haksızlıkların son bulduğu, bilimin egemen olduğu bir üniversite olması beklentisiyle…