havadurum
Seçkin Sağlam

ssboreas17@gmail.com

Müdür beyin düşlediği öğrenci tarzı ne?

1877
İl Milli Eğitim Müdürü Dr. Şaban Karataş, önceki günlerde İmam Hatip kermesi sırasında bir dizi açıklamalar yaptı. Neden ve ne için yaptığı anlaşılamayan açıklamalar oldukça ilginçti.
Biz eğitimde hedef olarak akademik başarıyı görüyoruz ama akademik başarı her şey değil, geçen hafta sayın valimizi ziyarette üzücü bir olay yaşadık” diyen “sayın” müdür, “Türkiye çapında birinci olmuş, derece almış bir öğrencimizin tutum, davranış ve hareketleri bizi ziyadesi ile üzdü. Biz temel amaçları değerlendirdiğimizde böyle öğrenciler istemiyoruz” demişti. Açıklamalarına “Büyüğünü tanımayan, nerede nasıl hareket edeceğini bilmeyen bir nesil ve öğrenci tipi biz istemiyoruz” diye devam eden sayın müdür, “Bizim istediğimiz öğrenci tipi annesine, babasına ve büyüklerine saygılı olan, ülkenin değerlerine son derece bağlı olan, vatanın değerlerine son derece kıymet veren öğrenciler yetişmesidir” şeklinde konuşmuştu.
Bir öğrencinin, ilin eğitimden sorumlu en üst düzey bürokratının ve devletin en yetkili kişisi olan Vali Güngör Azim Tuna’nın karşısında nasıl bir hal ve hareketler içinde bulunduğu merakı uyandı birden.
Müdür beyin, eleştirdiği öğrenci tiplemesi neydi acaba?
Müdür beyin, imam hatipli öğrencilerin karşısında, protokolün önünde şikayette bulunacak kadar kötü ne yapmış olabilir bu öğrenci?
Böyle kötü bir şey yapmışsa bile müdürün beyin şikayet ettiği yer orası mı olmalıydı?
Öğrencileri birbirleri arasında ötekileştiren sayın müdür, söz konusu öğrenci tarafından nasıl bir hakarete maruz kaldı?
Ve en önemlisi nasıl bir öğrenci tipi, nasıl bir nesil düşlüyor sayın müdür?
Yoksa başbakanın tarif ettiği, “Dindar nesil” tarifine uymuyor mu bu öğrenci?
Merak ediyoruz gerçekten, şikayet edilecek kadar ne yapılmış olabilir ve gerçekten şikayet yeri orası mıdır?
Sizce?
***
Açıklama ve düzeltme!
5 Nisan tarihli “Savaşa ‘dur’ demek” başlıklı yazımızda cümle kurulumu ve yeterli açıklama yapılmaması nedeniyle verilmek istenen mesaj yanlış anlaşılmış olacak ki, bazı uyarı ve eleştiriler geldi. Öncelikle takipçi olan okurlara teşekkür etmek gerekir.
İlgili yazıda ABD ve İsrail ile kısmen (!) de olsa Türkiye destekli olarak yaşanan ve adına “Arap baharı” denen çatışma ortamı konusunda örneklemede bulunduğumuz ülkeler arasında Tunus ve Mısır’a ayrı bir parantez açmak gerekiyordu, bunu atladık.
Çatışma ortamından çok daha önce siyasi partilerde, sendikalarda örgütlenerek diktatörlüğe karşı mücadele etmeye başlayan, Mısır ve Tunus halkı bu anlamda diğer ülkelerden farklılık gösteriyor. Tunus’ta maden sahalarında diktatörlüğe karşı başlayan direniş ve grevler, bu ülkelerde isyanın daha çabuk ve şiddetli yayılmasına neden oldu. Bu ülkelerde örgütlenerek siyasi iradesini halk kendisi ortaya koymuştu. Ancak sonuç itibariyle Hamma Hammami’nin dediği gibi “Diktatör gitmiş ancak diktatörlük devam etmiştir!”
Yazıda anlatmak istenilene gelince, ABD, İsrail ve Türkiye’nin öve öve bitiremediği, çatışma ve savaş ortamlarında bölgenin demokratikleşeceği lafı-güzafları ile yeni Irak ve Afganistan’ların yaratılması istemine yapılmak istenen vurguydu.