havadurum
Seçkin Sağlam

ssboreas17@gmail.com

Çanakkale’de numune tedirginliği

1691
Kazdağları’nda güzelim dereler, beyaz akmaya başladı. Yerel ve ulusal basında genişçe bir yer buldu. İşin Türkçesi; bu dereler durup dururken beyaz akmadı. Altın madeni firmalarının göletinden sızan kirli suların neden olduğu sanılıyor. Bu iddia eğer derelerin kendi kendine beyazlamadığı ispatlanamazsa kesinlikle doğru.
 
Derelerin beyazlığını ise tarif ederken “kirli” diyoruz. Numune sonuçlarına göre ya kirli demeye devam edeceğiz ya da “Zehirli”diyeceğiz… Ancak bölgedeki yaşayan insanların ve diğer canlıların yaşamsal sıkıntıları noktasında değişen bir şey olmayacak.
 
Bölgedeki altın madeni çalışmalarının bir etkisi bu. Bu sorun önümüzdeki dönemlerde kendini daha da hissettirecek. Hatta o beyazlığın içinde önümüzdeki yıllarda siyanürü de bulmak mümkün olacak. Umarız bunlar olmaz. Umarız Çanakkaleliler kadar iktidar milletvekilleri de bu konuda biraz daha hassas davranabilirler. Çok çaba harcamalarına gerek yok, vicdan da aramıyoruz, ama en azından oy için bile olsa bu durumun önüne geçilebilir!
 
Yalnız son dönemde Çanakkale kent merkezi başta olmak üzere, Bayramiç merkezi ve köylerinde bir söylentidir konuşulmaya devam ediyor. İddiaya göre numune almaya giden Çevre İl Müdürlüğü görevlileri numuneleri aldıktan sonra Bayramiç’e inip, bir çiftlik lokantasında 7-8 kişilik bir masada yemek yemişler. “Aman canım bunda ne var?” demeyin. İddia odur ki 3 kişilik numune ekibine 4-5 kişilik altın madeni şirketi yetkilileri de eklenmiş.
 
Yani yine iddiaya göre(!) numune alıyorsunuz, numune sonuçlarının belki de suçlu çıkaracağı adamlarla oturup Kazdağları’nın eteklerinde yetişen, kuzuları, oğlakları bir güzel götürüyorsunuz! Ohhhh sabahlar olmasın da diyebilirsiniz bu iddiaya.
 
Şimdi eğer bu iddia doğru ise -ki ben yine de doğru olmadığını düşünüyorum; o ekibe nasıl güvenelim!
 
ÇED süreçlerinde resmi kurumların altıncı şirketlerle nasıl sıkı fıkı olduklarını herkes gördü. Şahit olduk hep birlikte. Yapılmayan ÇED raporlarının hazırlanması, köylünün koyduğu şerhlerin görmezden gelinmesi, davalık olan ÇED’ler vs vs vs. Ancak bu inanın daha tehlikeli bir durum.
 
Altıncı şirket yetkilileri ile Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’nde görevli bir şube müdürü, bir ziraat yüksek mühendisi bir de çevre mühendisinden oluşan heyetin, yemek yediği iddiaları ciddi ve bir o kadar düşündürücü bir durumdur.
 
Ben inanıyorum ki böyle bir durum olmamış olsun, ben inanıyorum ki o görevliler kendi paraları ile kendileri yemek yemiş olsun. Numune alımının ardından yaşandığı iddia edilen bu olay, numune sonuçları kadar devlet kurumlarına olan güven noktasında da halk nezdinde sıkıntı yaşatacaktır.
 
Umarım, Çanakkale Valisi Güngör Azim Tuna ile Çevre ve Şehircilik İl Müdürü Namık Güver, konunun takipçisi olurlar ve böyle bir olayın yaşanmadığı konusunda bir açıklama yaparlar, yoksa bir de üstüne aksi ispatlanırsa daha kötü olur…
 
***
 
Bugün baharın bayramı Nevruz. Denir ki; bugünlerde küsler barışır, kuş cıvıltıları kulağa daha bir net gelir, insanlar eğlenir.
 
Denir ki; Bugün Nevruz insanlar baharı birlikte karşılar, umudu ve eğlenceyi birlikte paylaşırlar. Bugün eminim, geçen yıllardaki gibi coşkulu ve barış yaşanacak her şey. Hiç bir güç, bu kardeşliğe ve barışa gölge düşüremeyecek. Barışı Çanakkale’den bir kez daha seslendireceğiz, “Artık analar ağlamasın, savaşlar olmasın, gencecik fidanlar toprağa düşmesin”diyeceğiz, ama bu kez hep bir ağızdan.
Ben bugünkü yazıyı; Belediye Başkanı Ülgür Gökhan’ın 18 Mart günü yaptığı konuşmasından küçük bir bölüm ile bitireceğim. Başkan Gökhan’ın barışa olan özlemi ve umudunu paylaşıyorum;
 
“Bizler, hepimiz 98 yıl önce binlerce şehit vererek, bütün bedelleri ödeyerek, bu zaferi hep birlikte kazanmadık mı? Şimdi neyi paylaşamıyoruz, neyin kavgasıdır bu süren? Neden hala gencecik evlatlarımızı koruyamıyor, neden hala işgalci savaş baronlarının oyunlarına alet oluyoruz?
 
Ülkemizi parçalamak, ulusal birliğimizi yok etmek üzerine kurgulanmış bir oyuna daha ne kadar alet olacağız? Yüzyıllarca kardeşlik bağlarıyla, bir arada yaşamış halklar ne oldu da karşı karşıya geldi, birbirine düşman edildi? Tüm bu karanlık tabloya, komşularında yaşanan kaosa, dökülen kardeş kanına rağmen bölgenin güvenli tek ülkesi hala Türkiye`dir. Bunun da en önemli sebebi uzun yıllardır bir arada yaşamış halkların oluşturduğu güçlü vatandaşlık bağlarıdır. Bu topraklarda savaşta ve barışta kader birliği yaptığımız kardeşlerimizle bizi ayırmak isteyenlere fırsat vermeyelim. Her birimiz bu vatanın kopmaz bağlarla birbirine eklenmiş parçasıyız, kökleri Anadolu kadar eski bu bağları, kardeşliğimizi teröre kurban etmeyelim, susturalım silahların sesini barış haykırışlarımızla. Barış içinde yaşayabilmemiz için, öncelikle barışa, barışın tek çıkar yol olduğuna inanmamız, barışı tüm benliğimizle istememiz, barışa giden yolu hep birlikte, dışında hiç kimse kalmadan 75 milyon taşla bezememiz şarttır. Barışın Kenti Çanakkale`de birlik, beraberlik, hoşgörü ve barış içerisinde yaşayan herkes biliyorum ki ülkemizin barış ve huzur dolu günlere kavuşması adına benimle aynı düşüncedeler ve inanıyorum ki üzerlerine düşeni yapmaya hazırlar. Buna tüm kalbimle inanıyor ve böyle bir kentin Belediye Başkanı olmaktan büyük mutluluk ve gurur duyuyorum”
 
Bugün Esenler Mahallesi’nde gerçekleştirilecek Nevruz etkinliğine ben de katılacağım. Barışa ses vermek isteyen herkes ile orada görüşmek umuduyla…