havadurum
Sermet Atadinç

sermet@canakkaleolay.com

Uçurum büyüyor!

Türkiye İstatistik kurumunun (TUİK), Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması sonuçları açıklanınca biraz olsun ekonomik gerçeklerle yüzleşme fırsatı bulduk. Kapitalist sistem bu gerçeklerin gözden ırak olması için her şeyi yapmaktadır. Hele bizim gibi savaş ve şiddet sarmalının içerisinde olan bir ülkenin halklarının ekonomik gerçekleri değerlendirmesi, analiz etmesi pek düşünülemez. Her gün onlarca yurttaşımızın ölüm haberi ile güne başladığımız bir ülkede bazı gerçeklerin üzerinin örtülmesi, beraberinde bilgi kirliliği ve çarpıtmaya dayanan egemen söylev nedeniyle pek çok gerçeğin farkına varamadan yaşayıp gitmekteyiz. Tabii buna yaşamak denirse…

1946

 TÜİK’in açıkladığı Gelir ve Yaşam Koşulları Anketine göre, en yüksek gelir grubunun toplam gelirden aldığı pay yüzde 46.5’e yükseldi. En yüksek gelire sahip yüzde 20’lik grubun toplam gelirden aldığı pay bir önceki yıla göre 0.6 puan artarak yüzde 46.5, en düşük gelire sahip yüzde 20’lik grubun aldığı pay ise 0.1 puan azalarak yüzde 6.1 oldu. Buna göre; toplumun en zengin yüzde 20’sinin gelirinin en yoksul yüzde 20’sinin gelirine oranı 7.4’ten 7.6’ya yükseldi.

Gelir adaletsizliği uçurumun her geçen yıl artığı ülkemizde yaklaşık 12 milyon yurttaş yıllık 8 bin liradan az gelirle yaşıyor.

Halkın yüzde 39’u sızdıran çatıya, yüzde 43’ü rutubetli evlere mahkûm...

Nüfusun yüzde 14.7’si yoksulluk sınırının altında kaldı.

Yani 12 milyon civarındaki yurttaş yoksulluk sınırı altında.

Ülkedeki hane halkının yüzde 68’i borçlu ya da taksit ödüyor.

Araştırmaya göre, maddi yoksunluk oranı yüzde 30.3 oldu.

Finansal sıkıntıda olma durumunu ifade eden maddi yoksunluk; çamaşır makinesi, renkli televizyon, telefon, otomobil sahipliği, beklenmedik harcamalar, evden uzakta bir haftalık tatil, kira, konut kredisi, borç ödemeleri, iki günde bir et, tavuk, balık içeren (veya vejetaryenler için eşdeğer yiyecekler) yemek ve evin ısınma ihtiyacının ekonomik olarak karşılanamaması şeklinde tanımlanıyor.

Yani ülkedeki yurttaşların üçte biri tatile gidemiyor, evinde çamaşır makinesi ve renkli televizyonu yok.

Yukarıda belirtilen dokuz maddenin en az dördünü karşılayamayanların oranı olarak tanımlanan ciddi maddi yoksunluk oranı 2014 yılında yüzde 29.4 iken 2015 yılında yüzde 30.3’e yükseldi. Bu göstergelerden, evden uzakta bir haftalık tatili karşılayamayanların oranı yüzde 71.4, iki günde bir et, tavuk ya da balık içeren (veya vejetaryenler için eşdeğer yiyecekler) yemek masrafını karşılayamayanların oranı yüzde 35.8 ve beklenmedik harcamaları karşılayamayanların oranı yüzde 32.6 oldu.

İşte memleketimden insan manzaraları böyle iken, bu gerçekler siyasal iradenin gündeminde yok, pek de onları ilgilendirmiyor zaten!

Onlar kendi sömürü çarklarını sürdürmek adına her noktada çarpıtma, gerçekleri gizleme peşinde.

Çanakkale AKP Milletvekili Bülent Turan‘ın çarpıtmalarını yazmaya ben bıktım, o çarpıtarak siyaset yapmaya bıkmadı doğrusu!

Tabii yapacağı başka bir şey yok; nede olsa çarpıtma ve dezenformasyon üzerinden kurgulanan bir siyasi geleneğin temsilcisi.

Son olarak da sormuş; “Zekeriya Öz`e övgüler düzen kim ”diye…

Sözde buradan hareketle CHP’yi eleştirdiğini sanıyor.

Şimdi ben de soruyorum; zırhlı aracını Öz’e kim verdi,

Zekeriya Öz’e yöneltilen eleştirilere, “İtalya’da temiz eller olduğu zaman İtalya’yı Türkiye’ye örnek gösterenler lütfen şu anda da Türkiye’de temiz eller operasyonunu yapanlara saygı duysunlar, …” diye savunan kimdi 7 yıl önce?

Aklı sıra şimdi FETÖ çetesi üzerinden 17- 25 Aralık operasyonlarına konu olan yolsuzlukların üzeri örtülmeye çalışılacak!

Bülent Turan şimdi bu rolü almış kendisine…

Adama sormazlar mı; ayakkabı kutularındaki paraları, yatak odalarındaki para sayma makinalarını, bir türlü sıfırlanamayan dolarları, istifa etmek zorunda kalan bakanları, yolsuzlukların araştırılması için meclis araştırmasına karşı çıkanların kimler olduğunu…

Savaş, şiddet politikaları, darbe girişimleri, darbeler, anti demokratik yaklaşımlar, OHAL uygulamaları;  tüm bunlar kapitalizmin vahşi sömürüsünün devamı içindir.

TUİK’in ortaya koyduğu tabloda bu politikaların sonucudur.

Ancak ne yaparsanız yapın güneş balçıkla sıvanmaz.