havadurum

Büyük Yeni Han'ın Işıltısında: Gümüş Sanatı

Büyük Yeni Han'da gümüşün büyülü dokunuşu hayat buluyor. Osmanlı ve Türk motifleriyle bezenmiş eserler dünya sahnesine çıkıyor.

636
Büyük Yeni Han, 1764 yılında Sultan 3. Mustafa tarafından yaptırılmış ve mimar Mehmet Tahir Ağa'ya inşa ettirdi. Günümüzde ise bu tarihi han, gümüş sanatının ender bulunan eserlerinin üretildiği merkezlerden biri olarak değerlendiriliyor. Hanın içerisindeki atölyelerde, Osmanlı ve Türk motifleriyle bezenmiş gümüş eserleri üretilmekte; aynı zamanda televizyon dizileri ve sinema filmleri için çekim mekanı olarak da kullanılıyor.

"Hanımız aynı zamanda dizilerle de ünlenen bir han"

Gümüş Eşya El Sanatkarları Derneği Başkanı ve gümüş sanatkarı Şahin Karaman, meslekteki 39. yılında gümüş kakma, kabartma tekniklerinde usta olduğunu belirterek, "Batman Sason'luyum. 10 yaşındayken 1984'te İstanbul'a göçtük. Daha önceden geldiğimizde çalışacağımız sanat atölyesi ayarlanmıştı. Buraya yakın olan bir handa 1991'de abilerimle beraber bir atölye açtık. Oradaki atölyeler küçüktü. Daha sonra bu hana taşındık. 22 yıldır da buradayız. Hanımız çok güzel, ferah, tarih kokuyor. Buralarda çekimler yapıyorlar. Ziyaretçilerin de gözü önünde bu sanatı sergilediğimiz için hoşlarına gidiyor. Zaten rehberler de gruplar getiriyor. Hanımız aynı zamanda dizilerle de ünlenen bir handır" dedi.

"Emek, sabır, kabiliyet istiyor"

Karaman, han içerisinde yer alan Gümüş Eşya El Sanatkarları Derneğinin 2006'da kurulduğu ifade ederek, "Büyüklerimiz kurdular, bizler de devam ettiriyoruz. Şu an üyemiz 93. Bu 93'ü de tek branşta çalışmıyor. 6-7 branştan oluşuyor mesleğimiz. Türkiye genelindeki usta sayımız bu. Çok az, gittikçe de eriyor. Şu an atölyemizde çırak yetişmiyor. Gelecek kuşaklara aktarma sıkıntısı yaşıyoruz. İşimiz zor bir meslek. Emek, sabır, kabiliyet istiyor."

"Gümüş sonsuzdur"

Gümüş sanatkarı Metin Damar, 1973'te Bitlis'ten İstanbul'a geldi. Damar, uzun bir süre bir usta yanında çalıştıktan sonra 1984'te kendi atölyesini açtı. Farklı objeler tasarlayan Damar, "Çünkü bir camın, porselenin, elektronik eşyanın ömrü bellidir. Ama gümüş sonsuzdur. Gümüş değerinden dolayı çöpe de atılmaz, bir şey de olmaz. Fakat son zamanlarda gümüş sanatkarlarını desteklemek diye bir şey kalmadı artık. Şu anda küçük atölyeler can çekişiyor. Hanımız güzel, rahat. Dükkanlarımız büyük. Yapanlar, bize bugünü yaşatanlar nur içinde yatsın. Buranın en büyük özelliği de eskiden buranın suyu sarnıçtan gelirdi. Terkos'a bağlı değildi" dedi.

"Çok güzel sanatçılarımız var ama sadece burada sanatkar olarak kalıyorlar"


Yaklaşık 43 senedir gümüş el işçiliğiyle süs objeleri üreten Zeki Topbaş, "Esas mesleğim dövmecilik. Bir objeyi döve döve şekillendiriyorum. Gümüş, bakır, altın maden türü fark etmiyor. 5 senedir bu handayım. Burada yeni arkadaşlıklar, dostlar, yeni işler edindik. Ben esnaf olarak da bu hana olan ilgiyi az görüyorum. Daha fazla olması lazım. Daha güzel destek olması lazım ki ortaya güzel sanat eserleri çıksın. Çok güzel sanatçılarımız var ama sadece burada sanatkar olarak kalıyorlar."

"Han, restore edilirse kİtalya'daki Kolezyum buranın yanında yalan olur"

51 yıldır gümüş el sanatlarıyla uğraşan sanatkar Ali Aksu, özgün tasarım eserler üretiyor. Aksu, İlham Aliyev'in daveti üzerine Azerbaycan'da gümüş el sanatı üzerine bir yıl boyunca eğitim verdiğini belirterek, Kültür ve Turizm Bakanlığının destekleriyle hanın aslına uygun restore edilmesi temennisinde bulundu. Aksu, "Han, aslına uygun restore edilirse kesinlikle İtalya'daki Kolezyum buranın yanında yalan olur. Muhteşem bir görüntüsü var burasının ama gözümüzün önünde git gide bozuluyor." şeklinde konuştu.

Büyük Yeni Han'a da 1989'da ilk gelen gümüş sanatkarı

Gümüş sanatkarı Bedros Damar ise ilkokuldan beri bu meslekte. Damar, "Ben okumak istiyordum. Babam bu mesleğin eritme bölümündeydi. 'Oğlum ben seni okutamam, sen de git sanat öğren, ekmek paranı çıkar' dedi. Bende de geliş o geliş. Aşağı yukarı 13, 14 yaşımdan beri bu meslekteyim. 51 sene oldu bu sektörde." dedi. Büyük Yeni Han'a da 1989'da ilk gelen gümüş sanatkarı olduğuna işaret eden Damar, sözlerini şöyle sürdürdü: "Benim hana geldiğim zaman dokumacılar vardı. Makinaları çok ağırdı. Onlar çalıştığı zaman çok ses çıkıyordu. O zaman dokuma makinalarının sesleri vardı, şimdi çekiç sesleri var. Onlar taşındılar. Onların boşalttıkları yerlere gümüşçüler ve takıcılar olarak bizler geldik. Hemen hemen doldurduk. Bizim hanı bir okul gibi düşünün herkes kendi branşının ustasıdır. Her dükkandaki hiçbir iş tek bir ustanın elinden çıkmıyor. Mutlaka 3-4 usta elinden geçmesi lazım ürünün."
(AA)
Paylaş