havadurum
Ensar İlyasoğlu

ensarilyasoglu@gmail.com

Sonrası tufan mı, demokrasi mi?!

1093
Seçime giderken, genel duruma çok kısa bir kaç örnek üzerinden bakmaya çalışalım...Özellikle,iki parti açısından ve yine çok kısa bir kaç belirlemenin altını çizelim...
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 400 milletvekili istiyor.Şimdi küçük bir tenzilatla, 335 milletvekili için ``yetmez ama, evet`` diyor. Hadi,verelim bakalım!... Dönelim Davutoğlu`na; avucumuza düşen nur topu gibi iç güvenliklik yasası eşliğinde; ``İzinsiz gösterilere bir dakika bile müsamaha edilmeyecek!`` Hadi,siz`` müsamaha etmeyin`` bizlerde sokağa çıkmayalım!... Hatta, hangi cenazeye katılıp katılmayacağımıza siz icazet buyurun!...
Peki, sonuç ne olacak? Cumhurbaşkanı ve Başbakan ne yapmak istiyor?! Memlekete özgürlük mü getirecekler?! Vatandaşın iş,aş sorununu mu çözecekler?! Çevre tahribatını mı önleyecekler? Hangi özgürlük alanlarını geliştirecekler?! Var mı böyle umudunuz (umudumuz)!... Dahası, ``parlamenter sistemi geri dönülmeyecek şekilde bekleme odasına almışken,`` iç güvenlik yasası başımızda Demokles`in Kılıcı gibi sallanırken; özgür yarınlardan umutlu olabilir miyiz?!..
Uygulamalara ve söylemlere baktığımızda, bugüne kadar siyasi iktidarın yaptıkları üzerinden bir sonuç çıkarmaya çalıştığımızda,eğer Cumhurbaşkanı`na 400 milletvekili bahşedersek; yandı gülüm keten helva!... Oysa bize özgürlük gerekiyor!... Burada özgürlüğü, geniş felsefi anlamıyla değil; somut,pratik karşılıkları açısından ele almak gerekiyor. Bugün için seçimlere giderken özgürlüklerin pratik karşılığı olarak ne anlamalıyız ve neyi talep etmeliyiz? Çok basit. İki temel anayasal güvence!... Birincisi örgütlenme özgürlüğü, ifade özgürlüğü ve bunların karşılıklarından birisi olarak toplantı ve gösteri yapma haklarının özgürce kullanılabilmesi. Halklar açısından başka ne söylenebilir? Özgürlük bağlamında ifade edersek; dillerin, kimliklerin,kültürlerin tam hak eşitliği!... Peki, siyasi iktidarın bunlara yönelik bir kararlılığı var mı? Ben göremiyorum.! Ya siz?!
Eğer özgür bir gelecek istenseydi; iç güvenlik yasası bugün toplumun karşısına çıkarılmazdı!... Buradan bir başka şey daha ifade edelim, daha doğrusu bir soru soralım ve birlikte cevap arayalım... Sizler, hiç Türkiye`nin yakın tarihinde ve Dünya`nın herhangi bir ülkesinde özgürlükler kısıtlanırken, demokratik haklar budanırken, anayasal haklar sınırlandırılırken; halkın ekmeğini büyüdüğüne tanık oldunuz mu?!...
Türkiye`nin ve insanlığın deneyimleri göstermiştir ki ekmeğinizi küçültmek isteyenler önce özgürlüklerinizi ve demokratik haklarınızı küçültür, yok ederler!... Kuşkusuz ki ekmeği küçülenler, ücretleri azalanlar yalnızca o ülkenin emekçileri olmuştur hep!... Bir avuç azınlığın iktidarın etrafına çöreklenmiş rantiyecinin geliri inanılmaz ölçülerde büyümüştür!... İstatistiklere bir bakın. Son 10 yılda en yukarıdaki %20`lik dilim ile diğer toplum kesimleri arasındaki gelir uçurumunu gösteren makas, inanılmaz ölçülerde üstteki %20`nin lehine açılmıştır!... Seçimlerden sonra, Cumhurbaşkanı`nın istediği 400 milletvekili talebi gerçekleşirse; gökten başımıza neler yağacağını, Davutoğlu`nun ``İzinsiz gösterilere bir dakika ile müsamaha edilmeyecek!`` sözlerinin sokaklarda nasıl sonuçlanacağını tahayyül bile edemeyiz!...
Geçerken şunu da ifade edelim; Cumhurbaşkanı`nın 400 milletvekili istemiyle Davutoğlu`nun `` İzinsiz gösterilere bir dakika bile müsamaha edilmeyecek!`` sözleri, mevcut anayasaya aykırı istem ve ifadelerdir!... Bu istem ve söylemlerin neden anayasa aykırı olduğu üzerine o kadar çok şey yazıldı ve söylendi ki, bir kez de burada tekrar etmek istemiyorum!...
HDP açısından gelişmeleri değerlendirdiğimizde; özgürlükler adına, yukarıda çok kısa olarak söylediğimiz haklar adına, ``yeni yaşam`` formülasyonu ile daha aydınlık bir Türkiye söylemi ile halkın karşısına çıktığını ifade etmeliyiz. Yalnızca ögürlüklerimizi değil, halkın aşını ve ekmeğini küçültmek isteyen AKP iktidarına karşı HDP`nin savunduğu ``yeni yaşam``ın demokratik bir Türkiye için ne denli önemli olduğunu ve Erdoğan`ın gelecek projelerinin önüne gerçek bir barikat, gerçek bir ``baraj`` oluşturabilecek bir güç olduğunu görmeli,anlamalı ve tutumumuzu buradan belirlemeliyiz!... Sorumluluk herkesindir, hepimizindir!....
Seçimlerde alacağımız tutum; sonrasının tufan mı, demokrasi mi, baskı mı özgürlük mü sorununun temel yanıtını verecektir.