havadurum
Ensar İlyasoğlu

ensarilyasoglu@gmail.com

Siyanürlü şirkete ucuz figüranlık!..

Ektiği toprağa, aldığı ürüne, dalından meyve kopardığı ağaca, akan suyuna, uçan kuşuna yabancılaşmış/yabancılaştırılmış, sayıları üçü beşi geçmeyen muhtarlar ve peşine taktıkları az sayıda köylüyle Çanakkale Belediyesi'nin önünde açıklama yapanlar, elbette 'yeni tip' 'yerli' yurttaş görüntüsü yaratma adına, kimlere hangi yabancı güçlere ucuz figüranlık yaptıklarının farkında değillerdir sanırım(!)...

6283

 

 

 

Peki, ellerine tutuşturulan metnin, hani neredeyse yazının kendisinin bile kimlerin kaleminden çıktığını açığa vurduğu bu senaryonun “amacı ne, neyi hedefliyor” sorusuna önce küçük yanıtlar verelim... 

 

Ama yanıtlara geçmeden şunu söylemeliyiz, hiç de şaşırtıcı değil, ben böyle durumları “Al Osman’da oyun çok” diye tanımlarım. Burada, bu “Al Osman”, yerli iş birlikçi tutmuş, emperyalist bir odak… Hatta, daha önceki yazılarımızda işin bu yönüne, bu tür alavere dalavere çevirebileceklerine dikkat çekmeye de çalışmıştık. Başka senaryolara ihtiyaç duyabileceklerini de unutmamalıyız… Anamdan öğrendiğim sözle “su uyur düşman uyumaz” diyerek bu faslı kapatalım…

 

Belediyenin önündeki “protestocular” ne yapmak istiyor?

 

İlk argümanları; Bölge Kazdağları değilmiş! Buradan, siyanürcü şirketin eylemlerine karşı çıkan ve Kazdağları söylemini kullananların bu söylemini zayıf düşürmeyi amaçlıyorlar.

 

İkincisi; Belediyeyi mücadelenin dışına itmeye, onun eylemlere verdiği desteği, özellikle lojistik desteğini kesmesini isteyerek ve buradan emperyalist şirkete karşı sürdürülen mücadeleyi bir dayanağından yoksun bırakmayı hedefliyorlar…

 

Üçüncüsü; Bu mücadelenin bütün ülke nezdinde simgesi durumuna gelmiş olan ve öyle görünen, sembolleşmiş çadırların oradan sökülüp atılmasını ve çadırlı eylemin sona erdirilmesini sağlamak…

 

Orada kurulu bulunan çadırların, siyanürcü şirketin faaliyetlerine saplanmış bir hançer etkisi yarattığını söylemek toplumsal psikoloji açısından hiç de abartı sayılmamalıdır. Ve eğer oradan çadırlar sökülüp atılırsa, geniş yığınlar nezdinde, bu mücadele simgelerinden yoksun bırakılarak, siyanürcü şirkete derin bir nefes aldıracağı düşüncesi, protestocuların metninin yazılış psikolojisini yönlendiren öngörü olarak algılanması zor bir analiz değildir…

 

Böylesi bir durumda siyanürcü şirket, mücadelenin en çetin evresinin, yani kendisini en çok zorlayan evresinin aşıldığını, işin kendisi açısından daha kolay bir evreye geçtiğini düşünebilecektir.

 

Bir başka amaç; çadırlı eylem ile genel olarak Çanakkale ve diğer illerdeki eylemleri, birbirinden koparmak, aralarındaki bağları zayıflatmak, parçalamak ve güçsüz kılarak sönümlendirmek… Protestocuların yazdığı metnin bir başka hedefi de bu noktadır. Ki emperyalist yağmacı ve haydutlar, bu konuda baya deneyimlidirler.

 

Bu ucuz gösterinin ve siyanürcü aklın yapmak istediği bir başka şey de; köylülerin, doğrudan o bölgede yaşayanların, şirketten hiç şikayetçi olmadıklarını, tam tersine siyanürcü şirketin yöre köylülerine, iş, aş ve ekmek sağladığını anlatma gayretidir… Ve devamla her türlü önlemin alındığı ve Atikhisar Barajında biriken suyun kirlenmeyeceği, hani neredeyse siyanürün de zararsız olduğunu söylemeye, söylettirilmeye kadar uzanan ucuz söylemin başka bir halkasını oluşturmaktadır…

 

Dahası bu yağmacı, talancı, zehir saçan emperyalist şirketi, neredeyse velinimet gibi gösterme gayreti de gözlerden kaçmıyor.

 

Bir başka yön ise, kitlelerdeki mücadelenin verdiği, daha doğrusu emperyalist bir yağmacı şirkete karşı verilen doğayı, insanı ve yaşamın geleceğini savunmanın kazandırdığı moral gücünü ve moral değerleri zayıflatarak kitlelerin psikolojik üstünlük duygusunu tahrip etmeyi hedeflemek…

 

Sonuç olarak bu ucuz senaryonun, belediyenin önüne sürülen figüran gösterisinin, kendisine ve kendi gerçeğine yabancılaştırılmış olanların, anlık çıkarları için bütün bir geleceği, kendilerinin ve çocuklarının da geleceği dahil olmak üzere feda ettikleri aşikardır…

 

Elbette, bu ucuz gösteri, hedeflerine ulaşamaz… Siyanürcü şirkete karşı, bugüne değin sürdürülen mücadelenin yarattığı toplumsal bilinç ve deneyim, bu küçük ve kimlerin kaleme aldığı belli olan “numaraları”, “senaryoları” ve “oyunları” anlayacak, boşa çıkaracak ve bu yağmacı, siyanürcü çevrelerin ve iş birlikçilerin tezgahlarını parçalayacak düzeydedir.

 

Bir kez daha yineleyelim, orası Troia ve Kazdağları coğrafyasıdır. Siyanürcü şirket orada doğaya karşı; doğanın bugününe ve geleceğine karşı, ormanlarına karşı bir kıyım, bir jenosit uygulamaktadır. Buna izin verilemek ve Kazdağları bölgesinden, pılılarını pırtılarını, taslarını taraklarını, yanaşmalarını yardakçılarını, aletlerini edevatlarını toplayıp defoluncaya değin bu mücadele sürecektir.

 

Bunu böyle bilesiniz…