Olacağı buydu…
CHP Çanakkale Milletvekili Ali Sarıbaş en sonunda dayanamadı.
Açtı ağzını yumdu gözünü, Rektör Laçiner’e verdi veriştirdi.
Bunun böyle olacağı belli idi.
Rektör Laçiner bir rektör gibi değil de bir siyasetçi gibi kent yaşamına müdahil oldu.
Çanakkale uysal bir kenttir.
Bu özelliği itibarıyla birçok dinamik bu noktada rahatsız iken bu konuda sessiz kalmayı tercih etti.
Belki Laçiner, biraz da bundan cesaret aldı.
Tabii işi siyaset yapmak olan bir milletvekili bu gelişmeler karşısında sessiz kalamazdı.
Rektör Laçiner belki direkt olarak CHP’yi hedef almasa da düşünsel yapısının kodlarında CHP karşıtı bir ideolojik öz taşıdığı için CHP siyasetçilerinin tepkisini alması da gayet doğal.
Birde buna birlikte hareket ettiği arkadaşları ile yaratmış olduğu hava eklenince böylesi bir polemik kaçınılmaz olmuştu.
Ben de çeşitli yazılarımda Laçiner’i eleştirdim.
Benim yaklaşımım bir gazeteci refleksi ile bizzat objektif gelişmelerin ve olayların sonucudur.
Özünde de şu vardır; bir üniversite kenti olan Çanakkale’de üniversite kent ilişkilerinin gelişmesi gerek kent insanının gerekse de üniversite çevresinin bu alanda karşılıklı birbirine destek vererek gelişim süreçlerinin yaratılmasına katkı sunmaktır.
Yaklaşımımızı böyle oluşturur isek; şu anda gerilen ve böyle gider ise kopacak olan olumsuzlukları bir şekilde bertaraf edebiliriz.
Bunun için gerekliliklerden biri de; rektörün yanında olup, her fırsatta “vesayet yıkılıyor, Çanakkale eski Çanakkale değildir” diyen, kavga ve gerginlikler üzerine yarattıkları bir atmosferin içinden beslenen kişilerin içinde bulundukları durumu tekrar analiz etmeleridir.
Rektöre kalkanlık yaptığını zannedenler özünde çok önemli bir zarar vermektedirler.
Bu tespitleri yaptıktan sonra şimdi ne yapılmalıdır sorusunun da karşılığını bulmak zorundayız.
Rektör hocanın aynı zamanda bir de gazeteci kimliği var.
Bu kimliğinin gerekliliklerini elbette yerine getirecek, düşüncelerini kamuoyu ile paylaşacaktır.
Bu düşünsel yapısı kent içersindeki ilişkilerinde kendisine yön veren bir kriter olmamalıdır, çünkü aynı zamanda bir rektör kimliğine sahiptir.
Şimdiye kadar var olan bu algıyı değiştirmek bundan sonra rektör hocanın bu kriter ile atacağı adımlara bağlıdır.
Özet ile rektör hoca kendisi hakkındaki algılamaları yine kendisi değiştirebilir.
Çanakkalelilerin bir özelliği vardır; karşı oldukları olumsuz buldukları şeyleri halının altına süpürerek, bir şey yokmuş gibi davranır.
Bu bakımdan aslında rektör kent ilişkilerinde önemli fırtınalar vardır.
Gemi bu bakımdan bir türlü limandan çıkıp yol alamamaktadır.
Bu geminin yol alması için kentlilerin de, geçmişe bir sünger çekip rektör hocanın atacağı adımlara karşılık vermesi gerekecektir.
Kent, üniversite ilişkilerini önemseyen bir kişi olarak böyle bir tespiti taraflar ile paylaşıyorum.
Benden bu kadar.
Üniversitenin cevabı...
Son günlerde dikkatimi çekiyor .
