havadurum
Seçkin Sağlam

ssboreas17@gmail.com

Al sana siyaset!...

Öyle bir seçim dönemi geçiriyoruz ki, ne siyaset var ne de bir seçim heyecanı!

1973

Son yerel seçimlerde bu yana, ne artan enflasyon hesaplanabiliyor ne de vatandaş evdeki hesabı çarşıya uydurabiliyor. Her şeye her gün zam geldiği, bir alınan ürünün aynı fiyata ikinci kez alınamadığı bir dönem yaşanıyor.

Ekonomi darboğazında, her gün evdeki tencerenin nasıl kaynayacağının düşünüldüğü bir ortamda yerel yönetimleri seçeceğiz!

Neye oy vereceğiz?

Devasa otopark projelerine mi, tramvay hatlarına mı, suyu ucuza içmeye mi?

“Peynir ekmek değil, ama acı su bedava” diye şiirler yazılan Türkiye’den, “Suyu daha ucuza içeceksiniz” vaatleri verilen Türkiye’ye gelmişiz. Suyun ucuz olması bile bir seçim yatırımı olabiliyorsa, otoparkı, tramvayı ne yapalım?

Tek tek siyasi partileri ya da adayları değerlendirmeyelim… Üç dört gün sonra, Pazar günü zaten vatandaş değerlendirecek. Seçim artık adetten olmuş, gidip oy kullanıp geliyoruz. Kış mevsiminde, nispeten ısınmış havalarda doğalgazın kapatıldığı, birkaç çeşit yemekten bir en fazla iki çeşit yemeğe dönüldüğü, maaşın borçlara, kredi kartlarına denk getirilmeye çalışıldığı bir dönemde, yerel yönetim seçimi yurttaş nezdinde çok da önem kazanmıyor.

İnsanlar ceplerine yeni bir el girmesin, giderleri artmasın diye uğraşırken, belediye başkanını seçebilmek maalesef yeni bir heyecan uyandırmıyor.

Seçimi önemsiz göstermek değil tabiki amacımız, ama klasikleşti ya artık; derdimiz seçimden çok geçimdir bizim…

*

2011-2015 dönemine gidelim; Sedat Laçiner’in rektör olduğu, üniversitenin kent bütünleşmesinin dağıldığı, kentin en önemli değeri olan ÇOMÜ’nün herkesle, her kurumla kavga ettiği dönemler…

Hatırlıyor musunuz?

Laçiner’in ÇOMÜ’yü karargah yaptığı; gazetecilerin giriş çıkışlarının yasaklandığı, memuruyla, işçisiyle uğraşan, akademisyenini sürgünden sürgüne yollayan, herkesin soruşturma geçirdiği, cezalarla karşı karşıya kaldığı bir dönemdi. Yerel yönetimlerle kavgalı, demokratik kurumları hedef gösteren bir üniversite. Mesafesi aynı olsa da öyle uzağa gitmişti ki ÇOMÜ, adı sadece skandallarla anılır hale gelmişti.

Yeni bir kültür oluşturmuştu kentte; müstear yazı ve kişilerle insanlar hedef haline getiriliyor, Laçiner ve ekibinin işaret ettiği kişi veya kurumlar, bu kişiler ya da internet siteleri üzerinden kamuoyunun önüne atılıyordu.

Bunlardan biri de ÇOMÜ Haber isimli siteydi… ve onun kurucularından biri da Vahap Özsüer’di…

Hem Ak Parti ÇOMÜ yapılanmasının içinde, hem de Laçiner’in tabiri yerindeyse prenslerinden biriydi. Laçiner’in tüm politikalarına yer verilen sitenin birkaç isminden birisiydi. Bu kişiler, sadece Laçiner’in sesi olmuyor aynı zamanda “Ortak Akıl” gibi yapılanmaların da örgütleyicisi ve yürütücüsü oluyorlardı.

Mesela bunlardan biri de “Firuze” ismiyle yazılar kaleme alan Kerem İriç idi. İriç’in çalışmadığı halde ÇOMÜ’de sigortasının yapıldığı da ayyuka çıkmıştı. Tabi tüm bunlar, onlar için herhangi bir utanç vesilesi değil, gemi başka bir limana yanaştırmaları önemli. Sonuçta üç gün sonra “bey” denen bir dönemdeyiz!!!

Konumuz Kerem İriç değil, onu başka zamanlara bırakalım, zaten tüm bunlar kent belleğinde, dava dosyalarında ve gazete arşivlerinde yerini aldı.

Konumuza dönersek, gel zaman git zaman, kanlı darbe girişiminin ardından dümenini Ak Parti’den yana kıranlardan biri de Vahap Özsüer’di. Ak Parti’nin o dönem il başkanlarından Yeşim Karadağ’ın ekibinde yer alan Özsüer, politik denemeyecek, çıkar hesaplarına dayalı çatışmada Ak Parti’den ayrılanlardan biri.


Hani bilirsiniz, Ak Parti içinde yetişip ona muhalif olanlardan… Sonra çok değer görmeyenlerden… Ne İsa’ya ne Musa’ya denilenlerden…

Şimdi de tüm bunlar olmamış, onca hukuksuzluğun, haksızlığın bir parçası olmamış, o dönemin merkezlerinde bulunmamış gibi kentte siyaset yapıyor.

Hadi siyaset yapıyor, ne yüzle aday olarak halkın karşısına geçiyor?

Örneğin, “FETÖ’den hesap soracağım” diyebiliyor mu?

Hayır hayır, Çanakkale’nin her derdi herkes tarafından çözülebilir, ama geçmişin acılarını ve haksızlıklarını hesaplaşmadan çözemeyiz.

Çanakkale, bu durumu hak etmiyor.

Kime oy verdiğimiz bilinmeyebilir, ama Vahap Özsüer’e oy vermediğimiz mutlaka bilinmeli…

Çünkü Çanakkale bu tür kişileri asla ve kata hak etmiyor, kabul de etmeyecek…