Prof. Murat Türkeş’in Kazdağlarının güneyinde planlanan beş barajın Kazdağları yöresine olumsuz etkilerini sıraladığı “Çanakkale ve Balıkesir Milletvekillerine Açık Mektup; Kaz Dağı’na Kıymayın” başlıklı çağrısında “Herhangi bir yerdeki yeraltı ya da yerüstü kaynağının akılcı ve sürdürülebilir kullanımı için, akarsu havzalarının doğal ekosistem ve ekolojik biyocoğrafya özellikleri ile koruma kullanma dengesini dikkate alan bütünleşik ve ekolojik bir Havza Yönetim Planından hareketle değerlendirme yapılmalıdır” şeklinde görüş belirtirken, Havza Planlaması bir yana Çanakkale Yenice Aşağı Çavuş Barajı için “ÇED gerekli değildir” kararırı verildiği öğrenildi. Kararın bilim ve hukuka uygun olup olmadığı tartışmalarını da beraberinde getirdi. Kazdağları’nın arka yüzü Yenice/Kalkım civarında yapılacak olan baraj antik Agonya bölgesinde bulunuyor. Yüzey araştırması çalışmalarının tamamlanmadığı bilinen antik Agonya bölgesinde Agonya Köprüsü yanı sıra antik Argyria ve Argyza antik kentleri de bulunuyor.
Kaygılar artıyor
ÇED yapılmıyor olması, sonradan projenin değiştirilerek HES yapılabilme kaygısını da güçlendiriyor. “ÇED gerekli değil” kararıyla yapılmak istenen Aşağı Çavuş barajı, ile birlikte Aşağı Çavuş Köyü’nin yerinde taşınması iddiaları da konuşulmaya başlandı. 8 Nisan 2015 tarihli ve 7 nolu Çanakkale İl Mahalli Çevre Kurulu Kararında belirtildiğine göre Kazdağları yöresinde Çan, Bayramiç, Yenice ilçelerinde planlanan çok sayıda göletin yanı sıra yapım aşamasına gelen Yenice Aşağı Çavuş Barajı ile birlikte, Çan Uzunalan Barajı da planlama aşamasında bulunuyor.
Kazdağları’nı bekleyen tehlike!
Prof. Dr. Murat Türkeş Kazdağları yöresindeki barajların olumsuz etkilerini ve önerilerini şöyle sıralıyor: “Barajlar nedeniyle oluşacak olan bu önemli iklimsel değişiklikler, yaklaşık 10 yıl gibi oldukça kısa bir sürede ve çok hızlı bir biçimde, akarsu vadi ekosistemlerinin ve daha geniş bir ölçekte ise önce akarsu havzalarının sonra da Kaz Dağı ve Yöresi’nin iklim koşullarında, özellikle hava ve toprak sıcaklıklarında azalma (soğuma), hava ve toprak neminde, sis, pus ve çiy olaylarında artma şeklinde ortaya çıkabilecektir. Bu önemli değişiklikler, hem bu değişkenlerin büyüklüklerinde, hem de yıl içindeki (ör. yağış, sıcaklık, buharlaşma rejimlerinde) ve yıllararası değişimlerinde gözlenebilecektir. Bu kadar hızlı gerçekleşebilecek olan bu boyuttaki iklimsel değişiklikler, baraj havzalarında ve genel olarak da Kaz Dağı Yöresindeki, zengin fauna ve flora ve biyolojik çeşitlilik (tür ve genetik çeşitlilik) ile ekolojik ve komünite değişikliklerine yol açabilecek düzeydedir. Tüm bu akarsu havzalarında ve akarsu ekosistemlerinde, memeli ve sürüngen faunası, arılar, ötücü ve yırtıcı kuşlar ile bazı böcek taksonlarındaki bozulma ve yok oluşlar daha hızlı olmak üzere, yöredeki tüm fauna ve hayvan coğrafyası barajlardan olumsuz etkilenecektir. Kuş popülasyonundaki hızlı azalma, zararlı böceklerin artmasına, değişen sıcaklık ve nem rejimi arı popülasyonunun ve bal üretiminin ciddi düzeylerde azalmasına ve zarar görmesine neden olabilecektir. Tüm bunlara ek olarak, değişen iklim, toprak iklimi ve hidroklimatolojik koşullar ve ekolojik ilişkiler, yöredeki tarım ve orman zararlılarının ve hastalıklarının (ör. mantar ve küf hastalıkları; çam kese böceği, kabuk böceği, vb.) artmasına neden olarak, tarımsal ve ormancılık üretimi ile tarım ve orman ekosistemlerinin bozulmasına ve üretkenliklerinin azalmasına, önemli hasar ve kayıpların oluşmasına yol açabilecek düzeydedir.
