yandexmetrikacounter
Görmeyi tetikleyen ne varsa Pan'da! | Çanakkale Olay

Görmeyi tetikleyen ne varsa Pan'da!

Pan Görsel Kültür Derneği, önceleri arkeolog, fotoğraf sanatçısı ve aynı zamanda Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi'nde öğretim görevlisi olan Aykan Özener'in atölye olarak yarattığı bir alandı. Son üç yıldır dernek olarak devam ettikleri yolda bugün kentin kültür ve sanat alanında birçok etkinliğe ev sahipliği yapan bir platforma dönüştü… Biz de Çanakkale OLAY Gazetesi olarak fotoğraf yolculuğunu ve Pan'ı, Aykan Özener'den dinledik.

782

 


ÖZEL RÖPORTAJ ÖZDEN YARAR

OLAY: Öncelikle sizi biraz tanıyabilir miyiz?
Aykan Özener: 1964 Balıkesir doğumlu, hayatta sevdiği iki işi yaptığı için kendini şanslı sayan biriyim aslında. Hem arkeologum, hem de fotoğrafla ilgileniyorum. Ama tabii buraya gelmek çok kolay olmadı. Geriye dönüp baktığımda benim de iki ölü bir yaralı şeklinde tabir edebileceğim farklı işlerim oldu. Ama sonuçta yaklaşık yirmi yıllık bir süreçte sevdiğim iki işi birden yapabiliyor konumdayım. O anlamda da mutluyum. Üzerine para da veriyorlar, daha ne olsun. 

OLAY: Çok sevdiğiniz fotoğraf sanatına nasıl başladınız?
Aykan Özener: Fotoğrafa başlama sürecim şu şekilde; 1984 yılında kişisel olarak, ne yaptığının da çok farkında olmayarak başladım ama 1987 yılında Ankara Fotoğraf Sanatçıları Derneği’ne üye olarak, ki o zaman Türkiye’de İFSAK, AFSAD, İFOD gibi fotoğraf dernekleri vardı. Fotoğraf okulları yoktu, derneklerden öğreniyorduk fotoğrafı. 12 Eylül sonrasında olduğu için çok iyi eğitim aldığımıza inanıyorum. Çünkü fotoğraf eğitimini teknik eğitim olarak görüyor herkes ama aslında her şey içerik. Konuyu nasıl yakalarsın, konuya nasıl bakarsın, fotoğraf felsefesi üzerinde düşünmek, sosyolojik açıdan düşünüp hikayeler oluşturmak… Bunları AFSAD’da öğrendim o dönemler. Şimdiki AFSAD’a baktığım zaman belki yeni yeni eskiye dönüş yapıyorlar ama zaten o 12 Eylül süreci ülkede bazı şeyleri durdurdu, önünü kesti. Daha çok bireyselleştirmeye başladı. Sanat zaten bireysel bir şeydir evet ama benim gibi bakan birisi için aşırıya kaçan bir bireyselleşme söz konusu oldu. Fakat son dönemde o 12 Eylül sonrası çalışmalara benzer çalışmalara dönülmeye başlandı, tabii ki ‘post’ olarak. 87-95 yılları arasında kişisel gelişimimi orada tamamladım. 95’ten itibaren de artık dernek kavramını bıraktım. Çünkü dernekler bir noktada sizi daha ileri taşımıyor. Bu vefasızlık demek değil, CV’imde, geçmişimde her zaman AFSAD’ı okulum olarak taşıdım. Fotoğrafı, fotoğrafla dil oluşturmayı öğrendim orada ama sonrası hakikaten kişisel bir yolculuktu. Zaten fotoğrafta eğitim hiç bitmiyor.

