yandexmetrikacounter
Çanakkale Kahramanı Seyit Onbaşı'nın Torunu | Çanakkale Olay

Çanakkale Kahramanı Seyit Onbaşı'nın Torunu Anlattı: Cepheden Dönüş Gecesi Neden Evine Giremedi? Atatürk'ten Tek İsteği Ne Oldu?

Çanakkale Kahramanı Koca Seyit'in torunu Muhammed Yıkar, dedesinin hayat hikayesindeki çarpıcı detayları paylaştı. Yıkar, dedesinin savaş dönüşü köyde yaşadığı şaşkınlıktan, yıllarca sakladığı kahramanlığına ve Mustafa Kemal Atatürk’le mütevazı buluşmasına uzanan eşsiz hikâyeyi ilk ağızdan aktardı.

161

Çanakkale Deniz Savaşları'nın neticesini kaldırdığı 275 kiloluk top mermisi ile değiştiren Koca Seyit'in torunu Muhammed Yıkar, dedesinin savaş dönüşünden Atatürk'le buluşmasına kadar uzanan hikâyeyi birebir kendi aile büyüklerinden aktarılan sözlerle anlattı.

Yıkar, dedesinin 9 yıl süren askerlik sonrası köyüne dönüşünü şu sözlerle anlattı: "Koca Seyit 9 yıl askerlik yapmış. Savaşın neticesini değiştiriyor. Sağ olarak buraya köyüne dönüyor. Çanakkale'den buraya 13 günde gelmiş yayan yürüyerek. Hatta buraya köyüne gece ulaştığı için direkt evine bile gitmemiş. Demiş ben bu köyden gideli 9 yıl oldu. Belki benim hanım başka biriyle de evli olabilir diye sabaha kadar uzaktan evine bakıyor. Sabah aydınlanıyor, evinden girip çıkan yok. Hanımının ismini seslenerek evine yaklaşıyor. Ninem o zaman 8 yaşında çocuk. Kapıya çıkıyor bakıyor ki yabancı biri. Geri arkasına dönmüş ana demiş. Kapıda demiş uzun boylu saçlı sakallı biri var. Ama bizim köyden değil demiş ben ondan korktum. Hanımı kapıya çıkıyor bakıyor ki o bile birden inanamamış."

Yıkar, köyde dedesine "şehit oldu" haberi geldiği için yaşanan şaşkınlığı da şöyle aktardı: "Kocası ama 9 yıldan beri haber yok. Demiş ‘Seyit hoş geldin ama seni biz demiş öldü diye şubeden öldü kağıdını aldıktı'. ‘Hayır' demiş ‘ölmedim sağ selim döndüm'. Bu sefer hanımına diyor ki az evveli kapıdan bakan çocuk kimdi? Çocuk demiş bizim çocuğumuz. İçeri girince çocuğu korkutma. Ninem derdi bir müddet baba deyip de sırnaşıp dibine bile oturamadım. Geliyor burada 21 yıl daha yaşıyor."

Koca Seyit'in savaş sonrası mütevazı bir hayat yaşadığını belirten torun Yıkar, Atatürk ile buluşma hikâyesini de şu sözlerle anlattı:

"10 yıl kendini ön plana koyup da ben savaşta top kaldırdım da gemi batırdım dememiş. 10 yıl sonra Atatürk Havran'a bir yol açılımı için törene geliyor. Tören bitiyor. Nahiye müdürüne diyor ki bu semtte bir Seyit Onbaşı olacaktı. Ben onu görmem lazım. Bilse gösterecek. Bilmediği için biraz tedirgin oluyor. Acaba Seyit Onbaşı kim veya nereli? Ve ertesi sabah Edremit'ten, şubeden ismi öğreniliyor. Seyit Onbaşı nereli? O zaman bizim köyün ismi Manastır diye geçiyormuştu hocam. Şimdi günümüzde Koca Seyit Köyü diye geçiyor. İki jandarma görevlendiriliyor. Gidin bulun gelin. Edremit'ten çıkan jandarmalar böyle akşamüstü buraya ulaşıyor. Araştırıyorlar. Koca Seyit'in evini buluyorlar."

