havadurum
Seçkin Sağlam

ssboreas17@gmail.com

Savaşa ‘dur’ demek

1706
“Arap baharı” ambalajı ile Amerika ve İsrail’in bölge üzerindeki çıkar savaşlarına alet edilen Ortadoğu halklarının içinde bulundukları dramı bugünlerde kısmen ama ileride daha berrak bir şekilde göreceğiz. Bir “bahar” havası yaratılarak bölgedeki ABD işbirlikçisi ülkelerin silah desteği ile güçlenen teröristlerin Tunus, Mısır ve Libya’da yaptıklarını hep birlikte gördük.
İşbirlikçilerin yalan ve dolana sarılı işgali ile başlayan çok sayıda bölge ülkesinde yönetimlerin değişmesi ve işbirlikçi yönetimlerin iktidara geçmesi ile devam eden süreçte bugün hedefte Suriye’nin olduğunu artık neredeyse herkes biliyor. Bugün hedefte Suriye, yarın İran ama bir gün mutlaka Türkiye olacak o hedef tahtasında…
Ortadoğu ülkelerinde “Özgürlükçü” ve “Muhalif” gibi yakıştırmalarla oluşturdukları “terörist” gruplarla, ülke yönetimini değiştirmeyi, yönünü “batıya” dönen yönetimlerle bölgedeki petrol ve diğer kaynakları eline geçirmeyi amaçlayan ABD ve İsrail, Türkiye’nin de büyük desteği ile amaçlarına ulaşmaya devam ediyor. Türkiye’nin AKP iktidarı ile bölgede neredeyse dost bir ülkesinin kalmaması, Suriyeli muhaliflere Türkiye’den gittiği iddia edilen silahlar, zaten AKP iktidarının bölgedeki işgallere verdiği desteği de ortaya çıkarıyor.
****
Biz de durum aslında farklı değil. 30 yıldır süren çatışma ortamı ile dilimize pelesenk olan, “Terör” kelimesi ile bir çok şeyin üstünü örtmüşüz. Barış gibi, dostluk gibi, kardeşlik gibi, özgürlük gibi.
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde başlatılan barış süreci, sadece meclisteki siyasilerin müdahalesine bırakılmamalı. Ülkedeki tüm kentler, tüm STK’lar, odalar, borsalar, sendikalar kısacası örgütlü olan ve olmayan tüm vatandaşlar bu sürece aktif olarak katılmalı.
Barışı egemen ve kalıcı kılmak, barış taleplerinin toplumsallaşması ile mümkün olacaktır. Türkiye’nin en doğusundaki Kürt köylüsü ile batıdaki Türk’ü, Yörük’ü, Pomak’ı, Kuzey’deki Laz’ı, Güney’deki Arap’ı kısacası Anadolu coğrafyasındaki halkların barış talepleri ne kadar çok dillendirilirse, haykırılırsa ve “sessiz çığlıkları” uğultuya dönüşürse barış kalıcı olacaktır.
Belki bir klişe ama farklılıklarımızın gerçekten zenginliğimiz olduğunu bilmek, azınlık değil asli unsur olarak Türkiye’deki her halkı kabul edebilmek, barış için en önemli yoldur. Silahlar bırakılır, dağdan inilir, bunlar belki de iyi en kolay tarafıdır işin. Çünkü kafaların içindeki “hasımlık”, benmerkezcilik, ötekileştirmeler, dışlamaların bitip, barışın toplumun tüm katmanlarınca kabul edilip istenmesi çok daha önemli olacaktır.
Emek Partisi’nin organize ettiği, yurt genelinde yayılan “Savaş ‘dur’ de, demokrasi için birleş” kampanyası tam da bu noktada büyük önem taşıyor. Yani barışın toplumsallaşması, 7 bölge 81 ilin tüm ilçe ve köylerine kadar her yerde talep edilmesi, bunun için mücadele edilmesi anlamında önemlidir. Emek Partisi de bu yöndeki sorumluluğunu büyük ölçüde yerine getirmektedir. Bize ise oraya katılıp, fikirlerimizi söylemek kalacak.
“Savaş ‘dur’ de, demokrasi için birleş” Çanakkale ayağında yarın İstanbul Bağımsız Milletvekili Levent Tüzel’in konuşmacı olacağı panele katılmak, aynı zamanda Çanakkale için üzerimize düşüne yapma anlamına da gelecek. Tüzel’in Çanakkale’den vereceği mesajlar, hem ülke hem de Ortadoğu’daki çatışma ortamı noktasında son derece önemli olacak.
İyi hafta sonları…