Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın İstanbul’daki Uluslararası Erken Çocukluk Eğitim Kongresi’nde, “Değerler eğitimini eğitim sistemimizin merkezine yerleştirmek zorundayız. Ana sınıfından üniversite eğitiminin sonuna dek geçen 17-18 yıllık süreçte bir nesil diline, tarihine, ecdadına, kültür ve medeniyetine yabancı olarak hayata atılıyorsa sorun var demektir. Dünyanın hiçbir yerinde böyle arızi bir durum olduğuna inanmıyorum. Elbette bilim Çin’de de Amerika’da da olsa gidip alacağız ama bunu yaparken kendi özümüzden sapmayacağız. Yerlilik ve millilik her konuda olduğu gibi eğitimde de temelimiz olmalı” şeklindeki konuşmasının ardından Eğitim-İş Çanakkale Şubesi’nden yapılan açıklamada, “Atatürk, milli ve çağdaş eğitimin temelini oluşturmak için 1922 yılında, Ankara’da, Maarif Kongresi’ni toplamış ve katılanlara şöyle seslenmişti: ‘Bir milli eğitim programından bahsederken eski devrin hurafelerinden, toplumsal yapımızla hiçbir ilgisi olmayan yabancı fikirlerden Doğu’dan ve Batı’dan gelebilen tüm etkilerden tamamen uzak, milli özelliklerimizle ve tarihimizle bağdaşabilen bir kültür kastediyorum.’ Ancak, Erdoğan’ın başbakanlığında, AKP’nin iktidarda olduğu 12 yıla baktığımızda, eğitimde yıllardır acil çözüm bekleyen sorunlara kalıcı çözüm üretilmediğini, eğitim sisteminin ‘dindar ve kindar nesil’ yetiştirme hedefine uygun olarak şekillendirildiğini, dini eğitimin yaygınlaştırıldığını, eğitimin çağdaş ve milli olma özelliğinin kalmadığını görmekteyiz. 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu ile belirlenen ve evrensel değerler olarak da kabul gören eğitimin bilimsel, çağdaş, ulusal, parasız, tarafsız, eleştirel, objektifliği gibi ilkeleri bir kenara bırakılarak, eğitim belli bir ideolojiye hizmet eder hale getirilmiştir. Yine 3797 sayılı Milli Eğitim Bakanlığı Teşkilat Yasası’nda yer alan Atatürk devrim ve ilkeleri doğrultusunda yurtsever öğrenci yetiştirme uygulamasından 652 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile vazgeçilmiştir. Eğitim müfredatı milli olmaktan çıkarılmış, sözde küresel yurttaş yetiştirme üzerine şekillendirilmiştir. Resim, müzik gibi sanat derslerinin haftalık ders saatleri, Osmanlı döneminin bile gerisine düşürülmüş, sanat eğitimi okullarımızdan kapı dışarı edilmiştir. Bugün devletin okullarda dağıttığı kitaplar politik amaçlara hizmet eder hale gelmiştir. İçerik yönünden yetersiz, bilimsel olmaktan uzak ve yandaş firmalara hazırlatılan kitaplar, öğrencilere en temel bilgileri bile verebilecek nitelikte değildir. Müfredat programlarımızın genel amaçları içerisinde yer alan ve ulusal birliğimizin simgesi olan ulusal bayramlarımız, ya yasaklanmış ya da içeriği boşaltılıp başka günlerle perdelenmiştir. Öğrenci Andı ve okullardaki Atatürk Köşeleri kaldırılmış, her okulda mescit açma zorunluluğunun getirilmesi, anaokulu dahil ortaokullarda ve liselerde başörtüsünün serbest bırakılması, AİHM’nin zorunlu din dersleri ile ilgili kararına rağmen 19. Milli Eğitim Şurası’nda alınan tavsiye kararıyla seçmeli din derslerinin ilkokul 1, 2 ve 3. sınıflar ve anaokullarında dayatılması, okulların imam hatibe dönüştürülmesinden istenen sonuç alınamaması üzerine normal okullar içinde imam hatip sınıflarının açılması, öğrencileri imam hatiplere yönlendirme uygulamaları, belirli gün ve haftalara dini günlerin eklenmesi ve 19. Milli Eğitim Şurası’nda alınan kararlar, eğitimin “tek din, tek mezhep” anlayışına göre nasıl biçimlendirildiğini ortaya koymuştur. Karma eğitim fiilen ortadan kaldırılmış, birçok okulda kız ve erkek öğrenciler ayrılmış, erkek öğrenciler sabahçı, kız öğrenciler ise öğlenci olarak eğitim görmüştür” denildi.