“Yeni Nesil Çeteler: Daltonlar, Red Kitler ve Casperlar” kitabının yazarları gazeteciler Sadık Güleç ve Osman Çaklı, Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim-Sen), Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) ve İnsan Hakları Derneği (İHD) Çanakkale Şubelerinin ortak organizasyonunda Çocuk Suçluluğu ve Çeteler konulu söyleşi için Çanakkale’ye geldi.
Çanakkale Belediyesi Nikâh Salonunda düzenlenen söyleşinin moderatörlüğünü Esin Koman’ın yaptığı söyleşide ilk olarak söz alan gazeteci Sadık Güleç şunları söyledi:
“Son zamanlarda elbette çok duyuyoruz. Yani yeni nesil çeteler, suç için örgütlenen çocuklar tartışması. Biz bu çalışmada biraz bu adliye koridorlarında ya da dava dosyalarındaki hikâyelerin arkasına bakmaya çalıştık. Ben geçmişte de suç ve suç dünyası üzerine çalışmalar yaptım. 2012'de hatta Ölüm Üçgeni diye bir kitap yazmıştım. O biraz daha klasik geleneksel mafyanın üzerineydi. Ama hem okuyucu olarak hem gazeteci olarak kişisel olarak bu ilgi alanımdaydı.
Fakat bu yeni nesil çete dediğimiz olguda farklı bir şey gördüm. Biraz da böyle tesadüf eseri aslında. başladım. Yani bir işte ilgilendiğim bir konuda uyuşturucu ticareti yapan birisi konuşmaya gelmişti. Bundan 5 yıl öncesinden falan söz ediyorum. Anlatırken böyle işte motosikletli birileri tarafından vurulduğundan falan söz etti. Sonra oradan bir benim ilgim arttı.
Yani baktım ki İstanbul'da bir yıl içerisinde motosikletle yapılan saldırılarda büyük bir artış var. Sonra bunun biraz organize bir iş olduğunun farkına vardım ve biraz buradan önce işte haberler yaparak meseleye daldım. Fakat benim dikkatimi çeken şu oldu: Yani genç çocuklardı. Çok genç çocuklardı ve biz bunu mesela izlediğimiz davalarda da gördük. Yani örneğin Silivri'deki davayı izlemiştik biz Barış Boyun davasını. Yaklaşık 305 falan sanık vardı. İşte yakınları, avukatları vesaire. Hani 1.000'e yakın insan. İlginç bir şey yani medya çok ilgi göstermemişti. Sadece Osman ile ikimiz vardık ve buradaki yaş aralığı hani 16-25 yaş arası %95'i neredeyse genç çocuklardı. Şimdi bu Türkiye suç dünyası açısından çok yeni bir şey.
Burada şunu görüyoruz; İstanbul'un sokaklarında hatta Türkiye'nin sokaklarında yeni bir şey var. Yeni bir şey şekilleniyor. Ve bu geleneksel mafya, geleneksel suç kültüründen çok ayrılan bir şey. Bu sokaklardaki arayışı ve değişimi gösterir. En önemlisi de yoksul gençlerin bir çıkış aradığını gösteriyor. Yani buna bir klasik suç çetesinin ötesinde bakmaya çalıştık, anlamaya çalıştık.
Neydi bu farklılık? Mesela ilk önce işte İstanbul'un politik mahalleleri dediğimiz yani Gülsuyu, Gazi Mahallesi gibi semtlere gittik. Oradaki insanlarla konuştuk. Bu mahallelerdeki suç çetelerinin yükselişi bizim daha da dikkatimizi çekti. Neden çekti? Yani benim de gençliğimin bir kısmı en azından işte Bayrampaşa'da büyüdüm ben. Gazi Mahallesi'nden, Küçükköy'den arkadaşlarım vardı. İşte oralarda çok okul olmadığı için bizim bulduğumuz bölgedeki okullara gelirlerdi. Yani bu mahalleleri az çok biliyorum. Sol duyarlığın, politik duyarlığın kuruluşundan itibaren olduğu mahalleler.
Ama bu mahallelerde bir çete olgusunun yükselmesi, belki genç çocuklardan neredeyse gençliği etkileyen, bütün Gazi Mahallesi'ni gençliğini etkileyen, rol modelinin değiştiği, hani geçmişin devrimci abilerinin, abalarının yerine işte Arap Emrahların, Volkan Reçber'lerin, Barış Boyun'ların aldığı bir sürece evrilmesi beni çok şaşırttı. Çünkü dediğim gibi yani çok yakın zamana kadar buralarda çok büyük kitlesel eylemler olurdu.
Gördük ki, uyuşturucu ve silah ticareti üzerinden ve haraç alma üzerinden bir ekonomi var. Ama bu ekonomi ötesinde de bu çocuklar kendilerini ifade etmek için bir aidiyet duygusuyla bu çetelerin içerisinde yer alıyorlar ve çok geniş bir kitlesel şekilde yer alıyorlar. Yani şöyle söyleyeyim.
