havadurum
Ensar İlyasoğlu

ensarilyasoglu@gmail.com

ÇOBAN HÖRİS EFSANESİ

Çok çok eski çağlarda, ülkenin birinde Höris adlı bir çoban yaşarmış. Höris, sürülerini şehri yükseklerden gören bir dağın yamacında otlatır, kendisi de şehirde yaşayan insanları gözlemler; davranışlarını anlamaya çalışır ve onların davranışları üzerinden düşüncelerini okumaya özel bir önem verirmiş. Kısacası; insanı, doğayı gözlemler, anlamaya çalışır, düşüncesini geliştirir ve sonuçlar elde etmek için kafa yorarmış.

623

 

 

   Ülkenin Kralı, büyük kızının evlenme çağına geldiğini fark eder ve kızını çok akıllı bir adamla evlendirmek için yöntemler düşünür. Güvendiği insanlarla görüşür ve sonunda ülkenin en akıllı ustalarını çağırır ve yeraltına bir labirent yaptırır.

    Labirentin çok karmaşık ve içinden zar zor çıkılır bir şekilde yapılmasını ister. Sonra bütün ülkeye ilan eder. Der ki; “Yaptırdığım labirentin bir ucundan girip öbür ucundan çıkan kişiye kızımı vereceğim. Eğer labirenti geçemezse kellesini uçuracağım.’’

   Ülkenin kendini akıllı sanan, krala damat olmak isteyen, ün ve paraya kavuşmak isteyen ne kadar uyanık, cin fikirli insanı varsa labirentin başına üşüşür!...

  Ancak, bunlardan hiçbirisi labirenti geçemez ve kellelerinden olur.

   Bizim çoban Höris, nasılsa Kralın duyurusundan haberdar olur, sürülerini birisine teslim eder ve şehrin yolunu tutar. Şehre yaklaşınca Höris’i tanıyan birisi sorar; ‘’Nereye böyle?’’ der. ‘’ Sen kolay kolay şehre inmezdin, hayırdır?’’ Höris; ‘’Duydum ki kral bir labirent yaptırmış, labirenti geçene kızını verecekmiş. Kralın kızını almaya gidiyorum.’’ Şehirli Höris’e acıyarak bakar ve der ki; ‘’Sen bir garip çobansın, canına mı susadın?! Ülkenin onca okumuş yazmış akıllı insanları labirentin başında kellelerinden oldular. Onların geçemediği labirenti sen nasıl geçeceksin?!  Geri dön ve canını kurtar!’’ Höris gülümser ve labirentin başına gelir. Çobanın labirente gelişi Krala duyurulur. Kral, labirente girmesine izin verir. Höris, izleyenlerin acıyan bakışları arasında labirente dalar ve inanılmaz kısa bir sürede labirentin öbür ucundan çıkar. Herkes şaşkındır… Höris başarmıştır… Kral sözünü tutacağını açıklar. Ve sorarlar Höris’e, ‘’Onca insanın kellesini verdiği bu labirentten sen bu kadar kısa sürede nasıl geçtin?’’

  Höris’in o ünlü ve değerli cevabı şöyle: ‘’ Ben uzaktan ve yüksekten ve dışarıdan bir gözle sürekli şehirde yaşayan insanları gözlemledim. Onların davranışları ve düşünceleri arasında bağ kurdum. Düşüncelerini anlamaya, düşüncelerini okumaya, hangi düşüncenin hangi davranışa ve hangi sonuca yol açtığını gözlemleyerek öğrendim. Ben bu labirenti yapan ustaların düşüncelerini öğrenmiştim. Onların o düşüncelerle nasıl bir labirent yapacaklarını ön görebiliyordum. Onun için labirente girdiğimde elimle koymuş gibi, kendim yapmış gibi kolayca öbür uçtan çıkmayı başardım.’’

   Höris; gözlem yapmanın, objektif olmak için biraz uzaktan ve biraz yüksekten gözlem yapmanın ve ayrıca düşünce ile davranış arasındaki ilişkinin ve hatta günümüze kadar uzanan düşünceyi okuma çabalarının bir efsaneden bize gösterilen, akla ışık tutan bir öğrenme kaynaklarından olduğunu sunmaktadır…

 Höris mutlu oldu mu bilinmez, efsane bundan sonrasını anlatmıyor. Ancak, efsanedeki çoban, düşünceden, düşüncenin davranışla ilişkisinden hareketle sonuçlar elde ediyor. Eğer günümüzde, ideolojilerin, felsefi görüşlerin, düşünsel paradigmaların, insanlık, toplumlar ve ülkeler için hangi sonuçlara evrilebileceğini, hangi sonuçları yaratabileceğini görüp, anlayabilseydik, bugün ülkeleri ve insanlığı tehdit eden, tahrip eden, yıkıma sürükleyen birçok gelişmeyi öncesinden görebilir, sezebilir ve engelleyebilirdik belki!...

Evet belki; savaşları ve çatışmaları bile!...