İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nün ÇTSO Kongre Merkezi’nde düzenlediği Nurettin Topçu semineri Eğitim-İş ve Eğitim-Sen’li öğretmenler tarafından protesto edildi. Seminere tepki gösteren öğretmenler, alkışlarla salonu terk etti. Yapılan protesto ile ilgili açıklama yapan Eğitim-İş Çanakkale Şube Başkanı Ahmet Mantaş; “Milli Eğitim Bakanlığı Öğretmen Yetiştirme ve Geliştirme Genel Müdürlüğü tarafından öğretmenlerin yılsonu seminerlerine Eğitim Bir-Sen’in felsefesini kurucu olarak gördüğü gerici bir yazar olan ve ‘Maarif Davası’ diye bir kitabı bulunan Nurettin Topçu’nun yaşamını ve düşüncelerini içeren bir seminer gerçekleştirildi. Eğitim-İş olarak biz öğretmenlerden gelen tepkiler ve sendikamızın gösterdiği tepkiler doğrultusunda, Genel Merkez MYK’mız seminerlerin Nurettin Topçu ile ilgili kısmına katılmama kararı almıştı. Bu doğrultuda üyelerimizi bilgilendirerek, okullarda yapılan bu gerici yazar Nurettin Topçu’nun felsefesinin ve bilgilerinin anlatıldığı kitap çalışması ile seminer sunumlarına katılmama kararı doğrultusunda protesto ettik. Pazartesi günü ÇTSO’nun Kongre Merkezi’nde yapılan sunumda Meslek ve Teknik liseler vardı. Biz de oraya gidip, Eğitim-İş olarak tepkimizi gösterdik. Bugün de, Anadolu liselerine yönelik olarak seminer gerçekleştirildi. Öğretmenlerin birçoğu seminere katılmamıştı. Bunu üyelerimize duyurmuştuk, ama katılan öğretmenlerle oraya gidip, Cumhuriyet düşmanı olan, gerici, Atatürk düşmanı olan, karma, laik eğitime karşı olan, tamamen aydınlanma düşmanı bir insanın Eğitim Bir-Sen’in isteği doğrultusunda seminere konularak öğretmenlere dayatılmasına karşı çıktık. Onun yerine Hasan Ali Yücel, İsmail Hakkı Tonguç, Fakir Baykurt gibi değerler dururken, neden böyle gerici bir yazarı dayattıklarını sorduk ve protesto ettik” dedi.
“Eğitim alanındaki tüm gerici hamlelere karşıyız”
Açıklamasını sürdüren Mantaş; “Eğitim-İş olarak bunu kabul etmediğimizi, bunun karşısında olduğumuzu, aydınlanmadan yana, çağdaş, laik ve karma bir eğitimi savunduğumuzu söyledik ve alkışlarımızla semineri protesto edip çıktık. Onları kendi küf kokan tarihleri ile baş başa bıraktık. Bugüne kadar hiç ismi anılmamış, duyulmamış bir kişinin AKP iktidarının olduğu bir dönemde, sanki maarif öğretmen davasına hayatına kendini atamış bir kişi gibi süsleyip püsleyip, bu gerici anlayışları çağdaş bir anlayışmış gibi sunulmasını kabul etmiyoruz. Bu tutumu şiddetle reddediyoruz. Bugün onun tepkisini gösterdik. Öğretmen arkadaşlardan da bu dayatmalardan dolayı büyük bir tepki var ve buna karşı çıkıyorlar. Öğretmenleri ilçelerden, oradan buradan toplayıp da Çanakkale’nin dışındaki bir seminer alanına götürüp, bir İmam Hatip hocasına bu sunumun yaptırılmasını biz kabul etmiyoruz. Sendika olarak kararımız gereği bunu protesto edip, öğretmenlerimiz kendi okullarındaki seminer çalışmalarına katıldılar. İl Milli Eğitim Şube Müdürü Murat Büyük, o seminerde haddini aşan sözler söylemiştir. Sendikacıların bu konu ile ilgili yaptığı protestoya provokasyon demiştir. Bu bir provokasyon değil. Biz demokratik, Anayasal ve Avrupa İnsan Hakları’ndan kaynaklanan, hürriyet haklarından kaynaklanan, kendini ifade edebilme hakkımızdan kaynaklanan demokratik tepkimizi dile getirdik. Provokatörlük, bu ülkeyi bugün havaalanlarında patlatılan bombalarla, ölümlere neden olan zihniyetin yaptığı olaylardır. Bu zihniyeti yaratanlardır provokatörler. Biz Eğitim-İş olarak eğitim alanındaki tüm gerici hamlelere karşıyız. Atatürk ilke ve devrimleri doğrultusunda, Cumhuriyet devrimleri doğrultusunda bu ülkeyi çağdaş, laik, bilimsel eğitim düzeyinde karma eğitimi savunmaya devam edeceğiz” dedi.