OLAY: Peki dijitale geçtikten sonra, çok şey değişti mi fotoğraf anlamında?
Aykan Özener: 2005’li yıllardan itibaren hayatımıza birden dijital fotoğraf girince birçok şey söylendi, mertlik bozuldu dendi ama ben de mertlik eskiden de yoktu diyorum. O zaman da karanlık odada yapıyorduk bazı şeyleri. Ya da teknik olarak filtreler vardı, onlarla başkalaştırmalar yapıyorduk. Ama aksine, bizim gibi insanlar için dijital fotoğraf daha yeni süreçleri de öğrenmemizi sağladı. Örneğin photoshop dediğimiz görüntü yazılım programlarına, karanlık odayı bilen insanlar çok fazla zorlanmadan geçiş yaptılar ama başka bir dil çıktı ortaya. Ve teknoloji o kadar gelişti ki. Mesela fotoğraf sanatı ile ilgilenen, fotoğrafa felsefi yönden bakan insanlar olarak cep telefonunun ilk fotoğraf özelliğinin çıktığı yıllarda ‘habercilik başka yerlere gidecek, hatta belki kalmayacak’ şeklinde yorumlar da yapıyorduk. Yine başka bir nokta olarak dijitalden sonra etik unsuru çok tartışıldı. Şimdilerde ise nereye gittiğini bizler de izliyoruz. 2005’e döneyim. İnterneti de es geçmemek gerekiyor. Ben kendi adıma internet öncesi / internet sonrası olarak ayırabiliyorum. Türkiye zaten çok kapalı bir toplumdu. Özal’la birlikte liberal ekonominin Türkiye’ye birçok girdisi çıktısı oldu, biz fotoğrafçılar olarak ulaşamadığımız birçok şeye ulaştık belki ama o ekonominin getirilerini de bugünlerde yaşıyoruz. Ona güzelleme olmasın elbette ama kültüre yoğunlaşan insanlar için bir nevi ‘kolay ulaşım’ aracı oldu. İnternetle birlikte birçok farklı bakış açısı oluştu. Kendi adıma interneti savruk değil de bilinçli olarak kullandığım için çok doğru insanlara ulaşma şansım oldu. O öğrenme süreci hala devam ediyor. 
 
pan (3)_resize.jpg
 
OLAY: Çanakkale’de bugüne kadar pek çok sanatsal etkinliğin içinde oldunuz, bireysel ve karma sergilerde bulundunuz. Bu süreci biraz anlatır mısınız? Şu anda neler yapıyorsunuz?
Aykan Özener: 2000’de Çanakkale’ye geldim. O esnada üniversitede fotoğrafçılık kameramanlık bölümü vardı, orada öğretim görevlisi olarak çalışmaya başladım, 16 yıl oldu. Üniversitede 2001 yılında ÇOMÜFOT adı altında bir fotoğraf topluluğu kurarak öğrenci arkadaşları işin içine kattım. Başka yerlerde bir sürü sergiler, söyleşiler gerçekleştirdim ama Çanakkale özelinde konuşacak olursak 2002-2007 yılları arasında beş tane fotoğraf festivali düzenledim. Ki çok zor bir süreçti. Biraz iddialı olacak ama insanlar bir şekilde fotoğraf görmeye başladılar. Fakat çok yorulmuştum. Çünkü her sene kişiler değişiyor, yeni baştan anlatmak zorunda kalıyorsun vs derken tek başıma yürütmek oldukça zorlaştı. Ama o süreç o zamanki öğrencilerimin çok işine yaradı. Festivale gelen çok önemli fotoğrafçılardan yola çıkarak kendilerine rol modeli olan insanları gördüler, başlarda zorla izleseler de sonraları çok sevdiler ve mesleklerine olan sevgileri arttı. Ben bu festivali çevremizdeki İran ya da Pakistan gibi ülkelerdeki festivallerle birleştirmek istedim, bir yıl bayağı uğraştım bunun için fakat olmadı. Sonrasında da bıraktım. 
 
pan (4)_resize.jpg
 
OLAY: Pan Görsel Kültür Derneği kentte kendini kültür sanatın içinde gören insanlar için bir nefes alma yeri. Pan’ın kurulma süreci nasıl işledi?
Aykan Özener: O festival süreci bittikten sonra ne yapsam diye düşünürken bir atölye kurma isteği geldi aklıma. İdil Dişçi adında çok cesur, çok girişimci bir arkadaşım vardı, o da “Ne olacak, ufak ufak başlarız açarız atölyeyi” diyerek işe koyuldu ve biz hakikaten o şekilde atölyeyi, şimdiki Pan’ı açtık. Büyük bir heyecan duyduk elbette. Orayı yaşatabilmek için fotoğraf kursları vermeye başladım. O kursları takip eden arkadaşlar da sonrasında burayı dernek yapma fikriyle geldiler ama ben o zaman dernek fikrine olumlu yaklaşmadım. Olacaksa da sadece fotoğraf derneği değil, görsel kültür derneği olsun dedik. Fotoğraf, sinema, edebiyat, yani görmeyi tetikleyen ne varsa bizim konumuz olsun istedik. O şekilde iki yıl sonra dernek oldu, üç yıldır da dernek olarak devam ediyor. 
 
