Memurların iş güvencesi olarak adlandırılan 657 sayılı Devlet Memurları Yasası’nın değiştirilmesi gündemine ilişkin sendika ve meslek örgütlerinden tepki gelmeye devam ediyor. 657 Devlet Memurları Yasası’nın değiştirilmesi konusunda açıklamada bulunan Eğitim-Sen Çanakkale Şube Başkanı Telat Koç; “Bizler eğitim ve bilim emekçileri olarak her hangi bir konuyu değerlendirirken duygusal yaklaşmanın ötesinde başarabildiğimiz ölçekte somut verilerden hareket etmeye çalışıyoruz. Somut veriler bazen doğada ölçtüğümüz verilerdir. Bazen de özellikle tarihi olaylar ve olgular bize yol gösterir. Özellikle son süreçte Türkiye’de yaşanan olaylar, demokrasi dışı girişimler, darbe girişimleri, demokrasi için aha fazla emek vermemiz gerektiğini gösteriyor. Bununla birlikte bu sürecin paralelinde yaşanan olaylar var. Örneğin sözleşmeli öğretmen alma, örneğin 657 sayılı Devlet Memurları Yasası değiştirilerek memurların güvensizleştirilmesi. Örneğin bu süreçte hiçbir şekilde, bu süreçten etkilenecek olan sendikaların görüşünün alınmaması. Bu 3 temel gösterge, bu üç temel olay aslında son süreci yorumlamamız açısından son derece önemli veriler veriyor. Şimdi Türkiye’nin bir kavşakta olduğu ve demokrasi karşıtı hareketlerden, yani tarih boyunca nefret etiğimiz ve karşı durduğumuz darbe girişimlerinden kurtulması ve demokrasiye yönelmesi istediğimiz bir durum. Bunun yöntemi de belli. Demokrasiyi eksiksiz bir şekilde uygulamak. Az önce bahsettiğim 3 gösterge de gösteriyor ki, şu anda ülkenin demokrasi gibi bir derdi yok, aksine demokrasiden uzaklaştırılması çabası içerisinde şu anki yönetenler. Çünkü bu 3 gösterge çalışanların haklarını azaltmak, çalışanların itiraz etme haklarını ortadan kaldırmak, emekçilerin söz söyleme şansını ortadan kaldırmak. Yani toplumun büyük bir kısmını açlığa mahkum ederek, devlet ne verirse ona mahkum ederek, eleştiri ve öz eleştiri süreçlerini işletmesini engellemek, yani susturmak, bastırmak. Şimdi böyle bir toplumdan demokrasi çıkar mı? Çıkmaz. Tarih göstermiştir ki, şu anda oluşturulmaya çalışılan toplumdan demokrasi çıkmaz. O nedenle bizim görüp, değerlendirebildiğimiz kadarı ile hiçbir şekilde demokratik yöntemler kullanılarak emekçileri ve emek öğütlerinin görüşünün alınmadığı bir süreçtir bu.
“Demokrasi laf ile olmaz”
Koç yaptığı açıklamada; “Güvencesizleştirme ve pasifize etme, kişiliksizleşirme, demokrasiyi geliştirmez. Aksine yeni darbeye zemin hazırlar. Çünkü kişiliksizleştirilen bireyler, kendi düşüncesini söyleyerek, demokratik ortamlar oluşturmak yerine, son FETÖ örneğinde de olduğu gibi, bir kişinin peşine takılarak onun peşinden gider ve sürü gibi davranır. Sürü şeklinde davranan kişilerin bulunduğu ortamlarda, toplumlarda da demokrasi olmaz, ya dikta olur, ya darbe olur. Sonucu da kötü olur. Bu nedenle, en ufak bir demokrasi kaygıları var ise, bir devletin birinci varlık sebebi vatandaşına iş sağlamak ve iş güvencesini sağlama, sağlık güvencesini sağlama, eğitim sağlama, güvenlik sağlama ve bunu parasız sağlamak. Devlet bu görevlerinden vaz geçtiğinde toplum karşısındaki görevi kaybolur. Diğer taraftan şu anda hedefledikleri gibi konuşamayan bir toplum yarattıklarında aslında demokrasiyi yıkıyor demeklerdir. Şu andaki hükümetin yaptığı da en az FETÖ yapılanmasın yaptığı kadar tehlikeli bir davranıştır. Bir an önce bu davranıştan vaz geçilmesi konusunda çağrıda bulunuyoruz. Demokrasi kağıt üzerinde, laf ile olmaz, yaşanarak olur. Emekçilerin haklarına saldırıldığında ve iş güvenceleri ellerinden alındığında buradan kesinlikle demokrasi çıkmaz. Bunu yalnızca emekçilerin hakları alındığı için söylemiyoruz. Bu bütün toplumlarda böyle olduğu için söylüyoruz. Bu gelişme sosyal bilimlerden hareketle, dünya tarihinde çok değişik örnekleri yaşandığı gibi, ülkeyi daha da olumsuz bir duruma götüreceği için söylüyoruz. Şimdiye kadar maalesef aklın ve bilimin yol göstericiliği dikkate alınmadığı için ülkemiz kötüye gitmiştir. Çok umutlu muyuz, bundan sonra aklın ve bilimin yol göstericiliğinin dikkate alınacağı konusunda? Doğrusunu söylemek gerekirse bunu söylemek sorumluluğumuzdur. Biz, çok da umutlu değiliz. Ama her şeye rağmen tekrar çağrımızı yapıyoruz. Aklın ve bilimin yol göstericiliğinde hareket edilmesi gerekiyor. Akıl ve bilim halkına güvenen, halkını eğiten, emekçilerin haklarını çoğaltan bilinçli bir toplumla demokrasinin gelişmesi açısından bir ortam sağlayacaktır. Yetkilileri de bu doğrultuda davranmaya davet ediyoruz” dedi. (Burhan Mert Balcı)