Yıkar, dedesinin Atatürk'le buluşması öncesi yaşadıklarını da şöyle aktardı:

"Ama Koca Seyit evinde değil. Daha kömüre gitmiş. Hanımına diyorlar ki Seyit Onbaşı nerede? Kadın kömüre gitti dese kaçak. Zabıt tutulup mahkemeye binecek. Geçi çobanı demiş geç gelir. O zaman askerler demiş ki bizi paşa saldı. Geç de olsa Seyit Onbaşı'yı görmeden gitmeyeceğiz. Ve akşam karanlığı basıyor. Büyük kömürle evine yaklaşıyor. Bir bakıyor ki evin önündeki jandarma dikiliyor. Ah demiş bugün dağdan kaçıra kaçıra geldik. Evin önünde de zabıt tutulacak. Beni mahkemeye verecekler diye korkuyor. Askerler demiş ki Seyit kaçma. Kaçmıyorum ki asker ağa demiş. Dağdan yeni geliyorum. Suçum ne? Niye burada kapıda bekliyorsunuz? Hayır demişler, suçun yok. Biz eşekteki yükü değil, seni bekliyoruz. Eşeğin yükünü indiriyor, askerlere diyor o zaman ben niye bekliyorsunuz? Seni demişler paşa çağırıyor. Asker ağa demiş, ben paşanın yanına nasıl giderim? Ayağımdaki çarık yırtık demiş. Üstümde başımda elbise yok. Ankara'ya, tren param yok gidemem. Hayır demişler, paşa Ankara'da değil. Dün Havran'da yol açılımındadır. Bugün de seni görmek için kaldı. O zaman demiş, paşa fazla beklemesin. Hemen gidelim."

Torun Yıkar dedesinin Atatürk'ün huzuruna nasıl çıktığını ise şöyle anlattı:

"Buradan Havran 12 kilometre. Yayan devam, gece yarısı varıyor. İlk olarak Nahiye müdürü görüyor. Çünkü sabah paşanın yanına götürecek. Bakıyor hal perişan. Demiş Seyit Onbaşı'yı bilmiyorum dedim, paşa kızdı. Şu an Seyit Onbaşı yanımda, sabah paşanın yanına nasıl götürürüm bu halde götürürsem paşa bana ne der? Geceden bir berber buluyor, tıraş ettiriyor, elini ayağını yıkatıyor, sabah elbise yok. Sabah Nahiye Müdürü Seyit Onbaşı'ya kendi makam ceketini giydiriyor. Seyit Onbaş da uzun boylu olduğu için nahiye müdürünün çeket küçük gelmiş. Kolları kısa, yakası bir araya gelmemiş."

Atatürk'ün, Seyit Onbaşı'ya maaş teklif ettiğinde dedesinin cevabının yine aynı tevazuyu taşıdığını söyleyen Yıkar, şu ifadeleri aktardı:

"Demiş ki paşam hoş geldin. Seyit, sen hoş geldin, demiş. İki gündür ben seni bekliyorum. Neredesin? Paşam, demiş. Dağda geçi çobanlığı yapıyorum. Haberin aldım, demiş. Anca gelebildim. Başka ne iş yapıyorsun? Bir çifte, demiş, öküzün var. Tarla bahçe yapıyorum idare oluyorum. Ve sohbet ederken demiş ki ‘Seyit, sen savaşın neticesini değiştirdin. O da çift tayin istiyorum, dedin. İki gün yedin. Üçüncüsü gün arkadaşımın hakkı diye geri iade yaptın. Şimdi gelmişken sana maaş bağlayayım da gideyim.' ‘Hayır paşam' demiş, ‘Biz o an görevimizi yaptık. Maaş için değil' demiş, istememiş."

Koca Seyit'in Atatürk'ten tek bir ricada bulunduğunu aktaran Çabuk sözlerini şöyle sürdürdü:

"Ya paşam, ‘Benim senden tek bir ricam olacak, benim yaptığım iş, biraz kanuna aykırı.' Atatürk ‘Ne iş yapıyorum?' Seyit ‘Dağda çobancılık yapıyorum. Keçinin arkasında odun topluyorum. Odundan kömür yapıyorum. Havran'da da aşçılara veya demircilere kaçak satıyorum. Şu orman askerlerine söyleyiver de benim önüme geçip de baltamı almasınlar. Ben dağda büyük odun veya büyük mangal kömürü yapsam idare olurum.' O zaman paşa, nahiye müdürüne diyor ki ‘Bu vatandaş büyük odun veya büyük mangal kömürü yapsın. Söyle orman askerlerine bunu fazla sıkıştırmasınlar. Burada da sen yardımcı ol, rahat satsın.'"

Ancak verilen sözlerin uzun süre sonra unutulduğunu belirten torun Yıkar, "Bir müddet hem yapıyor hem satıyor. Ondan sonra gelen nahiye müdürü arayıp sormuyor. Eski usulü yine el altından kaçak yapıyor" ifadelerini kullandı.

Koca Seyit'in zorlu yaşam şartlarını anlatan torunu, dedesinin geçimini sağlamak için zeytinyağı fabrikalarında hamallık yaptığını belirterek şu sözlerle tamamladı:

"Daha sonra kış mevsimi ilçede zeytinyağı fabrikasında hamallık yapıyor. Hamallık yaptığı yıllarda üşütmeden dolayı zatürre geçiriyor. 50 yaşında vefat ediyor. 21 yıl öyle bir hayatı geçiriyor."

(İHA)
Paylaş