“Doğrusu, basın meslektaşlarım adına utanacağım bir performans sergiledi geçtiğimiz süreçte. Bir savaş medyası yarattık neredeyse. Savaş boyalarını hemen süren, hemen jetleri, saldırgan sloganları yücelten bir medya var. Sadece yurttaş olarak değil, gazeteci olarak da bu anlayışla mücadele etmeye çalışıyoruz. Yayınladığımız haber belki gazetecilik açısından önemliydi ama sayın başkanın söylediğinden anlıyorum ki, daha önemli olan onu savunma biçimimizdi. Ve orada ben yalnız değildim. Bütün yazarlar, muhabirler, çalışanlar habere sahip çıktılar. Bu utancın, bu yalanın sergilenmesine omuz verdiler ve biz bu haberle bütün dünyaya barışın hangi yollardan geçtiğini ve savaşın hangi yollardan teşvik edildiğini göstermiş olduk.
“Barış kültürümüz olsun” ana teması ile bu yıl 52’ncisi düzenlenen Uluslararası Troia Festivali, Troia Ören Yeri’nde gerçekleştirilen törenle resmi açılışını yaptı. Buradaki açılışa Çanakkale Belediye Başkanı Ülgür Gökhan, CHP milletvekilleri Muharrem Erkek ve Bülent Öz, Çanakkale Boğaz ve Garnizon Komutanı Tuğamiral Hasan Nihat Doğan, Kardeş Kent Osnabrück Belediye Meclis Üyeleri, Avustralya Konsolosu, festivalin kurucularından Hüseyin Uluarslan ve Çanakkaleliler katıldı. Açılış konuşmasında CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun mesajı okundu. Ardından Troya Kazı Heyeti Başkanı ve ÇOMÜ Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Rüstem Arslan, uzun yıllar boyunca Troia kazılarına başkanlık eden Alman Arkeolog Prof. Dr. Osman Manfred Korfmann’ı anarak yaptığı konuşmayı, Korfmann’a saygı duruşu ile sonlandırdı.
“Birlikte yaşıyoruz” vurgusu
Çanakkale Belediye Başkanı Ülgür Gökhan, açılış töreninde yaptığı konuşmada barışa ne kadar ihtiyaç duyulduğuna dikkat çekerken, festivalin ana teması olan “Birlikte yaşıyoruz” vurgusunu yineledi. Gökhan, burada yaptığı konuşmasında; “Birlikte yaşadığımız Dünya tam 4.5 milyar yaşında. Yaşlı dünyamız üzerindeki biz insanlar, 200 bin yıldır varız. Bu geçen zamanda, biz insanoğlu dile kolay, tam 15 bine yakın savaş yapmışız. Ne dehşet ki sadece 26 gün savaşsız kalmışız. Evet, 200 bin yıl içinde sadece 26 günlük barış. Bu antik tiyatrodan, Troia’nın kucağından birlikte bir zaman yolculuğuna çıkalım. Bundan 2627 yıl önce bugün Milattan Önce 612’de Asurların Ninova kenti savaşla yerle bir oluyor. Yıkılışın sesini duyuyor musunuz? Bundan 223 yıl önce bugün, 1792’de Fransa’da ki isyanda binlerce insan ölüyor. Kurşun seslerini duyuyor musunuz? Bundan 111 yıl önce bugün Rus ve Japon gemileri denizlerde savaşıyor. Top seslerini işitiyor musunuz? Bundan 100 yıl önce, 1915’de tam da bugün karşıda Anafartalar ve Conkbayırı Savaşları oluyor. Barut ve kan kokusunu hissediyor musunuz? Bundan 25 yıl önce bugün, 1990’da Sri Lanka’da 127 insan ölüyor. Çığlıklarını duyuyor musunuz? Bundan 70 yıl önce yine bugünlerde, Hiroşima’da atılan “küçük çocuk” isimli atom bombasıyla, küçük çocukların da içinde olduğu 140 bine yakın kişi ölüyor. Yanık insan kokuları burnunuza geliyor mu? Farkındayım, tarihten verdiğim bu örnekler iç karartıcı, yürek burkucu, çok can sıkıcı. Ama hepsi gerçek ve hepsi yıllar önce sadece bugünlerde olanlar. Şüphesiz savaşların kahramanlığını da yüceltir, efsaneleştiririz. Ama asıl yüceltilecek olan barış, barıştaki ve birliktelikteki güzelliktir.
“Sadako’nun yarım kalan işini tamamlıyoruz”
“Siz hiç hayatınızda kağıttan 644 turna kuşu yaptınız mı?” diyen Başkan Gökhan, “Sadako Sasaki isimli bir kız çocuğu yaptı. Sadako yaşasaydı bugün 71 yaşında olacaktı. Hiroşima bombası, o henüz 1 yaşındayken yaşadığı yere düştü. O gün ölmedi. Bombanın etkisiyle yıllar içinde lösemi hastalığı çocuk bedenini yakaladı. Sadako, kâğıttan turnalar katlamaya başladı.