“Bu kitabın öğretmenlere dayatılması kabul edilemez”
Seminerde gerçekleştirilen protesto ile ilgili açıklama yayınlayan Eğitim-Sen Çanakkale Şube Yönetim Kurulu ise açıklamasında; “Bugüne kadar öğretmenlerin düşüncelerine, taleplerine, iradelerine önem vermeyen, ’ben yaptım oldu’ diyerek hareket etmeyi kendisine ilke edinen Milli Eğitim Bakanlığı, bu tavrını seminer çalışmalarında da sürdürüyor. Konu başlıklarının belirlenmesinden, tartışma materyallerinin seçimine kadar bakanlığın hangi kriterlerle hareket ettiği, bu konu başlıklarıyla eğitimin hangi sorunlarına çözüm üretilmek istendiği dahi belli değildir. Belli olan tek şey, MEB’in seminer çalışmalarını dahi AKP’nin siyasi çıkarlarına hizmet edecek şekilde oluşturmuş olmasıdır. Din Öğretimi Genel Müdürlüğü tarafından 29 Haziran Çarşamba günü, ilkokul, ortaokul ve liselerde görev yapan öğretmenlerimiz için tek gündemli ve tek kitaplı bir seminer başlığı belirlemiştir. Türk-İslam akımının önemli isimlerinden olan Nurettin Topçu’nun ‘Türkiye’nin Maarif Davası’ adlı çalışması tüm Türkiye’de öğretmenlere dayatılmıştır. Belirtmek isteriz ki, başta Nurettin Topçu ve eseri olmak üzere, siyasal yelpazenin farklı yerlerinde duran, düşünceleri onaylanmasa dahi ırkçı, ayrımcı ve nefret dili kullanmamış her fikir insanı üzerine bu ülkenin eğitim emekçileri elbette tartışma yürütebilir, eleştirebilir. Ancak, ideolojik arka planı herkes tarafından bilinen bir ismin, AKP’nin siyasi ihtiyaçları doğrultusunda tek başlık olarak belirlenmesi, bu kitabın öğretmenlere dayatılması kabul edilemezdir. Kaldı ki eğitim hizmetinin her kademesi sorunlar yumağı haline dönüşmüşken, eğitim emekçilerinin sorunları her geçen gün artarken MEB’in böylesi bir dayatmaya gitmesi, eğitim politikalarında neye öncelik verildiğini de göstermektedir. Daha açık ifade etmek gerekirse, Aleviliği sapkınlık olarak niteleyen, Alevilere yönelik ayrımcı ve aşağılayıcı ifadeler içeren, karma eğitime karşı çıkan, medrese ve tarikat eğitimine övgüler düzen bir kitabın MEB tarafından öğretmenlerin önüne getirilmesi dahi başlı başına bir skandalken, bu kitabı tek gündem olarak belirlenmesini ve seminer konusu yapılmasını kabul etmiyoruz. Seminer çalışması kapsamında, eğitim hizmetinin eşitlikçi, özgürlükçü, demokratik ve laik biçimde örgütlenebilmesini dert edinen, eğitimin temel bileşeni olan öğretmenlerin iradeleri doğrultusunda belirlenen ve tek tipçi dayatmalara izin vermeyen bir konu başlığına geçilmesini talep ediyoruz. Dile getirilen her görüş değerlendirilerek yanlışları ifade edildi. Seminer salonunda dile getirilen görüşlerimiz üzerine; ‘Dinlemek istemeyen gitsin’ söylemine ‘burası bizim siz gidin sunumu bitirin’ karşılığı verildi. ‘Sesinizi bastıracağım’ söylemine karşılık ‘öğretmenlerin sesini bastıramazsınız karşılığı verildi” ifadelerine yer verdi.
(Burhan Mert Balcı)