Rektör Sedat Laçiner’in kişisel tasarrufuna bağlı olarak gelişen olaylar nedeniyle üniversite rektörlüğü adına açıklamalar yapılıyor.
Bir kavramsal tartışmaya mahal vermeden söylemek istediğimi direkt söyleyeyim.
Ali Sarıbaş Rektör Laçiner’i eleştirmiştir.
Muhatabı Laçiner’dir.
Rektörlük adına yapılan açıklama olaya Üniversitenin kurumsal yapısının karıştırılması konumunu sokar ki; tehlikeli olan budur.
Bundan da kaçınmak gerekir diye düşünüyorum.
Böyle olunca ortaya çifte standartlar ile dolu yeni tartışma alanları çıkar ki; bu durum çatışmaları körükler.
Aynen bu olayda olduğu gibi.
Üniversite yönetimi Sarıbaş’ın açıklamaları üzerine “Üniversitemiz bilim insanlarının, özellikle de Üniversite yöneticilerinin ifade özgürlüğünü zedeleyecek ve ‘susturma’ olarak algılanabilecek açıklamalardan kaçınmak gerekir” şeklinde bir değerlendirme yapmıştır.
Böylesi ucu açık değerlendirmeler, böylesi tartışmalarda gerçekleri gizleyen polemikten başka bir sonuç vermeyen yorumlardır.
Sarıbaş açıklama yaptı diye “susturma” olarak getirilen yorumun mantığı ile pekâlâ bir başkası da sizin açıklamanızı aynı şekilde değerlendirebilir.
Tartışmaların özünü kavramalıyız
Yoksa eleştirdi diye “susturma” yaftası karşılıklı olarak düşünüldüğünde ortaya ‘eleştirmeme’ durumunu çıkarır.
Anadolu Hastanesi’nin gelişimi ve kent için önemi
Son günlerde sağlık sorunlarım nedeni ile sık sık Anadolu Hastanesinin yolunu tutuyorum.
Anadolu Hastanesi merkezden ve yakın ilçelerden önemli bir talep görüyor.
Anadolu Hastanesi yöneticileri bu gelişimi muhakkak değerlendireceklerdir.
Bu aşamada gelişmeleri bizzat yaşayan bir hasta olarak bazı gözlemleri paylaşmak istiyorum.
Hizmet kalitesi artmış, hasta memnuniyetinin maksimum düzeyde olduğu bir özel hastane hepimizin yararınadır.
Kampanya gibi bazı cazibelerinde etkisi ile yaşanılan bir talep artışı olsa da, müşteri memnuniyeti açısından da bir tatminin yaratıldığı gözlenmektedir..
Bugün kampanyadan yararlanarak memnun olan hastalar yarın bazı maliyetleri üstlenmek pahasına tercihlerini bu yönde kullanacaklardır.
Sağlık hiçbir şeye benzemez.
Bu artan ivme Anadolu Hastanesi’ne de bazı sorumluluklar yüklemektedir.
Fiziki kapasitenin artan talebe uygun olarak geliştirilmesi ihtiyaç haline gelmiştir.
Tedavi ve kontrol öncesinde programlama konusunda bilgisayar sistemlerinden daha etkin yararlanacak sistemler yaratılmalıdır.
Her ne kadar bu konuda eskiye oranla barkot sistemi ile hasta takip sistemi kurulmuş olsa da beklemeleri minimuma indirecek zaman programları ile geliştirilmelidir.
Bu ‘hasta’ gazeteciler de böyle oluyor ne yapacaksınız?
Ne de olsa hayatın her alanında müdahil olma durumları gazetecilik refleksleri …
Hizmet kalitesinin arttırıldığı buna uygun yatırımlar ile güçlendirilmiş bir Anadolu Hastanesi’nin Çanakkale’ye katkısı çok olacaktır.
Sağlıktan daha önemli bir şey olmadığına göre önemli bir yatırım da Çanakkale için budur, aynı zamanda bir çok insanın takdir duygularını alacaktır.