Çünkü bir efsane duymuştu: ‘Bir insan hastalanınca, kâğıttan bin turna’ yaparsa, bunu gören tanrılar o kişiyi sağlığına kavuşturacaktır...’ Sadako, turnalar katlamaya başladı. Konuştu turnalarıyla: ‘Kanatlarınıza huzur yazacağım. Böylece tüm dünyada uçabileceksiniz…’ dedi. Ama Sadako, ne yazık ki 644 ncü turnayı katlarken öldü. Sadako’nun yarım kalan işini Çanakkale’de biz sürdürüyoruz. 52. Yıl festival afişimiz gibi, kuşların kanatlarına huzur yazan kız gibi, kanadına barış yazıp, ağzına zeytin dalı takıp, kuşları kanatlandırıyoruz. Bir Alman Atasözü; ‘Kargalara yarenlik eden güvercinin tüyleri beyaz kalabilir. Ama kalbi kararır.’ der. Biz ne kargalarla yarenlik ediyor, ne de kalbimizi karartıyoruz. Birlikte yaşamalarına fırsat verilmeyenlerin ardından, birlikte yaşıyoruz diye sesleniyoruz. Sadako’nun mezarından 9 bin km. uzaklıkta, 9 defa yıkılmış bu antik kentten ısrarla ve inatla barış barış barış diye haykırıyoruz” ifadelerini kullandı.
Neden Can Dündar?
Homeros Bilim, Kültür ve Sanat Ödülü’nün neden Can Dündar’a verildiğini soranlara ise sahneden yanıt veren Gökhan, “9 kez yıkılan bir antik kentten söylüyorum; Barış adına, birlikte yaşam adına yazdıkları ve söylediklerinden ötürü 9 köyden kovulan ve susmayan bir insan olduğu için. Maalesef doğruları söyleyen gazeteci olmanın, kahraman olmak manasına geldiği bir ülkede gerçek gazetecilik yaptığı için. Gencecik bedenlerin ölüme davul zurnayla uğurlanıp, bayrak bayrak tabutlar halinde dönmesine hüzünlendiği için. Ölmenin kolay, yaşamanın zor, savaşın kolay ve barışın zor olduğuna inandığı için. Barışı yücelttiği, göğsünü gerip, göğsünün sol yanındaki cevahiri kirletmediği için.” ifadelerini kullandı. Başkan Gökhan’ın konuşmasının ardından 52’inci Troia Festivali için bu yıl 11’incibi düzenlenen Afiş Tasarım yarışmasında dereceye girerek birinci olan Murat Bektaş ve mansiyon ödüllerini kazanan Şahap Kurtaran ile Ömer Can Sorgunalp, ödüllerini Ülgür Gökhan’ın elinden aldılar.
“Savaşı yaşamış kentler barışın değerini daha iyi biliyor”
Başkan Gökhan’ın ardından ödülünü almak üzere sahneye çıkan Can Dündar, bu ödülü aldığı için ne kadar onur duyduğunu bir kez daha belirterek Çanakkale Belediyesi ve tüm Çanakkalelilere teşekkürlerini iletti. Konuşmasında “Savaşı yaşamış kentler barışın değerini de daha iyi biliyor. Sayın başkanın az önceki olağanüstü konuşması bana bunu düşündürdü. Savaşın acısı demek ki kültürel olarak da insanların içine işliyor ve onları barışa daha sadık daha tutkun hale getiriyor. Çok özel bir günde alıyorum bu ödülü. Dün gecenin ilk saatlerinden beri kayıp haberleri geliyor. Ülkenin en çok barışa muhtaç olduğu bir günde burada barışın ödülünü alıyor olmak hem tuhaf hem onur verici. Biz bu barışı yapmak ne kadar zor, onu yıkmak ne kadar kolay bunu gördük. İki insanı feda etmemiz, belki de yüzyılların emeğini feda etmek iki dakika sürebiliyor ve ne yazık ki o kanlı muhasebe tekrar başlıyor. Ben ülkedeki birçok etkinliğin iptal olduğunu öğrendiğimde bu etkinliğin de iptal olup olmayacağını düşündüm ve devam edeceğini duyduğumda sadece kendi adıma değil, ülke adına sevindim. Çünkü yapmak istedikleri bu. Bu birlikteliği, bu buluşmayı, burada barıştan söz etmemizi, birbirimizin elinden tutmamızı, savaşa dur dememizi, barış için çığlık atmamızı engellemek.Türkiye’den umudumuzu kesmemizi zorlamak belki de. Ama Çanakkale Belediyesi’ni tebrik ediyorum. Konserler bir yana, bu buluşmanın iptal olmaması “biz yenilmedik ve bu oyuna gelmedik” anlamını taşıyor. Bunun için bir kez daha tebrik ediyorum.”
“Can vermiş ve hapiste yatmış meslektaşlarım adına alıyorum”
“Doğrusu, basın meslektaşlarım adına utanacağım bir performans sergiledi geçtiğimiz süreçte. Bir savaş medyası yarattık neredeyse. Savaş boyalarını hemen süren, hemen jetleri, saldırgan sloganları yücelten bir medya var. Sadece yurttaş olarak değil, gazeteci olarak da bu anlayışla mücadele etmeye çalışıyoruz. Yayınladığımız haber belki gazetecilik açısından önemliydi ama sayın başkanın söylediğinden anlıyorum ki, daha önemli olan onu savunma biçimimizdi. Ve orada ben yalnız değildim. Bütün yazarlar, muhabirler, çalışanlar habere sahip çıktılar. Bu utancın, bu yalanın sergilenmesine omuz verdiler ve biz bu haberle bütün dünyaya barışın hangi yollardan geçtiğini ve savaşın hangi yollardan teşvik edildiğini göstermiş olduk. Ondan sonraki süreçte çok saldırının, cezanın muhatabı olduk. Ancak şunu gördük ki ancak ödülü hak etmek için cezaları göze almak gerekiyor. Ben bu ödülü sadece kendi adıma değil, hem gazetem hem de barışın safında durmuş, birlikte yaşamı savunmuş ve bu uğurda can vermiş, hapis yatmış bütün meslektaşlarım adına kabul ediyor, büyük onur duyuyorum. Hayat boyu da bu onuru taşıyacağım ve layık olmak için de barışın, birlikte yaşamın yanında duracağım.” • Özden Yarar