pan (6)_resize.jpg
 
OLAY: Bugünden geriye baktığınızda nasıl tanımlıyorsunuz Pan’ı? 
Aykan Özener: Geçtiğimiz pazartesi akşamı derneğimizin beşinci yıl kokteylini yaptık. Biz dernek olarak hep ‘amatör’ kalmayı istedik, öyle de oldu. Kimseden yardım almadan bugüne geldik. Ama şöyle bir şey var, söylemeden geçmek istemiyorum. Baykuş Kafe’nin iki kardeşi, Rahşan ve Nalan kardeşler son iki yıldır çok önemli, kıymetli bir şey yaptılar. Benim gelen konuklarımı, kendileri de zor döndürdükleri halde, karşılamayı teklif ettiler. Onların elektrik, su gibi kutuları var, her akşam ne kaldıysa onu paylaştırıyorlar o kutulara. Onlara bir de Aykan Özener kutusu açtılar. Son iki yıldır onlar ve Limani Otel’le birlikte konuklarımızı ağırlayabiliyoruz. Dostluk anlamında dayanışmanın çok güzel bir örneği oldu bizim için. 
Öte yandan Pan bizim için bir nefes alma yeri oldu aslında. Bir ara kapatmaya karar vermiştik, fotoğrafla ilgisi bile olmayan birçok arkadaş gelip fotoğraf kursu aldılar. Dönüp arkaya baktığımızda birçok iyi, güzel insan biriktirdiğimizi gördük. Biz Pan’da birçok şeyi konuşup tartışabiliyoruz. Mekan bulamayan öğrenci topluluklarına Pan’ın anahtarını verip çıktığımız oldu. Pan’ın çok sevdiğim bir yanı ise yaptığımız film gösterimleri. Son dört yıldır her Çarşamba bir film gösteriyoruz. Biraz illegal bir yöntem gibi oluyor ama o filmleri telif hakkı alarak göstermemiz zor. Zaten 50 kişilik bir yerimiz var. Kimseden de herhangi bir ücret alınmıyor. Bugüne kadar Pan’a birçok insan gelip gitti. Edebiyat, sinema, fotoğrafla uğraşan, görmeyi tetikleyen, kültür adına bizi tetikleyen ne varsa elimizden geldiğince yapmaya çalıştık. Yaratıcı yazarlık gibi, kısa film gibi kurslar verdik. Dolayısıyla aslında orası bizden çıktı, imece usulü gelen, seven herkesin yeri oldu. Geçen açılışta fark ettim ki herkes benimsemiş, kendi evi gibi görmüş. Adım adım kendini var etti Pan. Etkinlikleriyle duyuldu, gelen insanlarla yayıldı. Gerçekten seven insan bizi bulur dedik ve buldu da. İnsanlar gelemese de Pan’ı takip edip ‘Bu hafta hangi film gösterilecek? Ne zaman başlıyorsunuz?’ diye mail atmaya başladılar, bu benim çok güç aldığım bir şey. Başka şehirlere gittiğimde bana Pan soruluyor. Sadece Çanakkale içinde değil, Türkiye çapında takip edilen ve örnek alınan bir yer haline geldi sanırım. Pan ile ilgili belirtmek istediğimiz bir nokta ise şu: üç yıldır sürdürülebilir yaşam filmleri festivali direkt Pan üzerinden yapılıyor. Sahne vermenin dışında altına Pan Görsel Kültür Derneği olarak imza atıyoruz. Bu bizim için çok kıymetli. Aynı zamanda İşçi Filmleri Festivali’nin düzenleyicileri arasındayız. Çanakkale Halkevleri’ndeki arkadaşların öncülüğünde başladı ama şu an daha çok yayıldı, onun için de seviniyoruz.
 
pan (5)_resize.jpg
 
OLAY: Son olarak, bu sene neler olacak Pan Görsel’de?
Aykan Özener: Bu sene yeniliklerimiz var. Yeni yönetim kuruluna gelen Derya arkadaşımız var. Derya animasyon filmleri gösterimi yapacak ve 15 günde bir anime gösterimleri olacak. Benim klasikleşen fotoğraf kurslarım devam edecek. Yazarlık kursu-muza yeni bir hocamız geldi. İspanyolca kursu ihtimalimiz var. Perşembe konuşmaları diye bir konu belirledik. İsteyen herkese açık olacak şekilde, kentte ilgi çeken, konuşulmak istenen bir konuyla ilgili konuşulacak. Örneğin bir gazeteci gelip yerel basının sorunlarını konuşabilecek, illa ki akademisyen olmasına gerek yok. İlk konuğumuz nefes alma eğitimi üzerine bir yoga öğretmeni. Belki bir gün birisi gelip ‘İyi kahve nasıl yapılır?’ bunu anlatır, hiç bilemiyoruz.
Paylaş