havadurum
Damla Yeltekin

damlayeltekin@gmail.com

Taşımalı eğitimde sefer tasları boş!

1415
Kocaeli Ekmek ve Gül Derneği`nin başlatmış olduğu Okullarda bir öğün ücretsiz yemek kampanyası, tüm Türkiye`de yankı buldu. Ses oldu, konuşuldu.
 
Farklı siyasi grupların büyük bir kesimi, bu ortak paydada birleşebildi. Başkaca demokratik kitle örgütleri, siyasi partiler de kampanyaya destek verdi. Kocaeli`nden başlayan çığlık, diğer illerde de kampanyaya dönüştü.
 
Çanakkale Merkez`de de bu işi sahiplenen Ekmek ve Gül`ün çağrısıyla bir araya gelen demokratik kitle örgütleri, kampanyayı; kent geneline yaydı.
 
Kimin nasıl ortaya çıkardığı bilinmeyen beslenme hakkı; konuşulmaya başlandı. 
 
Giderek yoksullaşan halkın, bir çığlığıydı aslında.
 
Çocukların hakkı için çıkan bu çığlık, enflasyonun yüksek sıçrayışlarına inat, doğru yorumlama ve çözüm önerileriyle birlikte TBMM`ine kadar gitti. Başta red oyu alsa da kampanya; en sonunda Milli Eğitim Bakanlığı tarafından okulöncesi öğrencilerine günlük bir öğün ücretsiz yemek verileceği açıklandı.
 
O tarih ise bugün. 6 Şubat.
 
Ama kampanyayı örenler, bunun da ötesinde, eğitimin her kademesinde beslenme hakkını savunmaya devam ediyor. Eğitimde eşitlik için, anaokulu, ilk ve orta okul, lise ve en nihayetinde başında barınma sorunu gibi büyük bir dert olan üniversiteliler için...
 
(Ek olarak Çanakkale Belediyesi de geçmiş yıllarda da devam ettirdiği, beslenme desteğini yelpazesini genişleterek devam ettiriyor. Öncelikle ihtiyaç sahibi çocuklar başta olmak üzere, bütçesinden çocuklara pay ayırmanın en doğal hakkını kullanıyor) 
 
Kent genelinde, yankı bulduğu gibi diğer illerde de sıklıkla sokaklarda, okul çıkışlarında konuşulan bu sorun; bu kampanya belki de uzun zaman sonra; halkların kazandığı önemli bir deneyim ve kazanım olacak. 
 
Çünkü kampanya,
Beslenmenin bir hak olduğu düşüncesinden uzaklaştırılmış kitlelerin sesi oldu,
Doğru yöntem ve çözüm önerileriyle çocuklar için bir çıkış oldu.
4 çocuktan 1`inin okula aç gittiği Türkiye`de bir umut oldu.
Meclis`te görüşülen halkın vergileriyle ortaya çıkan ödeneklerin aktarılacağı yerlerin, halk tarafından belirlenmesi gerektiğinin önemli bir kanıtı oldu. Hangi siyasi görüşten olursa olsun, ailelerin çocuklarının; çocuk olduğunu hatırlattı. Burada iki husus var şimdilik değineceğimiz.
 
İlk olarak;
Eğitim emekçileri, bu kampanyanın neresinde?
Ne kadar sahipleniyor ve benimsiyorlar? Çok fazla, farklı görüşte konfederasyona bağlı öğretmen sendikasının olduğu bir ülkede, çocuğun ve çocuk haklarını savunmanın ortak paydasında; bu eğitim sendikaları bir araya gelecek mi? Ya da ne kadar bir araya gelebilecek? Ellerini, taşın altına ne kadar koyabilecek?
 
İkinci olarak;
Hali hazırda taşımalı eğitim alan öğrencilere de yemek veriliyordu. -di`li geçmiş zamandan günümüze kadar... Yani geçmişte de veriliyordu! Verilmeye de devam edecek... Ama ne kadar nitelikli?
Taşımalı eğitim alan öğrenciler, ne kadar sağlıklı ve yeterli beslenebiliyor?
Taşımalı eğitim alan öğrenciler ve taşımalı okullarda eğitim veren öğretmenlerden kulağımıza fısıldanan ses o kadar cılız ki...
 
Yemek porsiyonlarından daha da cılız. Çünkü taşımalı eğitimde yemekler yetersiz. Çünkü oraya ayrılan ödenek de yetersiz. Yetkililerin öncelikle hali hazırda bu hakkın tanındığı öğrencilere; "nitelikli, sağlıklı ve dengeli beslenme koşulları sağlanabiliyor mu?" konusunu araştırmaları gerekiyor. Bu konuya kulaklarını kapatmamaları gerekiyor.
 
Kara şimşek, nohut, makarnaŞirketlere ödenen öğrenci başına ücretin yetersizliği, enflasyon ve boş tabaklar... karnı doymayan öğrenciler, kötü yemeklerle, lezzetsiz yemeklerle baş başa bırakılan öğrenciler, öğrencilere yetemedikleri için dertlenen öğretmenler, içi acıyan öğretmenler...