havadurum
Ensar İlyasoğlu

ensarilyasoglu@gmail.com

ORTAK AKIL

Platonik bir soyutlama!...

5683

 

 

 

Siyasi gericiliğin giderek daha çok yoğunlaştığı, yukarıdan aşağıya doğru genişlemesine ve derinleşmesine, “tek tip” insan, “tek tip” akıl yaratmak için ve hatta ve neredeyse şeriatçı manifestoların dillendirildiği, cumhuriyetçi, demokratik kazanımlara bile tahammülün yok edilmek istendiği, üniversitelerin bilimi, bilimsel yöntemi ve üniversite adına yakışan aydınlanmacı ve bilimsel bir tutum sergileyen bilim insanlarını baskıladığı ve sürdüğü, dört-beş yaşındaki çocukların bile ehil olmayan tarikat ve cemaatlerin yol göstericiliğinde(!)  teolojik ortama çekildiği (ki ortaçağda bile teoloji eğitimi 18 yaşından sonra verilirdi), siyasal-sosyal iklimin, tekçiliğin gelenekleri ile donatılıp bir geniş kültürel atmosfer içerisinde; ortak akıl, olsa olsa karşılığı olmayan platonik bir soyutlama olarak nitelenebilir ancak!...

 

Ortak iradelerin bile yok sayıldığı, daha başka bir ifadeyle halk iradesinin sonucu olarak, seçilmiş belediye başkanlarının kayyımlarla kıyıma uğratıldığı, “istim arkadan gelir” misali cezalarla, duruma yasallık(!) kazandırıldığı, “barış” diyenlerin kürsülerinden, işlerinden, aşlarından, öğrencilerin edildiği koşullarda, ekonomiye yönelik eleştirilerin terörizmle eşitlendiği, genel, “tek tipçi” bir yönetsel paradigma içerisinde, ortak akıl mı dediniz!? Yineliyoruz olsa olsa, platonik bir soyutlama içerisinde karşılıksız, elde edilemez, propagandif bir güzelleme!…

 

Var sayalım ki, hadi başka türlü olsun…  Ortak akıl; “idare-i maslahatçılık”, ortalamacılık, suya sabuna dokunmama, hatta zevahiri kurtarmadan başka bir anlam taşımaz!… Yaratıcı değildir, yenilikçi değildir, hatta “inkılapçı” değildir!…

 

Sıralamaya çalıştığımız bu genel koşullar içerisinde orta akıl; egemen aklın, egemen paradigmanın “kendi aklına” ortaklar bulma, “kendi aklını” ortaklaştırma, kabul ettirme, alkışlatma, çok seslileştirerek yaygınlaştırmanın, genel kabule dönüştürmenin çabalarından başka bir anlam taşımaz ve başka bir sonuca hizmet etmez!...

 

Ortak akılcılık, statükoculuktur… Statükodan çıkarı olanların, kendi çıkarlarını perdelemenin ve statükoyu, herkesin çıkarına ve herkesin statükosu gibi göstermenin ötesinde bir sonuç doğurmaz ve bir anlam taşımaz!...

 

Peki neyi savunmalıyız!?

 

Karşılığı olan, platonik ve soyut olmayan, elde edilebilir olan sav ne olmalıdır!?

 

Demokratik katılım, özgürleşmiş akıl ve sınırsız ifade özgürlüğü…

 

Düşünceyi ifadenin önündeki her türlü engel ve barikatların yok edildiği bir toplumsal, siyasal iklim…

 

Tez-antitez karşıtlığının, özgürlük içerisinde ortaya konulabildiği, hayatın her alanında, üniversitelerden en aşağıdaki eğitim kurumlarına değin, gerçekleştirilebileceği koşulların yaratılması, bu karşıtlık üzerinden (tez-antitez karşıtlığı) bu tartışma üzerinden sentezleyebilecek-sentezi görebilecek-ortaya çıkarabilecek, onu anlayabilecek ve somutlayabilecek bir yaratıcı aklın biçimlenebileceği, somutlanabileceği, değer ve ilke durumuna yükseltilebileceği bir kültürel paradigmanın, toplumsal davranış haline getirilebilmesinin olanaklarını sunabilmektir; insanlığın geleceği için!...

Eğer ortak akılcılık, başlangıcından günümüze işlevsel olsaydı, toplumlar en eski statükolarla, en eski araçlarla ve alışkanlıklarla, bugüne değin yaşıyor olabilirlerdi…

 

Yaratıcılık, ortak akılla örtüşmez…

 

Dikkat edilirse, ortak akıl kavramını kullananlar, genellikle demokratik katılımı ret ve inkar edenlerdir, kendi akıllarını yüceltenlerdir…

 

Ha geçerken bir şeyi daha hatırlatalım; üniversitemizin hali bir pür melali ortada iken, Çanakkale’de bir Ortak Akıl Derneği vardı. Ne üretilmişti, bilen varsa bir adım öne çıksın…

 

Özetle bugün ihtiyacımız olan, pratikte hiçbir karşılığı olmayan ortak akıl güzellemesi değil; bilimi ve bilimselliği esas alan, bilimsel yöntemi kullanabilen ve düşüncelerini cesaretle savunan üniversitelere, bilim insanlarına, aydınlara, onların düşüncelerine değer veren bir yönetsel anlayış yaratmaya, bir toplumsal bilinç yaratmaya, tez ve antitezin, yaratıcı aklın özgürlüğünü savunmaya, sentezleri açığa çıkarma bilincini inşa etmeye, gerçekten aşağıdan yukarıya, yukarıdan aşağıya karşılıklı etkileşim içerisinde, devrimci-demokratik bir geleceğin, aklın bütün yönleri ile insanlığın özgür geleceğinin araç ve yöntemlerini yaratabileceği koşullar için mücadele etmek, böyle bir perspektife sahip olmak, ertelenemez ödevlerdendir ve yönelimlerimizin bu sorumluluk içerisinde gerçekleşmesi için adımların atılmasındadır.

 

İlk iş, platonik bir soyutlamadan başka anlam taşımayan ortak akıl güzellemesini, elimizin tersi ile öteye itmektir…