Güney bölümüne 5 baraj inşa edilmek istenen Kaz Dağı ve Yöresinin, Edremit Körfezi, Türk ve Yunan Adaları, Biga Yarımadası ve yakın çevresi üzerindeki sayısız sosyoekonomik, klimatolojik, hidrolojik, ekolojik ve biyocoğrafi katkıları ve olumlu etkileri de dikkate alınarak, koruma statüsünün kuvvetlendirilmesi gerekir. Bu kapsamda, Kaz Dağı ve Yöresi, biyolojik çeşitliliğine, tarım ve su kaynaklarına, insan ve ekosistem sağlığına ve ekonomik kalkınmasına ciddi olumsuz etkiler yapacak olan metalik kimyasal (ör. siyanürlü altın ve gümüş; demir ve nikel, vb.) maden işletmeciliğine, taş ve mineral ocaklarına, barajlara ve her türlü termik ve hidroelektrik enerji santrallerine kapatılmalı; koruma çalışmaları, ivedilikle daha ciddi ve yörenin sosyoekonomik, klimatolojik, hidrolojik, ekolojik ve ekolojik biyocoğrafya koşulları ve zenginlikleri göz önünde bulundurularak yapılmalıdır.”
“Milli Park kapsamına alınmalı”
“Bilindiği gibi, Kaz Dağı Milli Parkı, Kaz Dağı’nın Balıkesir ili Edremit ilçesi sınırları içinde kalan güney yüzü, Zeytinli Çayı’ndan Altınoluk beldesinin batısındaki Mıhlı Çayına kadar olan bölümü ile bu bölümün doruklara kadar olan yüksekliklerini kaplar” diyen Türkeş, “Ancak, Kaz dağının korunması ve sürdürülebilir yönetimi için, yalnız Balıkesir il sınırları içinde kalan bölümünün Milli Park kapsamına alınması yeterli değildir. Bütüncül ekolojik bir koruma ve yönetim anlayışıyla, jeolojik ve jeomorfolojik güzellikleri, yöreye özgü iklim özelliklerine (mikroklimatoloji) bağlı olarak şekillenen zengin orman varlığı, fauna ve florası ile nadir ve endemik bitki taksonları da dikkate alınarak, Kaz Dağı’nın Çanakkale il sınırları içinde yer alan korunması gereken bölümleri de ivedilikle Milli Park kapsamına alınmalıdır. Ne yazık ki, son 10 yılda etkileri açık bir biçimde görünür olan artan madencilik etkinlikleri, taş ve mineral ocakları, barajlar, artan yollar ve motorlu taşıt trafiği, orman açılması, kaçak ağaç kesimi ve avcılık, sıcak hava dalgaları, kuraklık, şiddetli yağışlar, fırtınalar ve orman yangınları gibi, Kaz Dağı ve Yöresi’ndeki faunayı, endemik ve nadir bitki türlerini ve doğal habitatlarını tehdit eden birçok insan kaynaklı ve doğal etmen, olay ve afetin varlığı dikkat çekicidir. Bu nedenle, Kaz Dağı Milli Parkı’nın sadece sınırlarının genişletilmesi yeterli değildir. Kaz Dağı ve yöresindeki fauna ve floranın, özellikle endemik ve nadir bitki taksonlarının ve bu yörede yaşayan hayvanların korunması ve onlara güvenli yaşam alanları (habitatlar) oluşturulması için, bilimsel ölçütler, özellikle koruma biyocoğrafyası ilke ve yaklaşımları, var olan (bilinen, gözlenen) ve olası (beklenen, öngörülen) tehditler ve tehlikeler dikkate alınarak ekolojik kuşaklama (zonlama) çalışmalarının yapılması bir zorunluluktur” ifadelerine yer veriyor.
(Seçkin Sağlam)