Örneğin Daltonlar, Casperlar ve ötekiler… , işte Barış Boyun grubu. Barış Boyun grubu 305 sanıklıydı. İşte 2023'te bir operasyon oldu. 97 sanıklıydı. En son Daltonlara yönelik 105 sanıklıydı. Arada yapılan operasyonlar vardı. Binlerce genç aslında bu çetelere katılmış durumda. Ve yalnızca bu politik mahallelerde değil. İstanbul'un işte Bahçelievler, Yeni Bosna, Şirinevler, Küçükçekmece gibi semtlerde çok geniş örgütleri var. Ve bu örgüt içerisinde de mesela geleneksel mafyadan farklı olarak genç kızları da görüyoruz. Bu da mesela geleneksel mafyadan çok ayrılan bir şeydi. Geleneksel mafya 30-40 kişilik gruplar halindedir. Bazı gruplar 200-300’lü sayıları bulur ama bu gençlik çeteleri binlerce genci etkileyebiliyor. Bunun birkaç tane nedeni var. Elbette yoksulluk çok önemli bir etken. 2018'den sonra bu çetelerin daha da yaygın hale geldiğini görüyoruz. Ama başka etkenler de var. Örneğin internet ve sosyal medyanın gelişmesi. Ve benim mesela ilk fark edişim, bu çeteleri fark etmemin bir nedeni de sosyal medyaydı. Hiç TikTok'a bakmak aklıma gelmemişti. Şunu gördüm; motosikletli çocuklar bir yerleri vuruyorlar, tarıyorlar. Kask var, kasklarında kamera var. Yaptıkları bütün eylemleri görünür kılıyorlar ve bununla övüyorlar.
Başka bir şey söyleyeyim. Bir müzik kültürleri var. Yani mesela rap grupları var. Ve bu rap gruplarında da o isyan duygusunu, o adalet duygusunu yansıtıyorlar. Geleneksel mafyadan en önemli farkları buydu.
Çetelerin yaş aralıkları 14 kile 25 yaş arasında değişiyor. Yönetici düzeyinde birkaç kişi 35'li yaşlarda. Uluslararası bağlantıları da şu anda yeni yeni kurmaya başladılar. Hani işte Kafkaslarda örgütler, Balkanlarda örgütler, işte İtalya'da suikastler oluyor.
Rakip gruplar arasında çok büyük bir savaş var. Genç genç çocuklar ölüyor. En önemlisi sıradan insanlar çok daha fazla ölüyor. Çünkü kuralları da yok. Biz bilinen isimler üzerinden biliyoruz ama sokaklarda irili ufaklı böyle onlarca çocuktan oluşan, bunlar gibi olmak isteyen küçük gruplar var. Büyük bir çoğunluğu okulu yarıda bırakmış.”
Politik görüş olarak farklı fikirlere sahip çetelerin ittifak yapabildiklerini söyleyen Gazeteci Osman Çaklı ise şunları anlattı: “Bu dışarıdan bakınca bir çelişki gibi görünebilir ama onlar için bir çelişki değil. Çünkü oradaki asıl amaç ve hedef bir uyuşturucu pastası var. Bu pastanın paylaşılması lazım. İstanbul'da sokağa kim hâkim olacak kavgası var ve yaklaşık 5 yıldır onlarca çocuk hayatını kaybetti. Yüzlercesi tutuklandı. Binlercesi gözaltına alındı, bırakıldı.
Hep şöyle bir algımız oluşuyor. Genelde medya gazeteciler buna çok alet oluyor maalesef. İşte bir çocuk suç işliyor. Başlık şu işte 150 tane suç kaydı vardı. Bu şey demek. Bu zaten suçlu demek. Bazılarının hiç suç kaydı yok. Kimi tekstil işçisiydi, kimi kebapçıda çalışıyordu. Peki bu çeteleri nereden buldular? Sosyal medyadan! Yani yasaklansın diye söylemiyorum ben ama çetelerle ilişki kurma, bir çeteye ait olma ya da ne bileyim silah bulma falan o kadar kolay, o kadar basit ki yani bunun hiçbir hiyerarşisi vesairesi falan yok. Yani dinlediği müzik aynı ise bile oradan bir hukuk gelişmiş olabilir. Olabiliyor yani böyle çeteleşme şeyi. Ama daha çok benzer aynı mahallelerde yaşıyorlar. Bunu dava dosyalarında görüyoruz.
Geldikleri yerler kentsel adaletsizliğin en yoğun olduğu yerler. Bu mahallelerin hiçbirine çocuk parkı yoktur ya da gençlerin sosyalleşebileceği kamusal alanlar yoktur. Sosyal hayata katılabilecekleri herhangi bir sivil ya da kurumsal hiçbir mekân yok.
Bugün yaşanılanlar birer sonuç, yani neden değil. Ya da işte bu gençlerin saç tıraşlarıyla, giyinme tarzlarıyla sosyal medyada çok dalga geçiliyor. İşte akran zorbalığı denilen şeyde de yaşanıyor. Giydiği ayakkabısıyla sosyal alandan dışlanıyor. Bu çelişkinin kendisi karşıtını yaratıyor. Yani bir öfke var bu çocuklarda. Yoksulluk zaten bu işin bir parametresi. 2018 sonrası özellikle bu çeteleşmede bir artış, hatta patlamanın olduğunu görüyoruz.”
(HADİYE AYŞE İRİM)